Foto gerçekçi grafikler dışında Ground Zeroes pek çok yeni şeyi deniyor aslında. Kojima, Metal Gear Solid 4’te bir anlatım yöntemi olarak kullandığı ara sahne tekniğini artık tamamen ortadan kaldırmış durumda. Oyun tek bir kamera üzerinden, ara vermeden sürekli akıyor. Başka planlar, başka açılar yok, sadece tek kamera üzerinden akan bir hikaye var.
Bu çok akıllıca. Neden akıllıca diyorum biliyor musunuz? Bu sayede oyundan bir saniye bile kopmuyorsunuz çünkü. Yani artık 30 dakikalık ara sahnelerle anlatılan bir Metal Gear Solid yok, Kojima serinin kendi kendisini yenilemesine izin vermiş.
Bütün bu yenilikler, MGS’nin genel çerçevesini de değiştirmiş tabii ki. Mesela artık codec yok. Codec yerine oyunun içine yedirilen radyo konuşmaları var. Siz oynarken bu konuşmalar devam ediyor, zaten bir yandan Metal Gear ile savaşıp bir yandan codec ile 15 dakikalık konuşmalar yapan Snake görmek kabul etmek istemesek bile biraz garip oluyordu doğrusu.
Genel olarak oyunun çerçevesi değişmiş dedim. Buna her şey dahil. Snake artık daha hızlı, daha aktif ve çok daha doğal hareketlerde bulunuyor. Özellikle savaşırken, hiçbir zaman tam olarak yaşayamadığımız Metal Gear aksiyonunu artık gönlünüzce yaşayabiliyorsunuz, silah değiştirmek, buna göre taktiklerinizi değiştirmek ve çeşitli durumların içerisine girip çıkmak eskisinden daha rahat. Oyunun açık dünya yapısı, tamamen kendinize özgü bir oynanış yaratmanıza gerçekten izin vermiş.
Yani artık kendinizi yere atıp daha sonra yerden iki adamı pistolle kafadan vurup, kuledeki adam görmeden arkasından tırmanıp etkisiz hale getirebiliyorsunuz, bütün bu olaylar ise 5 saniye içerisinde gerçekleşebiliyor, oyunun o klasik yavaşlığı artık söz konusu değil. Eskisinden hızlı ve güçlü olan tek element tabii ki Snake değil, düşmanlar artık o istediğimiz keskin zekaya sahip.
Bir çıtırtı yapın, uzaktan birisine bir el silah sıkın, hemen birbirleri arasında haberleşip sizi bulana kadar durmuyorlar. Gerçi hala ufak tefek şeyler ile yapay zekayı kandırmak mümkün. Mesela ben Paz’ı kurtarmanız gereken alana önüme çıkan herkesi vurup girdim, daha sonra peşimden gelenlerden kurtulmak için durum yatışana kadar saklandım, en sonunda bunu yutup geri çekildiler oysa bir tık daha arasalar kafama kurşunu sıkabilirlerdi.
Yapay zekayı böyle ufak oyunlar yaparak kandırabilmeniz mümkün fakat öteki türlü hata kabul etmiyor. Böyle şeyleri denemek için 20 kere yaptım, 2 tanesinde falan başarılı oldum, öyle diyeyim.
Ground Zeroes, oyunda gerçekçilik öğesini “gerçekten” ağır bir şekilde kullanıyor. Artık bir sağlık barımız yok, haritamız yok. Harita gibi verilere Options tuşuna basarak iDroid ara yüzünü kullanarak giriyoruz, isterseniz gerçek hayatta telefonunuza da iDroid uygulamasını kurup harita gibi şeyleri oradan takip edebiliyorsunuz, bu insanı baya havaya sokuyor.
Kojima’nın sürekli olarak övündüğü şu “açık dünya” oynanışının hakkını vererek çalıştığını da söylemek isterim. Camp Omega tek bir alan olabilir ama girmek ve görevinizi gerçekleştirmek için onlarca yolunuz var. Bunun Phantom Pain’in devasa coğrafyalarında nasıl çalıştığını görmek için sabırsızlanıyorum.
Fakat şimdi yine tatsız konuya geri dönmenin zamanı geldi sanırım. Ground Zeroes ve kısalığı.
Evet oyun kısa, evet 76 dakika içerisinde ana hikayeyi bitirdim ve hevesim kursağımda kaldı.
“Giriş oyunu” satmak oyun dünyasında yeni bir şey ve bunun trend olmamasını umuyorum açıkçası. Ground Zeroes eğer Phantom Pain ile birlikte çıksaydı, herhalde içerik olarak inanılmaz doyurucu ve muhteşem bir oyun olurdu fakat bu haliyle GZ’nin içeriği çok zayıf.
DLC tadı veren ana görev, ayıp olmasın diye konulmuş ve hikaye ile bağlantısı olmayan yan görevler derken, Kojima'nın Phantom Pain için çizdiği portrenin tadı kaçıyor. Yani her şey çok güzel, her şey fevkalade görünüyor fakat Ground Zeroes kısalığı ile bir vaha gibi bunun gerçek olup olmadığının ayrıdına varmamızı engelliyor.
Bu sebeple Ground Zeroes’un bir “prequel” olduğunu göz önünde bulundurarak yazdım bu yazıyı.
Ground Zeroes tam bir oyun mu? Bu tartışılır ve tartışılacaktır. Öte yandan, muhteşem görsel kodu, nefis müzikleri, atmosferi, mekanikleri ve anlatmaya çalıştıkları ile Ground Zeroes, hem video oyunlarının yeni jenerasyonu adına hem de Phantom Pain adına bizleri heveslendirmiyor desem yalan olur...
Artık yapacak bir şey yok, Kojima derler, vardır bir bildiği. Büyük usta daha iyisini yapana kadar, şimdilik en iyisi bu.
"Cipher bizi cehenneme gönderdi, fakat biz daha da derine ineceğiz, kaybettiğimiz her şeyi geri almak adına..."