1/3

Vampire: The Masquerade - Bloodlines

Merlinin Kazanı 3.06.2010 - 12:31
Kan emiciler karanlık sokaklara geri döndü!
Platformlar PC, PC
Vampire: The Masquerade - Bloodlines
Merlin Puanı 84
2 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%92
Artılar Oldukça sağlam bir senaryo. PRG oyunundan beklene herşey fazlasıyla mevcut. Gerçekçi yüz modellemeleri.
Eksiler Animasyon ve yapay zekâ hataları. Fizik motorunda garip aksaklıklar.

Fantastik dünyalardan bahsedildiğinde akla ilk gelenler ejderhalar ve şövalyelerle dolu zindanlardır. Ancak günümüzde kendi dünyasını yaratmış pek çok fantastik öğe daha var. Bunların en ünlüsü hiç şüphe yok ki vampirler dünyası. Vampirlerin garip yaşantısı pek çok filme ve kitaba konu olmuştur. Fakat bir oyun olarak karşımıza çıktığını nadir görürüz. Belki fazla kan içermesinden, belki de vampirlerin yaşantısında cinselliğin önemli rol oynamasından dolayı oyun olarak tanıtmak pek kolay olmuyor olabilir. Vampir olarak tanıdığımız en ünlü oyun kahramanı hiç şüphe yok ki Bloodrayne’dir. Her ne kadar bir vampiri yönetiyor olsak, kana ihtiyaç duysak da vampirlerin kendine has yaşantılarını anlamamız için aksiyon oyunları yeterli gelmeyecektir. Vampir dünyasına ve bu dünyanın en akıl almaz entrikalarına şahit olmak için RPG oynamamız, Vampire: The Masquerade oynamamız gerekir.

Vampire: The Masquerade - Bloodlines, White Wolf’un vampir evreninde geçen, vampirlerin, kurt adamların, zebanilerin ve akla gelecek pek çok fantastik yaratığın ortalıkta dolandığı bir oyun. Bu yaratıklar normal insanların arasında yaşıyor, hiçbirimizin haberi olmasa da tarihin akışında pek çok noktada önemli roller alıyorlar. Bahsini ettiğimiz yaratıklar çeşitli klanlara ayrılmış durumdalar ve aralarında pek de iyi geçindikleri söylenemez. Oyuna başladığımızda biz de bu klanlardan birine tabi oluyoruz. Haliyle dostlarımız ve düşmanlarımız oluyor. Ancak vereceğimiz kararlar ile farklı noktalara geçebiliyoruz. Oyun boyunca yapmamız gereken önemli görevler olacağı gibi hayatta kalmak için kan emecek, pek çok entrikaya göğüs gerip sayısız düşmanla karşılaşacağız.

Bloodlines dünyasına adımızı attıktan sonra içten içe Fallout ve benzeri RPG oyunlarını andırdığını düşünmeden edemeyeceksiniz. Bunun nedeni Fallout’un yapımcıları arasından pek çok önemli ismin bu oyun için ter döktüğü. Kısacası oyunun ana senaryosu ve diğer yaratıklarla olan diyalogları gibi akışı etkileyecek unsurlar fazlasıyla detaylı hazırlanmış.

Nereden başlasam, nasıl anlatsam

RPG temellerine oturtulmuş her oyun gibi Bloodlines’da da kendimize bir karakter yaratarak işe başlıyoruz. Yıllarca benzer oyunlar oynamış birisi iseniz kolayca anlayacağınız arabirim ile; kuvvet, çeviklik gibi fiziksel öğelerin yanı sıra zekâmızın yüksekliği hakkında, hatta bilgisayar hackleme, kilitli kapıları açabilme gibi özelliklere varan sayısız kabiliyeti seçebiliyoruz. Her kabiliyetin level sayısı var. Dolayısı ile en çok kullanmak istediğimiz kabiliyetimize daha fazla puan verip puanını arttırmamız gerekiyor. Söz gelimi bir bilgisayar şifresini çözerken; şifrenin zorluk derecesine paralel olarak ancak yüksek hackleme becerisine sahipsek şifreyi kırıyoruz. Aksi taktirde şifreyi kesinlikle açamıyoruz.

Kabiliyetlerimize puan dağıtımı yaparken çok güzel bir ayrıntı ile karşılaşıyoruz. Oyun bize çeşitli sorular sorarak karakterimizin ruhsal profilini oluşturuyor. Bilgisayarın bize sorduğu sorular; çeşitli ortamlarda olaylara nasıl tepki vermemizle ilgili. Örneğin bir soruda; eve aniden silahlı birinin girmesi halinde ne yapacağımız soruluyor. Burada ister; “Adamın arkasından yaklaşıp boğazını keserim.” diyor, isterseniz de “Banyo dolabının içine saklanırım cevabını” seçiyorsunuz. Tıpkı bunun gibi çeşitli sorular ile profilimizi oluşturmuş oluyoruz. Bu sorulara mümkün olduğunca dürüst cevap vermeniz gerektiğini unutmayın. Çünkü gerçekten rol yapma oyunu oynamak istiyorsanız; hayalinizdeki karakteri değil, kendi karakterinizi oluşturmalısınız.

2/3

Her sokakta bir vampir yaşar

Bloodlines ile modern Los Angeles’ın sokakları arasında dolaşıyoruz. Karışık ve kırılgan bir senaryo üzerinde Vampir lordları adına görevler yerine getiriyoruz. Hikayenin gelişimi tamamen bizim elimizde. Karşılaştığımız her yaratık ile sohbetimiz sırasında ne denli kaba veya nazik davranırsak tam karşılığını alıyoruz. Oyun boyunca illa bize “yap” denileni yapmak zorunda değiliz. İstersek önümüze çıkan her canlıyı öldürebilir ya da öldürmemiz gereken yaratıklara; kendilerine bir tuzak kurulduğunu söyleyebilir, öldürmekten vazgeçerek iyi yolda ilerleyebiliriz. Elbette verdiğimiz kararlar neticesinde değişen senaryo farklı oyun sonlarını izlememize neden oluyor. RPG oyunlarının kuralı gereği özgürce hareket edebilmemiz oyunun süresini ve tekrar oynanabilirliğini fazlasıyla arttırıyor.

Her RPG’de olduğu gibi Bloodlines’da da görevler kolaydan zora doğru sıralanıyor. İlk bölümlerde yapmamız gereken görevler fazlasıyla basit ve çizgisel olsa da konu ilerledikçe yan görevlerle birlikte senaryo dallanıp budaklanıyor. İlk görevler genelde birini bulmak, gerekli maddeyi almak ya da o kişiyi öldürmek üzerine kurulu. İşimiz bitince bize görevi veren kişiye geri dönüp, ödülümüzü alıyoruz. İlerleyen zamanlarda ise daha orijinal görevlerle karşılaşabiliyoruz. Çeşitli mekânları ziyaret etmemiz gereken görevler, kendi içerisinde pek çok kısma ayrılıyor. Bunlar bazen bol bulmaca çözmemiz gereken malikâneler, bazen ise yaratıklarla dolu zindanlar oluyor. Görevlerimizin çoğu gizlilik ya da dövüş becerisi gerektiriyor. Bu seçeneklerden hangisini kullanacağımız yarattığınız karakterin profiline bağlı olarak belirleniyor. Eğer güçlü ve savaşmayı seven biriyseniz önünüze çıkanı deviriyorsunuz. Güçsüzseniz; zekânızı kullanıp rakibinizi tuzağa düşürmeli, karanlık köşeleri kullanıp gizlilik kuralları çerçevesinde hareket etmelisiniz.

Vampir dediğin kodumu oturtur

Karakterimizin özelliği ne olursa olsun eninde sonunda düşmanlarla mücadeleye gireceğiz. İlk başlarda fazlasıyla yakın dövüş üzerine yönelsek de ilerledikçe ateşli silahlara da sahip olacağız. Genelde karşılaştığımız düşmanlar insanlar olduğundan pek sorun yaşamıyoruz. Çünkü vampir güçlerimizi kullanarak bir iki tokat darbesiyle insanları alt etmemiz mümkün. Asıl zor olan elbette bizim gibi olan vampirler. Onlar da bizim gibi özel güçler kullanabildiklerinden ve oldukça çevik olduklarından asıl problemi onlara karşı yaşıyoruz. Savaş sistemi ise oldukça basit. Oyun normalde kendi gözümüzden ilerlerken; dövüş esnasında üçüncül kişi kamerasına geçiyor. Max Payne tarzında dövüşüyor, silahımız var ise; imleç ile nişan alıyoruz. Dövüşme ve çatışma konusunda bir problemle karşılaşmayacağınız açık.

Vampirik güçlerimizden bahsetmişken, mouse’un sol tuşu ile standart hücumumuzu yapıyor, sağ tuş ile özel yeteneklerimizi kullanıyoruz. Genelde bizi daha güçlü, daha hızlı ve daha dayanıklı yapan güçlerin kullanımı esnasında ekranın sağ tarafında gösterilen vampirik güç barımız azalıyor. Tekrar doldurmanın tek yolu kan emmek. Eğer insancıl bir vampir iseniz ve kan emmek istemiyorsanız; kliniklerden çaldığınız kan paketlerini de kullanabilirsiniz elbette.

Yaşayan şehirde fazlasıyla canlı bir vampir

İyi veya kötü olmak yolunda ilerleyen bir vampiri yönettiğimiz oyunun biz oyunculara fazlasıyla özgürlük sunduğunu söylemiştim. Bunu yaşayan bir şehirde dolaşırken daha iyi anlıyoruz. Şehir sokaklarına genel bir bakış attığımızda; sağda solda dolaşan insanlar, köşe başlarında bekleyen fahişeler, ara sokaklarda yatan evsizler, uyuşturucu satıcıları ve nadir de olsa devriye gezen, üstelik tüm yasa dışı olaylara göz yuman polis memurlarına rastlıyoruz. Gördüğümüz hemen her kişi ile iletişime geçebiliyoruz. Kimileri bize mal satmaya, kimileri ise bilgi vermeye çalışıyor. Olaya bir diğer yönden baktığımızda her birinin aslında potansiyel birer yiyecek olduklarını düşünebiliriz. Tabii ki her şey sizin hayal gücünüze ve yaratmak istediğiniz karakterin profiline bağlı. İsterseniz ara sokaklardaki evsiz insanları yiyecek olarak uzun süre kullanabilirsiniz. Ya da belli ücret karşılığında hizmet aldığınız fahişelerle işiniz bitince kanlarının tadına bakabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken tek nokta işinizi gizlice halletmek. Aksi halde bir ordu dolusu insanı başınıza toplayabilirsiniz.

3/3

Vampire: The Masquerade – Bloodlines’ın uzun süredir isminden söz ettirmesinin nedeni; Half-Life 2’nin grafik motoru Source ile yapılmış olması idi. Gerçekten de şehir içinde, binalarda ve önemli karakterlerin surat modellemelerinde bunun örneğini sık sık görüyoruz. Önemli karakterler inanılmaz derecede detaylı hazırlanmış. Çevrede bulunan pek çok cisimle etkileşime geçebilmemiz de bir diğer artı. Tıpkı HL2’de olduğu gibi iç mekânların parlama efektleri ile donatılmış olması önemli artılar. Ancak iş animasyonlara ve fizik kurallarına geldiğinde pek çok problemle karşılaşıyoruz. Özellikle dövüşler esnasında düşmanlarımızın animasyonları hatalı olabiliyor. Aynı şekilde fizik kurallarında da bazı hatalar mevcut. Kendi gözünüzden görmemizden dolayı genelde kontroller kolay olsa da dik merdivenlerden inip çıkarken karakterimizi kontrol etme konusunda da ciddi problemler ile karşılaşabiliyoruz.

Biri “hata” mı dedi?

Oyundaki garip hatalardan biri de ölmüş insanların sihirli bir biçimde canlanması. Diyelim ki; ara sokaktaki evsizlerden birinin kanını emip öldürdünüz. Biraz dolaşıp geri geldiğinizde aynı kişinin öldüğü noktada ayakta içki içtiğini görebiliyoruz. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Ancak az evvel sıçrayan kanlar hala yerde duruyor! Yapay zekâda da bazı problemler mevcut. Kimi haritalarda düşmanlar bizi duvarların ardından görebiliyorlar. Görseler de yerlerinde çakılı olarak ateş ediyorlar. Sayısal çokluklarını avantaj olarak kullanmak yerine, yerlerinde durmayı tercih ediyorlar. Bazı zamanlar ise mermiler duvarlardan geçebiliyor. Hatta duvarın arkasından düşmanınızı tekme tokat dövüp öldürebiliyorsunuz.

Ses ve müzik konusunda Bloodlines ortalamanın epey üzerinde. Silah sesleri, tekme tokat gibi vuruş sesleri, hatta kan emme sesleri son derece gerçekçi. Müzikler ise ortamlara gayet uygun. Kimi iç mekânlarda yankı gibi özel ses efektleri de sistemimizin el verdiği ölçüde mevcut. Sistem demişken, oyunu hakkıyla oynayabilmek için epeyce güçlü bir sisteme ihtiyacımızın olduğunu bilmeliyiz. Fazlasıyla efekt kullanmasından dolayı Half-Life 2’yi gayet rahat çalıştıran sistemim, bu oyun esnasında ortalama ayarlarda dahi epey zorlandı. Kısacası Bloodlines’ı gerçek kalitesinde oynayabilmeniz için piyasanın en güçlü sistemlerinden birine ihtiyacınız var.

Kırmızı nokta

Belirtmemiz gereken bir nokta da oyunun “Mature” kategorisinde olmasının kesinlikle vurgulandığı. Daha kuruluma başladığımız anda; “Bu oyun kan, küfür ve seksüel materyal içermektedir” yazısı çıkıyor. Hatta ilk demoda bile yatak odasında yaşanan hareketli bir gecenin ertesine şahit oluyoruz. Kısacası kan ve şiddet alışık olduğumuz konular olsa da vampir oyunu olmasından dolayı abartıya kaçıldığını ve bazı müstehcen sahnelerin bizleri beklediğini bilmeniz gerekir.

Animasyonlarındaki ciddi hatalarına ve yüksek sistem ihtiyaç duymasına rağmen oldukça sağlam temeller üzerine oturtulmuş bir oyun Bloodlines. Gerçek RPG severlerin grafikle ve fizik motoru ile ilgilenmeyeceklerini düşündüğümden, ayrıntılarla ve entrikalarla dolu bir senaryosundan dolayı bu oyunu kesinlikle tavsiye ederim. Ancak dövüş esnasında yaşanan problemleri kafasına takacak olanların ve senaryo ile ilgilenmeyip sadece kan emmek, adam öldürmek isteyenlerin Bloodrayne yönüne dönmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Bloodlines, bol özgürlük sunuyor olsa da, aksiyondan çok karakterler arası iletişime önem veren, silahtan çok zekâyı kullanmayı gerektiren bir oyun.

Yorumlar
MK Okuru
MK Okuru 11.10.2024 21:20
Kalan Karakter: 300 Gönder
İlginizi Çekebilir