Oyunculuk hayatımızın ilk yıllarında oynadığımız oyunlar kesinlikle bambaşka izler bırakıyor. Özellikle sizler de benim gibi 2000'li yılların başlarında oyunlarla haşır neşir olduysanız, MMORPG'lerin hüküm sürdüğü o dönemi çok iyi bilirsiniz. Günlerce, haftalarca kendi karakterimizin üzerinde uğraşır, daha güçlü eşyalara ulaşmaya çalışırdık. Eski tip MMORPG'leri bilirsiniz, yabancıların "grind" dediği olay hepsinde çok hakimdir. Metin 2'de hesabını araba ile takas eden vardı yahu... Yeni nesil oyunlarda bu biraz daha geri planda tutuluyor. Çünkü ne oyuncuda o zamanki adanmışlık, ne de oyunda o sürdürülebilirlik var. Bana kızmayın ama eski MMORPG'ler çok daha iyiydi. Bugün de sizlerle yıllar önce bıraktığım, bırakmadan önce beni göçebe hayatına sürükleyen bir oyundan bahsetmek istiyorum. Daha önce oynayanlar varsa el kaldırsın çünkü bugün Hero Online hakkında konuşacağız.
Bilenler bilir, oyun 2006'da Türkiye'de erişime açıldığında muhteşem ilgi görmüştü. Zaten o yıllar, Knight Online, Metin 2, Silkroad gibi oyunların MMORPG türünü şahlandırdığı yıllardı. Hero Online da o zamanlarda "Hero Turkey" adıyla Türkiye'de erişime açılmıştı. Senaryosu çeşitli entrikalarla geçen, Asya rüzgarları estiren bir oyundu. Ben bu oyunu anlatırken gereksiz şekilde fazla övebilirim, çünkü vaktiyle en sevdiğim MMORPG oyunu buydu ve hala da öyle. Bu yüzden bana kızmayın, seviyoruz işte!
Hero'da oyuncuların toplandığı yegane mekan vaktiyle Ejderha Kalesi idi. Türkiye sunucusunda, merkezin tam merkezinde Atatürk büstü bulunuyordu. Üstüne tıklandığında Gençliğe Hitabe metni sizi karşılıyordu. Aynı zamanda oyundaki yeteneklerin seslendirmeleri Türkçe idi. Yani siz "kasılırken" her yetenek kullandığınızda karakteriniz Türkçe şekilde o yeteneğin ismini bağırıyordu. "Ayı vuruşu! Hassas Hamle!" hala kulaklarımda çınlar. Vaktiyle oynayan olduysa beni çok iyi anlayacaktır. İşte bu sıralar, yeniden Hero Online'a döndüm ancak oyunun başına yıllar içinde çok şey geldi.
Hero Turkey, 2013 yılında ne yazık ki kapandı. Sonrasında iki kez Türkiye'de tekrar açılmaya kalkışılsa da, bunlar çok kısa ömürlü oldu ve oyuncular yatırdıkları parayı kaybettikleriyle kaldılar. Oyun kapanırken son anlarında da ben hala oynuyordum. Sonra arkadaşlarla "Biz bu oyundan kopamayız arkadaş! En iyisi ABD sunucularına geçelim" dedik. İnanmazsınız belki ama ABD sunucularında ilk zamanlarda Türk oyuncuları istemiyorlardı, hatta öyle ki banlamalar bile başlamıştı. O zamanlar hesabı güçlü olan yabancılar, sırf biz yükselmeyelim diye haritada dolaşır, bizi bulup keserlerdi. Tabi yıllar içinde sessiz sakin karakter geliştiren Türkler, orayı da domine etti. Ben de ilk dönemlerde oraya geçmiştim ve oyun artık Hero Online değil, Hero Plus adıyla pazarlanıyordu. Kulağa artı gibi gelse de oyundan bir yığın sistemi kırpmış, yerine gereksiz ödüller eklemişlerdi. Bu arada kulaklardan beyne doğru huzurun akmasını sağlayan o harika tema müziği.
Beni tanıyanlar bilecektir, Merlin'in Kazanı için hep manevi yuvam derim. Hero Online da benim için hep böyleydi. Bu yıl, geçtiğimiz ay askerden döndüm ve çok geçmeden içimde bir Hero aşkı alevlendi. Oyun Steam'e de gelmişti ve bunun oyuncu sayısına etkisinin olabileceğini düşünüp, "Amaaan, az kişi de olsa bu oyun oynanır" diyip yeniden indirdim. Sonra Steam sürümü ile eski Hero Online hesabıma giremediğimi fark edip, tekrar web sitesinden indirerek normal sürümüne girdim. Tabi gel gör ki hesaplar yine sıfırlanmış, benim güzelim karakterim gitmişti. Çok dert etmeden yenisini oluşturdum, çünkü bana yığınla eşya verileceğini biliyordum. Zira öyle de oldu, eski karakterimin seviyesine tekrar çıkmam 3 günümü aldı. Zaten yeni Hero'da oyuna kendi bot sistemini eklemişler, her gün 2 saat karakteriniz kendisi dolaşıp kasılıyor. Bunun da gelişim hızında etkisi büyük oldu.
Tabi bu hızlı gelişim süreci sadece bana mahsus değil, o yüzden oyunda büyük bir uçurum var. Seviye sınırı 250 olan Hero'da oyuncuların büyük kısmı 100 levelin üzerinde. Yeni başlayan birinin moralinin bozulması için Ejderha Kalesi ya da pazarların kurulduğu Merkezi Çarşı'da biraz dolaşması yetiyor. Etrafta topu topu 100 kişi var ve en yakın rakibinize denk olmak için aylarca uğraşmanız gerekiyor. Sizin gibi düşük seviyelerde hala gelişmeye çalışan insanların sayısı oldukça az. Oyunu benim kadar sevmiyorsanız, dönüp yüzüne bile bakmazsınız.
Şimdilerde Netgame'in işlettiği oyun, her an son dönemlerindeymiş gibi hissettirse de yıllardır bu düşük oyuncu sayısına rağmen ayakta. Yine de onu ayakta tutan ayakların birinin çukurda olduğu çok açık. Ne olursa olsun, yıllar önce bırakılan oyunlara dönmenin yarattığı o nostalji hissi, o geçmiş özlemi ve bıraktığın gibi bulma mutluluğu paha biçilemez. Sizin de mutlaka böyle hikayeleriniz vardır. Ben anlatacağımı anlattım, şimdi sıra sizde, dört gözle yorumlarınızı bekliyorum.