Bir başka müthiş özellik ise, öldürdüğümüz Boss’lardan birinden kazandığımız
görünmezlik yeteneği. Bu yeteneği kazanmadan önce oyun orta düzey bir aksiyon
oyunundan ileriye gidemiyordu. Ancak görünmezlik özelliği sayesinde, yapım bana
göre resmen kalitede sınıf atlıyor. Çünkü alınan zevki, eğlenceyi hat safhaya
ulaştırıyor. Gerçekten kontrolün sizde olduğunu hissediyorsunuz. Öyle ki,
görünmez olarak düşmanları şaşırtabiliyor, gizlice öldürebiliyor, çatışmanın çok
yoğun olduğu anlarda kolaylıkla oradan sıyrılabiliyorsunuz. Mesela, düşman sizi
gördükten sonra bir duvarın arkasında siper alıyorsunuz ve size doğru nişan
alıp, oradan çıkmanızı bekliyor ama bir anda onun arkasından çıkıp boğazını
kesebiliyorsunuz! Bir grup düşman size doğru kurşunları saydırırken, görünmezlik
sayesinde ortadan kayboluyorsunuz ve aniden o grubun arkasından çıkıp, hepsini
kurşuna dizebiliyorsunuz. İşte bu duygu, oyundan alınacak zevki çok üstlere
taşıyor. Bir de sonlara doğru Spawn’ı andıran bir zırhımız oluyor, açıkçası
herhangi bir özelliği yok, sadece şekil amaçlı yapılmış. Ama karizmaya karizma
katıyor orası kesin.
Karanlığın içinden gelen ışık
Dark Sector’ün başarılı olduğu bir başka nokta ise, oynanışı. Hareket ve ateş
sisteminin RE4 ile GeOW’a benzediğini belirtmiştim. Bunu biraz daha açarak bilgi
vermek gerekirse, oynanış tamamen oyuncunun zevk almasını sağlamak için
yaratılmış dersek yalan olmaz. Elimizdeki Glaive’i çok iyi kullanan ajanımız,
karşısında birden fazla düşman olduğunda, birine Glaive’i fırlatıp öldürürken o
anda silahıyla da başka birini vurabiliyor. Ayrıca Glaive’i ilk fırlatışımızda
kafaya isabet etmediği sürece, düşmanlar hemen ölmeyebiliyor ve o anda düşmanın
etrafı kırmızı bir renge bürünüyor. O esnada düşmanın yanına gittiğimizde son
vuruşu yapmamız için yuvarlağa basmamız isteniyor ve bastığımızda ajanımız bütün
düşmanları farklı farklı hareketler yaparak öldürüyor. Bunlar bazen bel kırma,
bazen boğaz ya da kol kesme, bazen kafaya saplama, bazen de vücudu boydan boya
ikiye bölme gibi müthiş hareketlerden oluşuyor. Tabii ki görünmez olarak
ilerlerken karşınıza düşman geldiğinde, bir şey yapmanıza gerek kalmadan son
vuruşu yapma imkanı veriliyor ve hızlı bir atakla gizlice düşmanı
öldürebiliyorsunuz.
Düşmanları öldürüş şeklimizden bahsetmişken, düşmanlardan da bahsedelim. Oyunda
ki düşmanlarımız, virüsten etkilenmemek için garip kıyafetler giymiş olan
insanlardan ve mutasyona uğramış yaratıklardan oluşuyor. Ayrıca zırhlı araçlar
içinde gelen ve robot olan rakiplerimiz de var. İnsanlarla oyun boyunca çok
fazla karşılaşmıyoruz, genel olarak yaratıklarla uğraşıyoruz ve bu yaratıklar
oldukça fazla çeşitte diyebilirim. İlk başlarda zombi tarzında geliyorlarken
daha sonraları artık tamamen başka bir şekle bürünmüş, bizden daha büyük veya
küçük ateş fırlatabilen, görünmez olabilen yaratıklar geliyor. Ayrıca yaratıklar
geldiğinde eğer o sırada savaştığımız insan olan düşmanlarımız da varsa, bizle
uğraşmayı bırakıp onlarda yaratıkları öldürmeye çalışıyor. Tabii ki bu durum
size yarıyor ve istediğiniz şekilde davranabiliyorsunuz. Bunlar dışında oyunda
nadir karşılaştığımız ancak oldukça eğlenceli Boss dövüşleri de mevcut.
Düşmanlarımızın yapay zekasından da bahsetmek gerekirse, çok iyi olduğunu
söyleyemeyeceğim, ancak fena da değil. Onlarda bizim gibi siper alabiliyor,
saklanarak ateş edebiliyor, yer değiştirebiliyor, bomba attığımız anda hepsi
kaçışıyor. Ama hiç olmadığı bir anda saklanacak yer arayan düşman yapay zekası,
bizim önümüzden geçerek siper yeri de arayabiliyor ya da bazen sap gibi
kendilerini ortada bırakabiliyorlar. Oyunda düşman sayısı gerçekten çok fazla,
bazı bölümlerde hakikaten çok zor durumlarda kalabiliyorsunuz ve bu yüzden, her
ne kadar düşmanlar genel olarak aynı şeyleri yapıyor olsa da, bu fazla düşman
sayısı yapay zekanın göze batmasını engelliyor.