Usta Hırsız Geri Döndü!
Büyük Oyunların Vebası: Konsept(Kavram) Çürümesi
Ancak bu tarz yapımların en büyük sorunu zamandır. Zaman ister istemez konsept çürümesine neden olur. Bu terimin anlamını yıllara dönüp baktığım zaman anlayabiliyorum. Hastalığı kısaca şöyle tanımlayabiliriz. Oyunla devamının arasındaki zaman mesafesi açılırsa ortaya potansiyel olarak bazı sorunların çıkması doğaldır. Örneğin o oyunu oynayan yaş kitlesi büyür ve oyunlardan daha az zevk almaya başlar. Böyle olunca beklentiler de artar. Amiga döneminde inanılmaz bir kitle tarafından beğenilen Chaos Engine’nin ikincisi hazırlandığında, aynı firma tarafından devamı gelmesine rağmen, aradan geçen zaman ve yukarıda bahsettiğim konsept çürümesi nedeniyle unutulup gitmiştir. Çünkü devam oyunu, öncekilerin gölgesi altında kalmadan onları geçmelidir. İlkinin yarattığı tutku ve kavramları ileriye taşımalıdır. Bu duygularla donanmış oyuncu aslında hem tedirgin hem de kırılgandır. Bunda haklıdır da...çünkü sahiplenmiştir oyununu.
Thief 3 bir devam oyunu olarak ilk değişikliğini yapımcı firmasında gösteriyor. Seriyi yaratan ve devam ettiren “Looking Glass” ekibi yerine Deus Ex’ten tanıdığımız IonStorm firması ile çalışılmış. IonStorm ise, Sid Meier’sız Civilization gibi bir hatayı kopyalamayarak, genel olarak risk alıp yeni açılımlar geliştirmek yerine, ilk iki oyunun başarılı bir devamını getirme yoluna girmiş. Kısa bir özetle Thief’te pek fazla bir yenilik yok. Buna karşı oyundan çok da fazla bir şey kaybolmamış. O zaman akla, haklı olarak, neden bunca yıl beklenildi sorusu geliyor.
Gölge ve Işık Oyunu
Yapımcı firma IonStorm olunca oyunun motoru da DeusEX 2’nin motoruna terfi ediyor. Ancak bu terfi açıkçası beni çok da tatmin etmiş değil. Öncelikle oyunun en az Geforce3 veya Radeon8500 istediğini belirtmeliyim. Genel olarak bakıldığında zaten ağırlıkla karanlıkta geçen bir oyunun bu kadar hantal bir motorla yapılması biraz amacından sapılmış bir düşünce gibi geliyor. Motorun genel olarak sistemle uyum halinde çalışması zor olunca ortaya biraz yavaş bir Thief çıkıyor. Hatta daha da ileri gidersek, Farcry’ı gördükten sonra insan biraz daha güç beğenmeye başlıyor. DeusEx, Farcry’dan eski olduğu için bu onun en büyük handikapı. Yine de ışık ve gölge efektleri önceki oyuna göre son derece arttırılmış. Ayrıca fıçı ve sandalye gibi nesneleri itme imkanı oyuna yenilik katmış. Ayrıca eski oyuna ek olarak istediğimiz zaman oyunu üçüncü sahıştan oynayabiliyoruz. Bu başarılı özellik aslında bir hatayı da beraberinde getiriyor. FPS modunda iken normalde göremediğimiz köşeleri, üçüncü şahıs açısına aldığınızda görebiliyorsunuz. Her ne kadar oyun bu sayede kolaylaşsa da bu tarz bir hile hiç de doğal gözükmüyor.
Genel olarak değişiklilerine göz attığımız Thief’in konusuna gelelim. Garret isimli bir hırsızı canlandırıyoruz. Kurgu gereği ilk başlarda amaçsız ve keyfekeder bir sokak serserisi gibi gözüksek de zaman içinde misyonumuz belirginleşiyor. Serinin üç oyununda ortaya çıkan konu bizim özel bir topluluk tarafından yetiştirilimiş bir usta olduğumuz ve kahinlerin ifadelerine dayanılarak gelecek olan “karanlık çağı” engellemek. Bunun için de yozlaşmanın dizboyu olduğu, toplum ve yönetimin iki kutup olduğu kentte nihai hedefimiz gizli kütüphanelerden bilgi çalarak karanlık çağın önünü kesmek.