Tam macera türü öldü deyip kendimizi eski klasiklerle avuturken çıkageldi Still Life...
Tam macera türü öldü deyip kendimizi eski klasiklerle avuturken çıkageldi
Still Life. Gelmekle de çok iyi yaptı. Gerek konusu, gerekse atmosferi ile
macera severleri mest etti. Macera oyunlarıyla ilgileniyorsanız Syberia’yı
duymuşsunuzdur. İşte gayet kaliteli ve güzel bir oyun olan Syberia’nın
yapımcılarının ürünü Still Life. Onlardan da bu beklenirdi zaten.
Geçmişe doğru
Aslında Still Life size bir yerden tanıdık gelebilir. Gutav McPerhson ya da Post
Mortem dersem? Macera oyunlarına biraz ilginiz varsa Post Mortem’ı
duymuşsunuzdur. Oyunda 1930'lu yıllarda işlenen cinayetleri çözüyorduk. Still
Life’ta ise günümüze gelip Gustav’ın torunu olan genç FBI ajanı Victoria ile
olayları aydınlatmaya çalışıyoruz. Ancak bazı bölümlerde Gustav ile geçmişe
gidip, işlenen cinayetler arasındaki bağı bulmak için uğraş veriyoruz. Buradan
da anladığınız üzere oyunda iki karakter kullanıyoruz. Bu özellik, konu ile
harmanlanıp bize sunulduğu için tadından yenilmez oluyor. Yine ortada hayat
kadınlarını hedef alan bir katil var ve yine biz o katili bulmaya çalışıyoruz.
Still Life’ta Gustav ile yolunuza devam ederken, ortamın daha gergin ve ciddi
olduğunu eminim siz de hissedeceksiniz. Psişik güçlerimiz sayesinde kendi iç
değerlendirmenizi yapıyorsunuz. Bu arada diyaloglardaki yeşil yazıları görünce
“Allah Allah, bu adam niye böyle kendi kendine konuşuyor” demeyin. Kontrolümüz
Victoria’da olduğu zaman ise ortamın gerginliği bir anda kayboluyor ve Gustav’a
göre biraz daha rahatlıyorsunuz. Victoria o kadar rahat ki en beklenmedik
anlarda yaptığı ilginç espriler ile bizi şaşırtabiliyor.
Çengel bulmaca
Oyundaki bulmacalar çok zor olmamasına rağmen, bazen bizi oldukça
uğraştırabiliyor. Bunun için en ufak bir ayrıntıyı bile gözden kaçırmamaya
çalışın. Oyunda bulduğumuz çeşitli materyalleri, item ekranında ayrıntılı bir
şekilde inceleme şansına sahibiz. Bulduğumuz materyale zoom yapabiliyor, onu 360
derece çevirip inceliyoruz ki, incelememiz de gerekli. Buna ek olarak bazı
bulmacalarda elimizdeki materyalleri çok iyi bir şekilde inceleyip sonuca
ulaşıyoruz, bazen de bunları birleştirmemiz gerekiyor.
İn game
Still Life’ta dikkatimi ilk çeken şey grafikler ve mekan tasarımları oldu.
Gerçekten büyük özen gösterilerek yapıldığı belli oluyor ve oyunun atmosferine
de büyük katkı sağlıyor. Sürekli bir korku-gerilim havasında buluyorsunuz
kendinizi. Oyundaki objeler de gayet iyi modellenmiş. Ancak bazı bölümlerdeki
karakterler ve animasyonları iyi olmamış. Özellikle Gustav’la oynadığımız ilk
bölümdeki polis memurunu görünce çok şaşırdım. Son derece kaba grafikler ve kötü
animasyonlar gördüm. Oyunda ana karakterlere verilen önem, diğer karakterlere
verilmemiş.
Victoria’ya gelince, o da Syberia’ya göre tabi ki daha iyi ama biraz daha esnek
olabilirmiş. Oyundaki ara videolara ise diyecek söz bulamıyorum, tek kelime ile
mükemmel. Hatta videoları tekrar izlemek istiyorsanız ana menüde Cinematic
Viewer’a bir göz atabilirsiniz.
Ses ve müzikler
Oyunda kullanılan ses efektleri ve müzikler de gayet iyi ve atmosfere katkısı
çok büyük, gerçekten de 1930 yılların Prag’ı ve günümüzün Chicago’sunda
hissediyorsunuz kendinizi.
Bitti bile
Fazla uzatmadan sonuca gelirsek: Still Life son yıllardaki en iyi macera
oyunlarından biri. Türün müdavimlerinin yanı sıra, ilk defa bir macera oyunu
oynayacaklara bile tavsiye edebilirim. Ancak Still Lİfe'ın oynama süresinin çok
uzun olduğunu söyleyemeyeceğim. Oyunun sonu sizi tatmin edebilecek mi onuda
bilemiyorum? Diyebileceğim tek şey bu oyunu oynamadan geçmeyin.