Çocukluğumuzun en güzel anlarına imza atan Ninja Kaplumbağalar'ın uzatmalı beyazperde macerası devam ediyor. Özel gösterimine katılma şansı elde ettiğimiz Ninja Kaplumbağalar 2: Gölgelerin İçinden filmi özetlemek gerekirse yine iki arada bir derede kalmış bir görüntü sergiliyor.
Öncelikle filmden alacağınız keyif tamamen beklentiniz ile paralel işliyor. Yani beklentiniz ne kadar büyük olursa hayal kırıklığınızın da bir o kadar büyük olacağını söylemeliyim. İlk filmi göz önüne alırsak başarılı olduğu yönler çok fazla ama genel tabloya baktığımızda filmden o beklediğiniz havayı bir türlü alamıyorsunuz.
İlk filmin kaldığı yerden başlayan Gölgelerin İçinden, seriden aşina olduğumuz ve ilk filmde gözlerimizin aradığı karakterleri karşımıza çıkarmış. İlk filmde yer almayan Rocksteady, Bebop, Casey Jones ve Krang filme yeni katılan önemli karakterler. Hokey sopası ile New York sokaklarını arşınlayan ve Arrow'dan hatırlayacağımız Stephen Amell'in canlandırdığı Casey Jones, karakter olarak biraz havada kalmış. Yani filme çok büyük bir etkisi yok. Daha çok April'a bir eküri lazım havasında filme dahil oluyor. Rocksteady ve Bebop ikilisinin hikayeye girişleri keyifli ve sırıtmıyor. Hatta bu kadar kısa bir sürede olaya iyi dahil olduklarını söyleyebilirim. Bu ikilinin saflıkları güzel yansıtılmış ama her seferinde aynı esprileri yapmaları ve bunun filmde komik olarak sürekli vurgulanması belli bir süre sonra içinizi baymaya başlıyor.
Hikayeye pat diye giriş yapan Krang ise ikinci filmin kesinlikle en güzel yönü olmuş. Karakterin o tepeden bakışı, herkesi kendinden aşağı görmesi gibi etkenler ve tabi ki konuşma uslübu filmden alacağınız yegane keyifli anları oluşturmuş.
Sürekli zenci esprileri yaparak etrafta dolanan kaplumbağalarımıza bu filmde bir yük daha bindirilmiş. İşin içine biraz drama ve "kendinizi olduğunuz gibi sevin" olgusu katılmış. Film boyunca sürekli seyirciyi güldürmeye çalışan, her hareketleri muzurluk kokan karakterlere böyle bir yük ve mesaj kaygısı bindirince, bu mesajın altında ezilmeye başlıyor film. Yani ne mesaj olması gerektiği gibi verilmiş ne de o dramatik karakter derinliğini görüyorsunuz. Zaten gereksiz bir şekilde olaya dahil olan bu mesaj kaygısı da görevini gerçekleştiremeden ortadan kayboluveriyor.
Filmin genel temposuna baktığımızda ise hakkını biraz teslim etmemiz gerek. Yani ilk sahneden son sahneye kadar aksiyon dozajı yüksek bir film ile karşı karşıyayız. Tabi işin içinde Michael Bay imzası olunca bol bol patlama görmek mümkün. Görsel açıdan bazı anlar dışında filmin doyurucu olduğunu söyleyebilirim. Görsel efektler yerli yerinde. Kaplumbağaların tasarımına tekrar tekrar girmeyeceğim çünkü zaten ilk film çıktığında burunsuz dostlarımız yeteri kadar eleştirilmişti.
Tempo yüksek olmasına karşın ilk filme benzer bir işleyiş karşımıza çıkıyor. Hikayenin girişini saymaz isek aksiyon sahnelerinin birebir karşılıkları konumlandırılmış. İlk filmde karlı dağlardan jipler eşliğinde süzülürken bu sahnenin yerini ikinci filmde nehir sahnesi almış. Neyse ki bu uzun sahneler filmin geneline baktığımızda izlemesi biraz daha keyifli.
Sonuç olarak Ninja Kaplumbağalar 2: Gölgelerin İçinden filmi neresinden tutarsanız tutun elinizde kalan bir yapım. Az önce de söylediğim gibi bazı aksiyon sahnelerinden keyif almak mümkün ama genel hatlarına baktığımızda ne hikaye örgüsü, ne karakter derinliği, ne de bir bütünlük sağlanabilmiş. Ninja Kaplumbağalar ile büyüyen nesil için hayal kırıklığı olabilecek film küçük yaştaki izleyicilerin ilgisini çekebilir. Yine de Blockbuster diye tabir ettiğimiz çerezlik filmlerden hoşlanıyorsanız keyifli bir iki saat geçirmeniz mümkün.
Bence eleştirinin dozunu biraz kaçırmışsınız bizim sinema kültürümüz amcasının karısına yazan yeğenler üzerine kurulu böyle bir animasyon film i türk izleyici kitlesinin çok eleştirmeye hakkı olduğunu düşünmüyorum 80ler sonunu filme yansıtmaları imkansız ve manasız olur zaten.