Marvel sinematik evrenini seversiniz ya da sevmessiniz bu tamamen kişinin tercihine ve şüphesiz ki film zevkine göre bir durum. Bu konuda tartışılmayacak birşey varsa o da hikayelerin genel bütünlüğüdur. İşte bu bütünlüğün en önemli ve bana göre en iyi üç filminden birisi kesinlikle Guardians of the Galaxy (Galaksinin Koruyucuları) olmuştu. Guardians of the Galaxy'nin sevilmesinin en önemli etkenleri karakterlerin rollerine uygun olması, hikayesi ve daha da önemlisi diğer Marvel filmlerine göre ucunun çok daha açık olmasıydı. James Gunn ve ekibi ilk film ile o kadar güzel bir kapıyı araladılar ki bu hikaye sunumunda ne gösterilirse gösterilsin altı çok fazla oyulmayacak. Çünkü filmin hayal gücü ile birleşen tutarlı bir hikayesi vardı ve ikinci film tam da bu hikayenin kaldığı yerden başlıyor.
Öncelikle alışılagelmişin dışında Guardians of the Galaxy 2 günümüzde geçmiyor. Bu yüzden filmin başındaki sürpriz sahne ve sonrasında verilen tarih ile birlikte benim gibi kısa bir hesaplamaya girişmeniz olası. Ama başta da söylediğim bütünlüğü korumak adına, daha da önemlisi hikayenin en kilit noktalarından birini geride bırakmak adına bu kararın alındığını anlıyorsunuz. Çünkü film 2014 yılında gösterime giren ilk filmden sadece birkaç ay sonrasında geçiyor, yani 2014 yılındayız. Nova birliğinin de desteği ile birlikte galaksiyi kurtaran ekip artık tamamen bu işe odaklanmış durumda. Çözdükleri bela karşılığı ödülü de cukkalayan ekibimiz kısa bir süre içerisinde tam bir ekip haline gelmiş. Tabi ödül ile birlikte cukkalanan başka öğeler yeni maceramızın da kapısını açtığı gibi hikayenin ilerisi adına da önemli ipuçlarını içerisinde barındırıyor. Burada hikayeye derinlemesine girme gibi bir niyetim yok ama basit görünen bazı olaylar ardında derin sonuçlar çıkaracakmış gibi de duruyor.
Bu küçük ipuçlarını bir kenara bırakıp filmin geneline baktığımızda da ekip, aile olma unsuru üzerine şekillenen bir hikaye görüyoruz. Üstelik bu aile kavramı sırasıyla karakterlerin geçmişleri ve içerisinde bulundukları ruh hali üzerinden işlenmiş. Hikayenin ana hatları Peter Quill ve babasını canlandıran Kurt Russell etrafında dolaşıyormuş gibi gözükse de bu öğe filmdeki tüm karakterler üzerine serpiştirilmiş durumda. Film boyunca hemen hemen her karakterin bu konudaki görüşlerine, pişmanlıklarına ya da özlemlerine yer verilmiş. Zaten bu bağlamda Guardians of the Galaxy 2 bende fazlasıyla bir ara film olduğu havasını oluşturdu.
Çünkü ilk filme geri döndüp baktığımızda karakterlerin bir araya getirilmesi gibi bir etken dışında önemli bir görevi de üstlenmişti. Mervel Sinematik Evreni içerisindeki yerini sonsuzluk taşı sayesinde bulan film bu görevini de layıkıyla yerine getiriyordu. İkinci filme baktığımızda ise bu kadar ağır bir yükün altında olmadığını görüyoruz. Bu her ne kadar hikaye adına daha serbest bir anlatım imkanı sağlasa da ana olaydan bu kadar kopuk olması, hele ki Infinity War yaklaşmışken beklentileri de biraz havada bırakıyor. Hikayenin tamamen karakterlerin ve ekibin gelişimi üzerine kurulmuş olması, hikaye adına birşeylerin eksik olduğunu hissetmenize de neden oluyor. Daha anlatılacak şeyler var zannederken aslında son viraja doğru hızlıca yol aldığınızı farkediyorsunuz.
Bu durum tabi ki filmin hikayesinin yetersiz olduğunu göstermiyor. Aksine ilerki filmler açısından akılda soru işaretleri bırakmadan ilerlemesi, karakterlerin de adeta önünü açmış. Zaten daha filmin başından itibaren hızlı bir şekilde ilerleyen ve sonuca kadar hız kesmeyen bir film ile karşılaşıyorsunuz. Hikayenin kendi içinde tutarlı olması filmi kendine has bir evreni olduğu hissiyatı yaşatsa ve büyük çoğunluğunda zaten öyle olsa da ufak göndermeler ve sahneler ile bir taraftan da sinematik evrene tutulmayı ihmal etmiyor.
Tabi filmin bu kadar eğlenceli olmasında birbirinden farklı karakterlerin ve en az ilk filmdeki kadar esprili yapısın katkısı da oldukça fazla. Duygusal dönemeçlere girilse de karakterlerin o renkli kişilikleri bu film ile birlikte biraz daha rayına oturmuş. Bazı sahnelerde ya da karakterlerde bu raydan çıkıldığını hissediyorsunuz ama gidilen yolda çok büyük sapmalar yaşanmıyor. Filmin yükünü omuzlarına alan ve eğlenceli yapısını sırtlayan karakterlerin başında ise Groot gelmiş. Baby Groot en az ilk filmdeki kadar eğlenceli ve yeni görünümü ile birlikte bir yandan da sevimli bir tarafını gösteriyor.
Filmin baştan sona kadar eğlenceli ve akıcı olduğunu söylemiştim. Tüm bu akıcılık tıpkı ilk filmde olduğu gibi müziklere de yansımış durumda. Aksiyon anlarında bir an olsun peşimizi bırakmayan filmin müzikleri, hikayeye de önemli bir şekilde bağlanıyor. Hatta filmin diyaloglarında bile bu bağlamayı net bir şekilde görebiliyorsunuz. Benim kulaklarımda hala Hooked and a Feeling yankılansa da devam filminin bu konuda yine başarılı olduğunu kabul etmek gerek. Bahsedilmesi gereken bir diğer nokta ise filmde kullanılan Cameo, yani sürpriz sahneler. Yapılan göndermeler ya da birkaç sahnede birden karşınıza çıkan bu sürprizleri eminim yine çok seveceksiniz.
Sonuç olarak başta da dediğim gibi Guardians of the Galaxy 2 oldukça keyifli bir film olmuş. Genel hatları ile baktığımızda hikaye adına yüklerinden kurtulan, daha çok karakterlere odaklanan bir ara film havasında ilerliyor. Buna rağmen baştan sona eğlenceli olmasının yanı sıra ince dokunuşlar ve söylemler ile hikayenin devamına da ışık tutmayı başarıyor.
Cok bayat espriler var sadece şok surat sahneleri iyi.birde ironman gibi olmus tak arkasina roket vur oldur olmus.birde oku islikla uzay gemisindeki butun adami oldurmek nedir xd mantiken cok sacma.su uzayli antenli kizi anlayamadim
Abi bu infinite war da nasıl birlesecekler avengers sadece 1 tarz uzaylı ile karşılaştı gog da cok fazla uzaylı türü var 2 filmi birleştirmek iki tane farklı evreni birleştirmek gibi umarim ortaya guzel birşey çıkar