Gelmiş geçmiş en iyi 20 FPS oyunu

Gelmiş geçmiş en iyi 25 Third Person Shooter adlı dosya konumuzu mutlaka okumuşsunuzdur. Böyle bir dosya konusuna başlayıp, TPS ile sınırlamak olmaz tabii. Bu kez de gelmiş geçmiş en iyi 20 First Person Shooter ile karşınızdayız.

FPS’lerin tarihine bakacak olursak, yaklaşık 28-29 yıl kadar geriye gitmemiz gerekiyor. Tarihin görmüş olduğu ilk FPS oyun Maze War (1973) olurken, gerçek anlamda üçüncü boyuta geçerek FPS türünü bambaşka bir yola sokan Wolfenstein 3D ise ilk gerçek FPS oyun olarak karşımıza çıkıyor.

Karakterin gözünden görerek rakiplerimizle burun buruna gelebildiğimiz ve önce yapay zekaya karşı başlayan savaşımızın daha sonra online platformlara taşınarak gerçek insanlarla kapışmaya kadar ilerlemesiyle birlikte hayatımızın vazgeçilmez türlerinden biri haline gelen FPS’lerin bugüne dek görülen en iyi örnekleri hangileri? Biz 20 maddelik bir liste hazırladık ve belli bir sıralama yapmadık. Unuttuklarımız elbet olacaktır ama yorumlarla belirtmekten çekinmeyin.

Alın çayınızı, kahvenizi kurulun bilgisayar başına ve hem nostalji yaşamaya hem de gözünüzden kaçmış olan oyunlara göz atmaya hazır olun. İşte gelmiş geçmiş en iyi 20 FPS oyunu:

DOOM

"You picked up the chainsaw, now find some meat "

4MB bellek ihtiyacıyla tam bir sistem canavarı olan ve id Software’in Wolfenstein 3D’den sonra piyasaya sürdüğü DOOM ile listemize başlayalım öncelikle. Zaten FPS dendiğinde ilk akla gelen oyun her zaman DOOM olmuştur. Hatta eskiler çok net hatırlayacaktır, bir FPS oyunu gördüğümüzde FPS demez “anaa oyuna bak DOOM gibin” derdik.

İdkfa ve iddqd hileleriyle oyun çok daha kolay bir hale gelirdi. Tabii biz bunu öğrenene kadar ömrümüzden ömür çoktan gitmişti…

1

Quake 2

Multiplayer FPS’leri bambaşka bir boyuta taşıyan oyundu Quake 2. Evet kesinlikle Quake 3 ondan daha başarılı bir oyundu ama Quake 2 ve peşinden gelen Half-Life’tan sonra hiçbir zaman online FPS’ler bir daha eskisi gibi olmadı.

Oyunun müziklerini White Zombie ve Sonic Mayhem yapmıştı ve duyup duyabileceğiniz en “gaz” şarkılardı. Başka hiçbir oyun size “getirin benim lazer destekli güdümlü roket atarımı” dedirtemez herhalde.

2

Half-Life

Hakkında yazılanları okursanız, insanların bu oyuna nasıl tepkiler verdiğini çok daha iyi anlarsınız. Çok nadir oyun sizi oynarken bu kadar korkutabilir. Gerçekten oyunu oynarken en az 10 yıl kadar yaşlandığımı düşünmüştüm açıkcası.

İnanılmaz tek kişilik modunun yanında, daha da inanılmaz olan online modları internette o kadar çok oynandı ki, Quake 3’ten çok daha iyi olduğunu düşünen insanların sayısı hiç de azımsanacak kadar değil. Gerçi Half-Life zaten Goldsrc, Quake 1 ve Quake 2 oyunlarının motorları kullanarak hazırlanan bir oyun motoruna sahipti ve Valve bu motora halen destek vermeye devam etmektedir.

3

Unreal Tournament 2004

Onslaught moduyla çılgın atabileceğiniz, dönemin en büyük sistem canavarlarından biri duruyor karşınızda. Hatta bazı insanlar Battlefield’a bu oyunun anca modu olabilir diyebilerek, Unreal Tournament 2004’ün ne kadar iyi olduğunu anlatmaya çalışırlar.

GamePro dergisinden 5 üzerinden 5 tam puan alan Unreal Tournament 2004 asla unutulamayacak FPS’ler arasındadır kesinlikle. Araç kullanımının oyuna eklenmesiyle seriye yeni bir soluk getirmişti ve uzun süre oynanmaya devam edildi.

4

Call of Duty serisi

Görev bizi çağırdığında gözümüzü kaparız ve vazifemizi yaparız. Medal of Honor’un dominasyonunun olduğu dönemlerde piyasaya sürülerek adeta saltanatını ilan eden Call of Duty, 2003 yılında hayatımıza girdi ve dünya savaşlarına bakış açımızı değiştirmeyi başardı.

Kısa süren senaryosu kısa olmasına rağmen çok güçlü olduğundan tek kişilik modunu hiç sıkılmadan bugün dahi oynayabileceğiniz bir oyundur Call of Duty serisi. Tek kişilikten sıkıldınız mı? Hemen yükleyin Modern Warfare 1’i ve online alemine adım atın. Red Dot taktığım MP5’imle sizleri bekliyor olacağım.

5

HALO: Combat Evolved

H.A.L.O. yani tam açılımıyla High altitude low opening, özel timlerin bir bölgeye sızmak amaçlı olarak yaptıkları havadan indirmeye verilen addır. HALO adı da buradan mı gelmektedir bilinmez ama bu oyunun FPS tarihinin en iyilerinden biri olduğu da bir gerçektir.

Evinizde otururken ekranı dörde bölüp dört kişiyle salyalarınızı akıtarak oynayabileceğiniz HALO’yu bitirdiğime üzüldüğüm kadar çok az oyuna üzülmüşümdür herhalde.

6

S.T.A.L.K.E.R. : Shadow of Chernobyl

Rus yapımı bir oyun olan Stalker, kendi geliştirdikleri X Ray 3D motoru ile hazırlanmıştı. Yeni Half-Life olacağı söylenmiş, bazı kesimlere göre bu doğru çıkmış bazı kesimlere göre ise Half-Life’a yaklaşamamıştır. Piyasaya sürülüşü yılan hikayesine dönen STALKER, Tarkovski’nin aynı isimli filminden oldukça etkilenmiştir.

S.T.A.L.K.E.R. ‘ın tam açılımı, scavenger, trespassers, adventurers, loners, killers, explorers, robbers’tır. Bu açılımı da oyun içerisinde öğrendiğimizi ve bizi en çok korkutan oyunlardan biri olduğunu hatırlatalım.

7

THIEF

Dönemin en bomba oyunlarına imza atan Eidos’tan altın olarak değil elmas diye adlandırabileceğimiz bir oyun daha gelmişti. Bazı bölümlerinde karanlık bir bölgede dakikalarca hareketsiz bekler, izleyen biri olursa “Nabıyon olm manyak mısın?” sorularıyla karşılaşırdık.

Grafikleri belki çok iyi gelmeyebilir ama atmosferi ve görünüşü gerçekten kendine has bir tarza sahipti. Işık yansımaları o kadar güzeldi ki, saatlerce oturup izlenebilirdi aslında.

8

NO ONE LIVES FOREVER 2: A SPY IN H.A.R.M.’S WAY

Bu oyunu gördüğümde aklıma hep “kim sonsuza kadar yaşamak ister ki zaten?” sorusu gelir. Ben şahsen 50’den sonrasını pek merak etmiyorum açıkcası. Her neyse konuyu dağıtmadan, casusluk yaptığımız FPS’lere en güzel örneklerden biriydi No One Live Forever 2…

Bu oyunu oynadıktan hemen sonra kendinizi gerçekten ajan zannedip sokaklarda elinizde rujdan yapılmış kamerayla gizli gizli çekim yaparken bulursanız şaşırmayın.

9

CRYSIS

Oyun dünyasında grafik devrimi derseniz, akla gelecek en önemli oyundur Crysis belkide. Hakkında duyduğum en güzel yorum: “Bu oyunu izlerken insan Ronaldinho izleyen futbolsever gibi büyülenebilir.” yorumudur.

3 Türk kardeşin kurduğu Crytek firmasının Far Cry’dan sonra devrimsel bir oyunu olmuştur. Ayrıca tamamiyle Türkçe dublaj olduğundan Türk oyuncuların kalbindeki yeri hep ayrı kalacaktır.

10

FAR CRY

2004 yılında piyasaya sürülen ve grafikleriyle göz dolduran bir oyundur Far Cry. Yerli kardeşlerin elinden çıkmış olan ilk şaheser olarak Crytek’in göz bebeğidir. Tabii kendisinden sonra gelen Crysis ile pabucu biraz dama atılmış olsa da, bu kadar büyük bir dünyaya sahip olan ve serbestçe gezerek görevleri istediğimiz şekilde yapmamıza olanak tanıyan Far Cry bizim için farklı bir oyundur.

11

Chronicles of Riddick: Escape from Butcher Bay

Chronicles of Riddick adlı filmle birebir olarak aynı konuya ve ilerleyişe sahip olan bu oyun bir çok insan için 2004 yılının en iyi oyunlarından biri olmuştu. Hakkında yapılan yorumlara bakarsanız, istisnasız olarak herkesin o dönem oynadığı en iyi oyun olarak bir kenara yazdığını görürsünüz.

Özellikle yakın dövüş sahnelerinde insana gerçekten dövüşüyormuş hissi yaratmasıyla ünlenmiştir. Silahlı çatışmaları, yapay zekasının başarısı ve konunun anlatımıyla tarihin en iyi FPS’leri listemizde kendine yer buluyor Chronicles of Riccik: Escape From Butcher Bay

12

Call of Cthulhu

H.P Lovecraft’ın yarattığı mitosun oyunu diyebileceğimiz Call of Cthulhu, RPG türünde olsa da, FPS olarak görünmesi bu listeye hemen dahil olmasını sağladı. Yazılan öyküler Türkçe’ye çevirildiğinden mutlaka okunması gereken öykülerdir. Hatta hala günümüzde bu hikayeleri gerçek zanneden arkadaşlar vardır.

Eh bu kadar başarılı bir mitosun oyununun da geri kalması düşünülemezdi zaten.

13

DUKE NUKEM 3D

“What are you waiting for, christmas? ”

Çevre ile doğrudan etkileşime girebildiğimiz ilk FPS oyunu olarak tarihe geçmiştir. Eski id Software çalışanlarının kurduğu 3D Realms tarafından hazırlanmış ve piyasaya sürülmüştür. Quake’ten haz alamayanlara ilaç gibi gelen oyundur Duke Nukem 3D.

Oynamaya başladığımızda başından kalkamadığımız, silahın şarjörünü değiştirirken bile kendine hayran bırakan karizmatik ve espritüel Duke ile bir ömür geçer yahu dedirttiren oyun olmuştur.

14

Battlefield 2

Lan partilerin en çok oynanan oyunlarından biridir Battlefield 2. Tek kişilik senaryosundan çok, online özelliklerine ağırlık verildiğinden senaryosu çok ilgi çekmemiştir. Rütbe sistemi insanların bu oyunu delirecek kadar çok oynamasına yol açmıştır.

15

Counter-Strike

Takım ruhunu insanlara aşılamayı bir dönem başarsa da ardından kendiyle çelişerek ortaya çıkan Deathmatch modu sayesinde bireysel skorla ego tatminine tavan yaptıran oyundur. Half-Life’ın bir modu olsa da o kadar başarılı olmuştur ki, bağımsızlığını kazanmayı başarmıştır.

Fazla söze gerek olmadığını düşündüğümden uzatmak istemiyorum. Fakat söylemeden geçmek de istemiyorum: Ömrümü yedin ömrümü…

16

Medal of Honor

Electronic Arts’ın 2. Dünya Savaşı’na el atması sonucu ortaya çıkan Medal of Honor, kendi adı gibi bir onur madalyasını hak ediyor açıkcası. Oyundaki küçük detaylarla harikalar yaratılmıştır.

Normandiya çıkarması sırasında denize ateş açılması sonucunda mermilerin suyun içerisinde hareketleri, sesleri ve efektleri, yanınızda kusan asker arkadaşlarınızla birlikte “geri mi dönsek?” sorusunu sormanıza yol açacak kadar gerçekçiydi.

17

Wolfenstein 3D

80’li yıllarda 8-bit sistemler için piyasaya sürülen Castle of Wolfenstein adlı oyunun üç boyutlu versiyonudur ama tarihin ilk üç boyutlu FPS’si olmayı başardığından hiçbir zaman unutulmayacaktır. id Software’in elinden çıkan bu muhteşem oyun, içerdiği anti-nazi öğeler sebebiyle Almanya’da çok tepki çekmişti. Hatta bölüm sonlarında Helga Von Bulow, Oliver Kahn ve Adolf Hitler ile kapıştığınız tek oyundur herhalde.

Sağlığınız azaldığında ekranın yavaş yavaş kanlanması, oyunda bulunan alman kurtlarını öldürüp mamalarını yiyerek sağlığımızı doldurmamız ilginç detaylardı. Her ne kadar hayvanları gerçekten çok sevdiğim için hiç birine elimi sürmediysem de detay detaydır değil mi?

18

LEFT 4 DEAD serisi

Hangi oyun sizi bu kadar korkutabilir sorusuna verilebilecek en iyi cevabın Left 4 Dead olduğunu düşünüyorum ben açıkcası. Korkutması da deği, gerim gerim germesi yüzünden kendine bağlayan bir yapısı vardı oyunun. Saatlerce arkadaşlarımla oynadıktan sonra yatağa giderken “biraz daha mı oynasaydım acaba?” sorusunu defalarca kendime sordurtmuştur.

Hatta hiç unutamayacağım bir anım olarak da, 6-7 saat aralıksız bir oynanıştan sonra yattığımda, rüyamda üzerime sürekli olarak koşan zombilerden hiçbir şekilde kaçamamam ve kan ter içerisinde uyanmam, bu oyunun bana bir hediyesi olmuştur.

19

PORTAL serisi

Portal için söylenebilecek çok söz var mı sizce? Her ne kadar Shooter olmasalar da ikisi de gerçekten oyun değil gerçek sanat eserleri olarak kabul edilebilir bence. Eğer oynamadıysanız koşarak iki oyunu da edinin ve mutlaka oynayın. Asla pişman olmayacaksınız.