2007 senesinin Kasım ayında oyun sektörü için köklü bir seri doğdu. O zamana kadar pek bir muadili olmayan bu seride, farklı oynanış mekanikleri, daha öncesinde deneyim edilmeyen bir atmosfer ve elbetteki ucu oldukça açık bir arkaplan hikayesi yatmaktaydı. Geçmişten Bugüne Assassin's Creed Serisi yazımızda hem bu hikayeye hem de serinin gelişmine derinlemesine bakacağız. Ancak unutmadan söylememiz gerekiyor ki yazımız bolca spoiler içermektedir.
Bu hikâye Masyaf adlı bir yerde bulunan suikastçıların hikayesiydi. Tapınakçılar tarikatına karşı olan savaşı, iki farklı görüşün sonu gelmeyen mücadelesini konu ediniyordu. Yıllar ilerledikçe ve devam oyunları da gelmeye başladıkça, serideki arkaplanda da yenilikler yapıldı, farklı hikayeler eklendi. Kabaca oyun içerisindeki Lore kavramı kocaman bir evren oldu.
Oyunun Lore'u ara-ara kafa karışıklığına sebep olurken, çoğu zaman.. özelikle de son oyunlarda iyice çizgisinden çıktı ve hikaye konusunda genellikle olumsuz eleştirilerin hedefi oldu. Bu seriye benim gibi çekirdekten başlayan çoğu oyuncu, o ilk oyunlardaki muntazam havaya hasret kaldı. Yine benim gibi hikaye seven oyuncular yeni çıkacak Assassin's Creed oyunu için heyecanını bir kenara bırakıp oyunun perde arkasındaki hikayeyi anlamaya, konuyu çözmeye çalıştı. Yani bu oyun ne anlatmak istiyor, bu kavram ne anlama geliyor, şu karakter aslında kim gibi sorular Assassin's Creed gibi dünya çapında bilinen bir marka hakkında öğrenilmek istenen şeylere döndü.
Bu yazıda; Bu zamana kadar çıkan bütün Assassin's Creed oyunlarında yer alan bilgilerin çoğunu, misal suikast kavramının nasıl ortaya çıktığını, tapınakçıları, antik tarikatları, isuları, hibritleri, Sage'leri vesaireyi..
Ya da son oyunlarda gördüğümüz bazı gizemleri örneğin.. Assassin's Creed Valhalla finalinde gördüğümüz Reader karakterininin aslında kim olduğunu, elimden geldiğince açıklamaya çalışacağım.
Amacım; Bu yazıyı okuyan herkesin sıradan bir Assassin's Creed oyunu oynadığında nasıl bir hikayeyi deneyim ettiğini anlaması arkadaşlar. Umarım oyunun lore unu merak edenler için faydalı bir yazı olur.
O zaman çayınızı, kahvenizi yanınıza alın, şöyle arkanıza güzelce bir yaslanın ve özenle hazırlanan bu yazının tadını çıkarın. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
Seride yer alan birçok konudan bahsedildiği için baştan sona SPOILER içeren bir yazıdır. Uyarımızı yapalım!
İsular, Cennet Parçaları, İsu-İnsan Savaşı, Büyük Felaket ve Mitoloji
Assassin's Creed oyunlarında temel yapı, suikastçılar ve tapınakçılar tarikatının yüzlerce yıl süren kanlı savaşı üzerine inşa edilmiş gibi görünse de, asıl hikaye bundan 70 küsür bin yıl öncesinde başlar. Oyundaki hikâyeye göre insan ırkından önce isular adında, teknoloji olarak bugüne kıyasla zirveyi temsil eden bir toplum yaşamaktadır ve bu toplumun kökenleri hakkında pek bir bilgi bulunmaz. Yani isular nerden gelmişti? Nedir? Ne değildir.. net bir açıklama yoktur. İsularla alakalı kayda değer en önemli bilgi, oyunun kurgusal hikâyesine göre insan ırkını var etmesidir. Bu noktada biraz Anunnakiler, birazda Prometheus kafasında yazılan bir kurgu olduğunu söyleyebiliriz.
Geçmişten Bugüne Assassin's Creed Serisi ve Gelişimi
Nitekim İsular, daimi olarak kendi toplumlarına kayıtsızca yardım edebilecek karşılığı olmayan bir iş gücü oluşturmak isterler. Bu güç insanoğludur. Beyinlerine bir nevi çip yerleştirilmiş gibi adeta robot misali çalıştırılan insanlar, yine isuların icat ettiği Pieces of Eden, (Cennet parçaları olarakta adlandırılır) bu cihazlar sayesinde kontrol edilirler.
Özellikle ilk oyunlarda gördüğümüz Apple of Eden.. yani Cennet Elması da bu cihazlara verilebilecek onlarca örnekten sadece bir kaçıdır. Serinin antik döneminde geçen hikâyelerindeki.. mesela Assassin's Creed Origins ve Assassin's Creed Odyssey oyunlarındaki kadim tarikatlar, her ne kadar bu cihazlara ilahi anlamlar yüklemeye çalışsa da, aslında durum sadece ileri denilebilecek bir teknolojiden ibarettir.
Şimdi burada hepsini tek tek sayıp yazıyı uzatmalım ama bir kaç örnek vermek gerekirse; misal Cennet Elması'nın (Apple of Eden) nihai amacı, insanoğlunu kontrol etmektir. Assassin Creed Syndicate oyunundaki (Shrouds of Eden) Cennet Kefeni denen şey bir nevi şifa görevi görür, yaraları iyileştirir.
Başka bir örnek Assassin's Creed Rogue oyununda karşımıza çıkar. Gerçek tarihte Lizbon depremi olarak geçen meşhur felaket, Assassin's Creed serisinde de işlenmiştir. Suikastçıların bulduğu sismik tapınaktan alınan küçük bir parça koca bir yerleşkenin yıkılmasına sebep olur. Hatta Shay Cormac'ı suikastçılarla fikir ayrılığına düşüren en büyük sebeplerden birisi de, bir noktada yapılan bu hatayla ilişkilidir.
Ve çok daha fazlası, mesela günümüz tarihinde de kitaplara konu olan Leonidas'ın mızrağı, Demoklesin kılıcı hatta Excalibur dahi! ..dediğim gibi bu parçalar için verilebilecek örneklerden sadece bir kaçıdır.
Yeniden isu zamanına dönersek;
Adam ve Eve adında iki insan..ki iki insandan birisi hibrit, yazının ilerleyen zamanlarında hibritlerin ne anlama geldiğinden de bahsedeceğim.
Apple of Eden'lardan birini çalar ve büyük bir isyan başlatır. Bu isyan tam tamına 10 yıl sürecek insan ırkı ve isular arasındaki savaşın yolunu açar.
Gerek isulardan, gerekse insan ırkından binlerce, belkide milyonlarca hayat yok olup gider. Fakat iki ırkında henüz bilmediği, bilse bile artık çok geç kaldığı daha büyük bir sorun vardır. Bu sorun, güneşimizdir.
Bir güneş patlamasıyla yeryüzündeki canlı hayatının neredeyse tamamı yok olur. Geriye sadece bir avuç isu ve isulara kıyasla daha fazla olan ama genel itibariyle de sayısı oldukça az görünen insanlık kalır. Oyundaki hikayede büyük felaket olarak isimlendirilen bu olayın ardından iki ırkın arasındaki kanlı savaşta sona erer. Nitekim zaman, bundan böyle birlik olma zamanıdır. Akabinde isuların, insanoğlu ile barış içerisinde geçen yıllarından sonra nesilleri tamamen sona erer. Bir zamanlar koca dünyaya hükmeden toplum, artık yoktur.
Isuların yeryüzünden tamamen silinmesi, gün geçtikçe insan ırkı adına bir takım efsaneler ortaya çıkarır ve bugün bildiğimiz mitolojiyi doğurur. Yunan, Nors, Roma, Mısır vesaire.. bütün uygarlıkların mitolojisi, isulardan gelir.
Zeus, Poseidon, Hermes ve benzeri gibi isimler Yunan mitinde yer alır ve her biri oyundaki hikayeye göre bir İsu'dur.
Roma mitindeki benzer karşılıkları Juno, Jüpiter ve Minerva da aynı şekilde yine bir isu'dur.
Odin, Thor, Tyr, Freya ve Loki'de bir isu'dur ama bu isimlerin hikayesi biraz daha farklı.
(Yazının reenkarnasyon bölümünde bu konuya değineceğim.)
Velhasıl isular, zamanla bir efsaneye döndükten ve bazıları bir noktada tanrısallaştırıldıktan sonra, insanoğlu kendi aymazlığı ile baş başa kalır. Artık bu koca küre tek bir ırkın hakimiyetine girmiştir.
Hibritler, Eagle Vision Yeteneği, Tapınakçılar ve Antik Tarikatlar
Assassin Creed Origins ve Odyssey oyunlarında gördüğümüz Order of The Ancients ve Cult of Cosmos gibi antik tarikatlara girmeden evvel, sizlere seri içerisinde gördüğümüz hibritlerin ne anlama geldiğinden bahsedeyim. Bunun için tekrardan isuların zamanına dönüyoruz.. yani 70 küsur bin yıl öncesine.
Hibritlerin hikâyesi, az evvel bahsi geçen Adam ve Eve adlı iki karakterle başlar. Hikayenin temeli bir noktada yasak bir aşkın üzerine kurulmuştur.
Phanes adlı bir isu bilimcisi, iş gücü olarak çalıştırılan insanlardan birine aşık olur. Bu şeyi, yetenekli bir ressamın yaptığı tabloya aşık olması gibi düşünebilirsiniz. Fakat isulara göre böyle bir aşk manasızdır. İsular gibi kadim bir medeniyetin ferdi, sıradan bir insan evladına aşık olamaz. Bu sebeple Phanes ve kendi ırkı arasında çekişmeler boy gösterir.
Phanes sevdiğini yanına alıp Atlantis'e kaçar. Burada tüm gözlerden uzak bir şekilde kısa bir dönem yaşamaya çalışır. İki farklı ırkın bir araya gelişiyle de dünyalar tatlısı bir kız çocuğu doğar. Ve bu çocuk iki farklı ırkın meyvesi olduğundan, sıradan bir insan gibi de değildir. Çocuğun adı Eve'dir.
Eve'in anne ve babası farklı bir ırk olduğundan, isuların kontrol ettiği insan ırkına benzemez. Bu melez çocuk isu efendilerine boyun eğmeyen hatta bizzat baş kaldırabilen bir türdür ya da başka bir deyişle bir hibrittir. İsuların elindeki bütün teknoloji Eve üzerinde işe yaramaz ve böylelikle az evvelde bahsinin geçtiği gibi insanlar ve isular arasında süren 10 yıllık bir savaş başlamış olur.
Geçmişten Bugüne Assassin's Creed Serisi ve Gelişimi
Velhasıl Eve'in bir hibrit olması, onun soyundan gelenlerin de bir noktada hibrit olması anlamına gelir. Örneğin Assassin's Creed Odyssey'deki Alexios ve Kassandra adlı iki kardeş, aslen bir hibrittir. Dedeleri Leonidas, babaları Pisagor hatta anneleri Myrrine'de yine hibrit insan soyundan gelmiştir.Hibritler, isulara özel bazı yetenekleri üzerinde taşıdığı için, en az isular kadar güçlü ve dayanıklıdır. Bu konu için en güzel örnek, Odyssey oyununun en başında Taygetous dağından aşağı atılan Kassandra ve Alexios'un hayatta kalabilmesi verilebilir.
Bir diğer örnekte yine isulara özel altıncı duyu meselesidir. Seri içerisinde bu özellik suikastçılar için Eagle Vision olarak bilinse de, isular için bu şeyin anlamı bilgidir. Ve son olarak Assassin's Creed serisinde yer eden birçok suikastçı, Eagle Vision yeteneğine sahiptir fakat bu onların hepsinin hibrit olduğu anlamına gelmez. Bazı insanlar yoğun ve çok uzun bir eğitimle Eagle Vision gibi yetenekleri kullanabilir ancak bazı nadir insanların isu genleri daha baskın olduğu için bahsi geçen yeteneklere doğuştan sahip olabilir. Eski oyunlardaki Ezio Auditore ve Altair ibn La Ahad gibi isimler bu konuya örnektir.
Assassin Creed serisinin son oyunlarında, biz oyuncular için tanıtılan iki adet örgüt vardır. Birisi Kadimler Tarikatı olarak da bilinen Order of The Ancients, bir diğeri de Cult of Cosmos!
Cult of Kosmos
Cult of Cosmos, Assassin's Creed Odyssey'de tanıtılan, Yunan dünyasına hakim olmayı amaçlayan.. yerel halkı sürekli terörize edip devamlı bir savaş ortamı yaratmak isteyen gizli bir oluşumdur. Kadim Medeniyet isu ırkına ait teknolojilere sahip olmak ve bu teknolojileri kendi amaçları için kullanmak isterler.
Tarikatla bağlantılı olan en önemli isimlerden birisi de Deimos'tur.
Assassin's Creed Odyssey'de seçtiğiniz iki karakterden birinin zıttıdır. Yani oyunun en başında Kassandra'yı seçtiyseniz Deimos, Alexios'dur. Tam tersi Alexios'u seçtiyseniz de Deimos karakteri Kassandra'dır.
Deimos, tarikat içerisinde yüksek bir ünvana sahiptir. Çevresindeki herkes tarafından korkulan bir tiptir hatta bir bağlamda kendisini tanrı bile ilan etmişliği vardır. Yine az evvel bahsinin geçtiği şekilde tarikatın Pieces of Eden’lara ilahi anlamlar yüklemesi Deimos için de geçerlidir.
Order of The Ancients
M.Ö 1300'lü yıllarda Smenkhkare tarafından kurulan Order of The Ancients tarikatı da ilk olarak Assassin's Creed Origins oyununda karşımıza çıkar. Seri içerisinde yer alan çoğu gizli oluşumun aksine bir nevi pagan kültürleri vardır. Söz konusu bu Pagan kültürüne, isu Paganizmide denilebilir.
Order of The Ancients'ın amacı, binlerce yıl öncesinde var olan isu medeniyetini yeniden hayata döndürmek ve bu medeniyeti bir nevi tanrısallaştıran bir inanç yaymaktır. Muhtemelen Cult of Cosmos tarikatından çok daha güçlü, çok daha küreseldir. Dünya çapında örgütlenebilecek kadar büyük, siyasi hamleler ile kralları tahtından edebilecek ya da tam tersi tahta oturtabilecek kadar güçlü olduğunu söylemek mümkündür. Ve Suikastçılaların bir numaralı düşmanlarıdır. M.Ö 40'lı yıllarda kurulan suikast kardeşliği ile, M.S sekizinci yüzyıla kadar süren uzunca bir savaş vermişlerdir.
Fakat bu savaş, Vikinglerin İngiltere'ye gelişiyle bir noktada şekil değiştirir. Assassin's Creed Valhalla hikayesinde, Wessex kralı Alfred o yıllarda tarikatın bir numaralı ismidir. Ancak tarikatın ideolojik olarak fikirlerinden uzak kalmış, bu antik çağa özgü Pagan inancından beri olmuştur. Bu yüzden ustalıkla hazırladığı bir plan içerisinde, Raven klanından Eivor isimli vikingi kullanır ve tarikatın İngiltere'de ki varlığını tamamen sona erdirir. Ve böylelikle Order of The Ancients adlı oluşum tarih sahnesinden silinir.
Peki Order of The Ancients'ın yok olması suikastçılar için mutlak bir huzur mu getirmiştir? Yani bundan böyle suikastçıların karşısında durabilecek herhangi bir oluşum kalmamış mıdır?
Elbette bu sorunun cevabı kocaman bir hayır çünkü kadimler tarikatını sona erdiren Kral Alfred, tapınakçılar tarikatını kurmuştur. Yani bir düşman gitmiş, yerine çok daha güçlü başka bir düşman gelmiştir!
Hatta burada sizlere çok ince bir detayda vereyim;
Bildiğiniz gibi Assassin's Creed oyunlarında, özellikle de eski oyunlarda tapınakçıların kullandığı bir deyiş vardır.
'May the father of understanding guide us'
‘Anlayışın babası önderimiz olsun, anlayışın babası rehberimiz olsun..’ gibi anlamlara gelir. Burada ki anlayışın babası denilen kişi Kral Alfred'dir. Bunu her ne kadar Valhalla oyununun en sonunda görsek de, dikkatle takip ederseniz oyunun ortalarına doğru bazı referanslar da mevcuttur. Anlayışın babası rehberimiz olsun deyişi, yavaşça büyüyen tapınakçılar arasında bir şifre olarak kullanılır.
Geçmişten Bugüne Assassin's Creed Serisi ve Gelişimi
Peki tapınakçılar dediğimiz şey neyi savunur? Bu insanlar, hangi ideolojik bilincin altında yüzlerce yıl suikastçılar için düşmanlık beslemektedir? İki örgütün arasındaki savaşın sebebi nedir?
Tapınakçılar kimdir?
Assassin's Creed oyunlarında iki temel ana başlık vardır.
Birisi Özgürlük. Bir diğeri de düzen!
Özgürlük insanların hür bir irade ile yaşaması gerektiğini, baskı kuracak herhangi bir üst aklın olmaması gerektiğini.. yani kabaca kaosu savunur. Bu savunma suikastçıların savunmasıdır.
Düzene geldiğimizde ise, suikastçıların savunduğu özgürlük meselesinin tam tersi olduğunu görürüz. Düzen inancına göre insanlar hür bir irade ile yaşayamaz. Hür irade demek kaos demek, kaos demek kargaşa ve sonu gelmeyen yıkım demektir. Ve dünya genelinde mutlak sürecek bir düzen, üst bir akıl gerektirir. Üst akıl her zaman var olmalıdır ve insanoğlunu yönetmelidir.
Bu fikrin alt yapısının sahipleri de tahmin edeceğiniz gibi tapınakçılardır.
Görüldüğü üzere konu ucu açık bir konu ve oldukça da tartışmaya açık.
Suikastçılar mı haklı yoksa tapınakçılar mı haklı.. her insanın görüşlerine göre değişebilen bir soru aslında. Sonra şu da bir gerçek ki serinin ilk oyunlarında tapınakçılar öcü gibi gösterilmiştir. Söylediğim ideoloji meselesi, ilk olarak Assassin's Creed 3'de, sonradan da Assassin's Creed Rogue'da ele alınmıştır. Özellikle Rogue oyunu, öncesinde suikastçı olan bir karakterin sonradan tapınakçılara katılmasını ve iki örgütün kendi içerisindeki yozlaşmaları konu edinir diyelim, dilerseniz daha fazla uzatmadan yazımızın suikastçılar bölümüne geçelim.
Konuyu daha iyi anlayabilmek adına tarihi yeniden geriye alıyoruz. Ama bu defa 70 küsur bin yıl öncesine değil! Assassin's Creed Odyssey'e gidiyoruz. Milattan önce 400'lü yıllara.. Ahameniş İmparatoru Kral 1.Serhas'a!
Başlangıçta suikast kardeşliği diye bir durum söz konusu değil. İşler yüzeysel bir şekilde ifade edersek bireylere indirgenmiş durumda.
Assassin's Creed Odyssey'in Legacy of The First Blade adlı ek paketinde şöyle bir konu işlenir. Ana karakter Kassandra ya da Alexios'da olabilir..
Darius adlı gizemli bir adamla tanışır. Bu adam, zamanında Ahameniş İmparatoru kral birinci Serhas'a, bağlı olduğu Order of The Ancients tarikatı sebebiyle suikast düzenler. Assassin's Creed serisine göre tarihin ilk suikastı bu eylemdir. Bir fikir ya da köklü bir ideolojiden öte kelimenin tam anlamıyla organize edilen ve ufak diyebileceğimiz bir başkaldırıdır. Zalim bir hükümdar ilk defa insanların iyiliği için öldürülmüştür.
Düşünün tarih M.Ö 400'lü yıllar ve herhangi bir suikast oluşumu söz konusu değil. Olay tamamen Darius ve Darius'un dostlarıyla kurduğu bir plan üzerinde ilerliyor. Ve Darius'un seri içerisinde bu kadar önemli olmasının sebebi yapmış olduğu suikast girişimi de değil, kendi bireysel fikirleri ve icat ettiği gizli bıçağa dayanıyor.
Evet!
Aşağıdaki resimde tarihin ilk suikast bıçağına bakıyorsunuz. Gördüğünüz gibi konum olarak bileğin alt tarafında değil, üzerinde yer alıyor.
Geçmişten Bugüne Assassin's Creed Serisi ve Gelişimi
Kendisinin fikirleri ise şu şekilde;
'Daima güç ve otorite peşinde olan insanlar var olagelmiştir ve daima bu insanlara karşı çıkabilecek başka insanlar..'
İşte bu söz suikast kardeşliğinin temellerini atan bir fikrin alt yapısı. Asırlar süren bir inancın ilk cümlesi. Zira Darius'dan sonra hatta bizzat Darius'un soyundan gelen biri bu ‘Bir fikrin alt yapısı!’ dediğimiz temelleri alıp kardeşliği inşaa edecek.
Darius'un soyundan gelen Elpidios adlı biri ile Mısır topraklarına gelen bir fikir hayal edin. Bu fikir, Cleopatra ve Ceaser gibi hükümdarlara rağmen dimdik ayakta. Çünkü asıl gaye bireylerin kendi çıkarları değil, insanların iyiliği meselesi. Ancak fikir, adı üstünde sadece bir fikir olarak duruyor. Henüz bir faaliyet içerisinde değil.
Suikast kardeşliğinin doğuşunu çok kısa özetlersek;
Elpidios'un soyundan gelen Aya ve kocası Bayek ikilisi, çocukları Khemu'nun ölümünden sonra bir intikam yemini eder ve bahsi geçen intikam yemini ile çıktıkları yolda da defalarca kullanıldıklarını anlarlar. Bu şey zaman ilerledikçe Darius'un öğretilerini tetikler ve gün sonunda kardeşliğin doğuşuna tanık oluruz.
Artık insanların iyiliği için gölgelerde saklanan suikast kardeşliği resmen doğmuştur.
Ancak burada küçük bir parantez açarsak;
Bayek ve Aya'nın başlattığı bu şeyin adı Brotherhood değil, ilk etapta Hidden Ones olarak geçiyor. Yani suikastçılar kendilerine suikastçılar, Assassin'ler demek yerine Hidden Ones, gizli olanlar demeyi tercih ediyor.
Bu konuyla ilgili yine Valhalla oyunundan çok güzel bir referans da var; Assassin's Creed Valhalla finalinde Basim ibn İshak adlı karakter günümüz zamanına geçiyor biliyorsunuz. Burada Basim ve Shaun arasında geçen bir diyalog var.
Basim, Shaun'a dönerek; Artık Assassin miyiz ? Hidden Ones'a ne oldu diye bir soru soruyor. Shaun ise evet öyleyiz.. Arapçadan, haşhaşi kelimesinden geliyor diyor.
Geçmişten Bugüne Assassin's Creed Serisi ve Gelişimi
Velhasıl kelam Hidden Ones olarak başlayan kardeşlik meselesi, oyundaki tarihe göre suikastçı olarak modernize ediliyor. Bundan sonrası da bütün Assassin's Creed oyunlarında gördüklerimizden ibaret. Rönesans döneminde, Fransız devriminde, Viktorya döneminde vesair birçok farklı zaman zarfında geçen 10 küsür tane oyun.
Abstergo, Animus, Helix, Desmond Miles, Reenkarnasyon, Sage’ler
Assassin's Creed serisinde ilk oyunundan beri gördüğümüz bir oluşum daha var biliyorsunuz. Hikâyenin daha çok günümüz zamanında yer verilen çok uluslu bir holding. Abstergo!
Abstergo günümüz dünyasının teknolojik gelişmelerinde büyük bir rol oynar. Dünyanın en büyük ve en öne çıkan şirketlerinden biridir. Modern çağın teknolojik gelişimindeki çoğu şeyde öncü görevi görmüştür. Fakat böylesine iyilik sever ve yardımcı bir yapı gibi görünmesine rağmen elbette gerçek çok farklıdır. Zira bu yapı, modern dünyadaki Tapınak Şövalyeleri'nin ana cephesi olarak hizmet verir. Birincil görevi suikast kardeşliğinin yok edilmesi, kadim medeniyet isulara ait değerli eşyaların.. yani Pieces of Eden'ların bulunması ve tüm bunların sonucunda da yeni dünya düzeninin kurulmasıdır.
Bilimsel ilerleme adı altında kapitalizm yolunu benimseyen, insanoğlunun üst bir akıl tarafından yönetilmesinin en uygun seçim olduğunu düşünen bu yapı 20.yüzyılın başlarında kurulmuştur. Kurucu ortaklarından birisi de bugün Ford olarak bildiğimiz otomobil markasının asıl sahibi Henry Ford'dur.
Öte yandan Abstergo, her ne kadar çok uluslu bir şirket olarak gün yüzüne çıksa da, azımsanmayacak sayıda yan kuruluşlara da sahiptir.
Abstergo Medical, Abstergo Finance Group, Abstergo Entertainment gibi birçok kurum bu konuya örnektir.
Mesela Abstergo Entertainment adlı oluşum, video oyunları ve çeşitli eğlence içerikleri üreten bir kurumdur. Ancak söz konusu bu içeriklerin ardında karmaşık bir amaç yatar.
Asıl amaç, Animus teknolojisi ile beraber tarihi olayları yeniden canlandırmak ve Tapınak Şövalyeleri lehine propagandalar oluşturup bu propagandaları geniş kitlelere yaymaktır. Hatırlarsanız Assassin's Creed 3 oyunuyla birlikte günümüz zamanında kontrol ettiğimiz bir karakter Origins'e kadar yok biliyorsunuz. Çünkü Desmond Miles ölüyor. Black Flag, Rogue, Unity ve Syndicate gibi oyunlarda 'analistler' diye bir kavram türetmişler ve hikayenin günümüz zamanını bu ismini bilmediğimiz kahramanlar canlandırıyor. Abstergo Entertainment çatısı altında analist olduğunu düşünen ve animus cihazına yatan bu kullanıcılar, Desmond Miles'ın kopyalanan genetiğinin de yardımıyla istemeden de olsa Abstergo için veri topluyorlar. Nitekim Abstergo'nun geliştirdiği yeni teknolojinin Desmond'a ihtiyacı da yok.
Unity oyunuyla hayatımıza giren Helix isimli bulut tabanlı yazılımda Abstergo'nun insanların genetik anılarını kullanma konusunda bir örnektir. Helix'in diğerlerinden farkı bu anıları bir oyun formatında ve bulut sistemi üzerinden sunmasıdır.
Unity'nin günümüz hikayesini referans alarak bir misal verelim örneğin;
Fransız devriminde geçen bir oyun oynadığınızı varsayın. Oyunun yapımcısı Abstergo. Bilgisayar ya da ev konsolunuzun başına geçtiniz, oyunu açtınız ve oynuyorsunuz derken birden bire Bishop adlı bir kadın sizinle iletişime geçiyor. Abstergo tarafından kullanıldığınızı, bu şirketin sizin ya da sizin gibi oyuncular aracılığıyla genetik veriler topladığını iddia ediyor.
Geçmişten Bugüne Assassin's Creed Serisi ve Gelişimi
Kısaca Abstergo ve çatısı altındaki kurumların hikayesi bu şekilde. Dünyanın her yerine ulaşabilen köklü bir oluşum olması nedeniyle de aklınızda illuminati gibi birşey canlandıysa bu gayet normal :)
Şimdi size bir soru sormak istiyorum.
Oyunlardan bağımsız olarak konuşursak günümüz modern dünyasındaki yani gerçek hayattaki internet kullanan herkesin, kendilerini ilgilendiren en önemli meselelerinden birisi hatta belkide en önemli meselesi ne olabilir?
İpucu vereyim, sosyal medya çağındayız, hemen hemen herkes bir İnternet kullanıcısı. Dediğim gibi söz konusu tüm bu internet kullanıcılarını ilgilendiren bir durum var. Nedir bu herkesi ilgilendiren mesele?
Aklınızda birşeyler canlandı mı? Canlanmadıysa cevap veriyorum.
Datalar. Yani verilerimiz. Sosyal medya içerisindeki paylaşımlarımız, mobil telefonlarımızın konum özelliği, nerde olduğumuz, nereye gittiğimiz, neyi izlediğimiz, neyi beğenip neyi takipten çıktığımız vesaire her şeyimiz kayıt altında.
Şimdi bu data meselesini bir de günlük hayatınızın her alanında yaptığınızı düşünün. Ayakkabı beğenmek.. hatta ayakkabılar hakkında konuşmak dahi sizin karşınıza sponsorlu ayakkabı reklamları çıkarıyor. Bu sadece en basitinden bir örnek. Açıkçası konuyu daha fazla uzatmakta istemiyorum çünkü bu konu baştan sona ayrı bir yazı ister.
Peki bu yazı ile ne ilgisi var onu açıklamaya çalışayım. Aslına bakarsanız az evvel Abstergo'nun çalışma prensipleri ile ilgili anlattığım çoğu şey, günümüz zamanındaki devasa şirketleri sembolize ediyor. Assassin's Creed serisindeki durum, sonuç olarak bir oyun olduğu için elbette ki işleri biraz daha kurgusallaştırıyor. Ancak hikayenin finaline bakarsak sonuç olarak Abstergo'da veri topluyor.
Animus’la! Abstergo'nun geliştirdiği en büyük icatlardan birisi olan Animus'un çalışma mantığı, içerisine giren deneğin genetiğinden yola çıkarak atalarının anılarını simüle etmesidir. İlk oyundan itibaren Assassin's Creed 3 oyununa kadar günümüz zamanı karakteri Desmond'ın olayı tamamen bununla ilgilidir. Çünkü ilk oyundaki Altair, Ezio üçlemesindeki Ezio Auditore ve Assassin's Creed 3 oyunundaki Haytham ve Connor Kenway karakterleri, Desmond Miles'ın ataları konumundadır.
Dahası teknoloji ilerledikçe Abstergo'nun ayak uydurması da uzun sürmez. İlk oyunlarda geçmişte yaşayan bir suikastçının anılarına erişebilmek için, o suikastçıyla aynı genleri taşıyan torununa ihtiyaç varken, son oyunlarda bu durum farklı bir hal alır. Mesela Odyssey oyunundaki günümüz karakteri Layla Hassan adlı kişi, aslında Kassandra ya da Alexios'un soyundan gelmemiştir. Layla Hassan'ın bu iki kardeşten birinin anılarına erişebilmesi, Leonidas'ın mızrağı olarak geçen eşya sayesinde gerçekleşir.
Özetle gelişen teknoloji bir ataya ulaşmak için torun ihtiyacını saf dışı bırakır. Artık aynı genlere sahip olma ihtiyacı yerine, ulaşılmak istenen atanın sahip olduğu herhangi bir eşyayı kullanmak yeterlidir.
Mesela şahsen ben Hasan Sabbah'ın soyundan gelmiyorum.
(Yani öyle biliyorum gelmiyorumdur diye tahmin ediyorum.)
Ama Hasan Sabbah'ın sahip olduğu bir eşyayı bulsam, misalen bir hançer diyelim. Oyunda anlatılan hikayeye göre o hançerin aracılığıyla Hasan Sabbah'ın anılarına erişebiliyorum.
Güzel bir teknoloji :)
Oyunun günümüz kısmıyla ilgili bir diğer mesele de Bleeding Effect olarak geçen kanama etkisi. Bu da çok kısa özetle, Animus'da uzun süre vakit geçiren kullanıcıları etkileyen bir durum. Diğer insanların göremediği gizli mesajları görmek ya da bir çeşit halüsinasyonlar gibi anlamlara geliyor. İkinci oyunda Desmond'ın Ezio'yu görmesi ya da ilk oyunun finalinde denek 16 nın bir sonraki denek için bıraktığı gizli mesajları görmesi örnek olarak verilebilir.
Desmond Miles
Hazır Desmond Miles'dan bu kadar bahis açılmışken kendisi hakkında birkaç bilgi daha verelim. Bu adam gerçekten öldü mü yoksa yaşıyor mu?
Assassin's Creed 3 oyunun finalinde bildiğiniz gibi Desmond Miles büyük bir fedakarlık yapar. Yaklaşan güneş fırtınasını engellemek adına kendisini feda eder ve oracıkta öldüğünü görürüz. Sonradan cesedi üzerinde araştırmalar yapılmak için Abstergo tarafından alınır ve akıbeti hakkındaki durum tam bir muammadır. Fakat Assassin's Creed Valhalla'nın finalinde bir takım gizemli diyebileceğimiz şeyler söz konusudur. Finalde Layla Hassan Yggdrasil'in içine girer ve burada Reader adlı biriyle karşılaşır. Bu kişinin Desmond olduğuyla ilgili referanslar vardır. Reader'ın Desmond olduğunu söyleyen kaynaklar, ses tonunu işaret eder.
Tüm bunların ışığında ise Desmond'ın, daha doğrusu Desmond'ın bilincini diyelim.. Yggdrasil'in içerisinde hapsolduğunu ve yaklaşan yeni kıyametten dünyayı kurtarmak için uğraştığını, olasılıkları hesapladığını görürüz. Son olarak bir sonraki oyun AC: Mirage için günümüz zamanını hikayeye pek bir dahil edilmeyeceği söylense de, Desmond'ı yeniden görebiliriz. Bunu bir köşeye yazın diyelim ve yine Valhalla ile ilgili birkaç meseleden daha bahsederek yazımızı sonlandıralım.
İlginizi Çekebilir: Assassin's Creed Mirage Ön İnceleme
Yazının en başında anlattığım isuları hatırladınız. Oyundaki hikayeye göre bir zamanlar yeryüzünün hakimi olan ve insanoğlu üzerinde hüküm süren üstün bir ırk konumundayken, bir güneş fırtınası sonucu nesilleri tükenen ve sonrasında insanlar tarafından tanrısallaştırılan efsanelere dönüşüyorlardı. Fakat söz konusu isu ırkından bazıları, kendi ırklarından bağımsız olarak bir şekilde bilinçlerini aktarmayı başarır ve başka bedenlerde günümüze kadar gelebilen bir nevi tezahür durumunu ortaya koyar. Yani reenkarne olurlar.
Sage
Peki Assassin's Creed serisinde reenkarne olabilen isimler sadece İskandinav mitinden adına aşina olduğumuz bu isimler midir?
Hayır!
Aslında bu reenkarne meselesi seri içerisinde birkaç oyunda daha yer alır fakat Valhalla'dan bildiğimiz gibi değil, az da olsa farklılıklar gösterir. Seri içerisindeki isimleri 'Sage' olarak geçer.
Assassin's Creed Blackflag'de Edward Kenway'in zamanındaki Bartholomev Roberts adlı korsan bir Sage'dir. Hatta Bartholomev'un ölümünden sonra bu defa günümüz zamanında geçen hikayedeki karşılığı John Standish'dir.
Geçmişten Bugüne Assassin's Creed Serisi ve Gelişimi
Peki bu isimler kimin reenkarnesidir?
Yine ilk oyunlardan tanıdığımız Juno adlı isunun eşi Aita'nın sevgili arkadaşlar. Sage'ler, Valhalla'da geçen karakterlerin aksine daha çok Aita ile ilişkilendirilir.
Sage konusuna başka bir örnek için Assassin's Creed Unity oyununa bakabiliriz. Kaynaklar, François-Thomas Germain ve Jacques de Molay adlı karakterlerin yine bir Sage olduğunu söyler.
Özetle Assassin's Creed serisindeki Sage kavramı Aita'nın anılarını miras alan insanlar olarak tanımlanabilir. Ve bu insanların çoğu kendi anılarının Aita'nınkilerle yavaş yavaş birleştiğine inanarak deli olduğunu düşündüğü travmatik bir deneyim yaşarlar.
Seri içerisinde yer alan çoğu bilgiyi aktarmaya çalıştım. Bu yazıyı okuyan herkesin Assassin's Creed serisi ile ilgili üç aşağı beş yukarı bir fikir sahibi olmasını, deneyim ettiği şeyi anlamasını, kısaca daha çok keyif almasını istedim. Umarım yardımcı olabilmişimdir. Okuduğunuz için teşekkürler.
Bu yazıyı video olarak izlemek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Kaynaklar