ArtılarKeyifli. Bedava. Sürekli geliştiriliyor, aksiyon ve macerayı bir arada yaşatıyor.
EksilerGerçek bir meslek edinilemiyor. Karakter çeşitleri az.
Tam da Adsl kullanımının arttığı şu günlerde WoW’un ülkemize sınırlı sayıda
gönderilmesi türün hayranlarını oldukça üzdü. Bazıları maliyete aldırmadan
yurtdışından sipariş verdiyse de, büyük bir bölüm kendilerini tatmin edebilecek
başka bir oyunun arayışı içine girdi. İşte ben de bu arayışın içinde buldum Dark
Eden’ı. Hakkında öğrendiklerimle heyecan içinde yüklemeye başladım bilgisayara.
Dakikalar geçmiyor, her an bir aksilik olur korkusu gittikçe vücudumu sarıyordu.
Sonunda yüklenmişti. Acaba boş bir beklenti içinde miydim? Burası neresi? Ben
kimim?
Uzak Doğu Öğretisi
Dark Eden, ilk korku MMORPG’si sloganı altında ilk olarak 2003 yılında Kore’de
yayınlandı. Kısa süre içinde büyük bir ilgi görünce yapımcılar, İngilizce
sürümünü de çıkartıp Dünya genelinde oyuncuların karşısına çıktı. Oyun tamamen
ücretsiz. Yayıncı bir firma ile anlaşmadıkları için de fazla reklam yapamadılar
ama Türkiye de dahil olmak üzere Dünya’nın her yerinden oyuncu kitlesine sahip.
Oyun iki yıl önce çıkmış olsa da yapımcılar oyunu sürekli geliştirdiler. En son
iki ay önce bir güncelleme yaptılar. Bu güncellemeler sayesinde oyun ilk
çıktığından bu yana bir hayli gelişmiş.
Oyunda seçebileceğiniz iki ırk var birisi Slayer’lar(insanlar) diğeri
Vampire’lar. Karakteriniz seçeceğiniz ırka göre farklı özellikler gösterecek.
Örneğin bir Slayer gündüzleri ortalıkta rahat dolaşırken geceleri etrafını iyi
göremiyor. Ama bir Vampire ise tam tersi geceleri çok iyi görüyorken gündüzleri
etrafı görmekte güçlük çekiyor. Bu konulara tam girmeden oyunun genel
özelliklerinden bahsedeyim.
Oyunda mevsimler ve gece-gündüz olgusu iyi yansıtılmış. Mevsimler zamanla
değişiyor. Bu oyunu etkiliyor. Ekranın sağ alt köşesinde duran saatten zamanı
öğrenebiliyorsunuz. Saatin yanında bir de gece ve gündüzü belirtmek için bir
işaret var. Oyunda zaman gerçek hayattakine göre neredeyse üç kat daha hızlı
geçiyor. Fakat bu, oyunu daha eğlenceli bir hale getiriyor. Hele bir de Slayer
avına dalıp da zamanı unutan bir Vampire’sanız, etrafın yavaş yavaş kararmasına
şahit olup da ne oluyoruz diyerekten, orada parlamakta olan işaretin “gündüzü”
gösterdiğini görmek, sizi dehşetler içinde bırakacaktır. İşte o şekilde evin
yolunu bulmaya çalışmak ve her an etrafınızdaki seslerin korkusuyla titremek
cidden büyük keyif. Oyunda ırklar arası dayanışma az çok varken, hazırlıksız bir
şekilde karşı ırktan 40. level’da ki birinin karşısına çıkınca daha ne olduğunu
anlamadan kendinizi ölmüş bulabiliyorsunuz. Yani anlayacağınız üzere oyun, PvP
sisteminde ve karşı ırktan birini öldürmek daha çabuk level atlatıyor.
Vampire’lar ve Slayer’lar haftasonları toplaşıp karşılıklı savaşlar yapıyorlar.
Oyundaki savaş alanlarında her an ölebiliyorsunuz fakat ölümler sonrasında
karakterinizde hiçbir eksilme olmuyor. Kendi ırkına saldıranlar oyunda “Evil”
adını alıyor ve toplum tarafından dışlanıyor. Onlar öldükleri zaman ancak büyük
skill kayıplarıyla eski hallerine dönebiliyorlar. Aynı anda en fazla üç
karaktere sahip olabilirsiniz. Bu karakterlerin biri Vampire diğerleri de Slayer
olabilir. Oyunda istediğiniz zaman bir karakterden çıkıp, diğerini yönetmeye
başlayabilirsiniz fakat aynı anda hepsini bir arada yönetemezsiniz.
Miras değil alın teri
Dark Eden’da kendinizi geliştirmek için para şart. Her iki ırkta para kazanmak
için en çok ölü kafaları satıyor. Konuyu biraz daha anlaşılır yapayım. Oyuna ilk
başladığınızda level atlayabilmek için training zone’larda zombilerle dövüşmeniz
gerekli. Zombi öldürünce hem level atlıyorsunuz hem de kafasını koparıp,
çantanıza ekliyorsunuz. Bu şekilde level atlamaya başlayınca çantanızda da epey
kafa birikiyor ve bunları bölgenizdeki NPC’lere satarak para kazanıyorsunuz.
Kazandığınız paralarla çeşitli araçlar alarak daha da güçleniyorsunuz ve
zombilerden daha güçlü olan devlerle savaşabiliyorsunuz. Devleri yendiğinizde de
hem daha fazla level atlıyor hem de kafalarından daha iyi para kazanıyorsunuz.
Bu şekilde devam eden bir sistem mevcut. Bunun yanında değerli eşyalar bulup,
onları satarak da para kazanabilirsiniz. Oyuna ilk başladığınızda bazı
kişilerden “Red” lafını sıkça duyacaksınız. İlk başta anlam veremeseniz de biraz
gezerseniz anlarsınız. Red, ölü kafasından tam 30 kat değerli olan bir item.
Red’e genelde savaş meydanlarında rastlıyorsunuz. Red gibi pek çok item var. Bu
item’ler oyuna renk katmak için konulmuş. Pek çok kişinin, geçimini bu item’ları
bulmakla sağladığı rivayet edilir. Oyunda para getiren bir diğer şey de karşı
ırktan birinin eşyasını satmak. Bunlar herkesin eline geçmediğinden iyi para
ediyor.