Xenoblade Chronicles 3 İnceleme: Xenoblade Chronicles 3 Nintendo’nun exclusive JRPG serisinin son üyesi olarak karşımıza çıkıyor. Monolith Software tarafından geliştirilen oyunun ilki Wii platformunda çıkmış, daha sonra yeni nesil konsollara gelen uyarlamalar ve yeni oyunlar ile seri Nintendo Switch’e kadar gelmişti. Bu oyunun sonunda 3 var ama arada çıkış yapan yan hikayeler ve genişleme paketlerini de sayarsak, serinin 6. oyunu demek yanlış olmaz.
Xenoblade Chronicles 3 bize neler sunuyor, Nintendo Switch’in donanımı bu tür oyunlar için yeterli mi, bu oyuna en az 120 saat harcanır mı, önceki oyunları oynamadan bu oyuna giriş yapabilir miyim gibi soruların cevabı incelememizde!
Xenoblade Chronicles 3 Aionios isimli dünyada, iki büyük ulusun bitmeyen savaşındaki askerler hakkında bir hikaye. Keves ve Agnus tarafları birbirlerine sonsuz bir nefret besliyor ve askerler de bu nefretin gazıyla sorgusuz sualsiz savaşan piyonlar olarak görev alıyor. Her asker bir kampa ve o kampın başındaki dev mekanik araca bağlı, bu araçlarda ise yenilen düşmanın yaşam enerjisini çekip askerleri güçlendiren Flame Clock adı verilen bir yapı var. Zaten 10 yıllık yaşam döngüleri olan bu askerler için Flame Clock’a yaşam enerjisi sağlamak adına diğer askerleri öldürmek avlanmak kadar doğal.
Keves tarafında Noah, Eunie ve Lanz isimli üç askeri kontrol ettiğimiz hikayede bir süre ilerleyince Agnus tarafından Mio, Taion ve Sena ile tanışıyoruz. Gerçekleşen olaylar sonrası iki taraf da onları düşman olarak “görmeye” başlıyor ve zorunlu bir ortaklık ortaya çıkıyor. 6 kişiden oluşan ekibimize, başlangıçta çeşitli işlere yardımcı olan Nopon ırkından iki karakterin yanı sıra çeşitli zamanlarda bizimle seyahat eden kahramanlar da katılıyor. Amacımız ise diğer askerlerin de bu anlamsız mücadelede ölmesini engellemek ve ... sonrası biraz spoiler, o yüzden pek anlatmak istemiyorum.
Hikaye oldukça uzun ve açılış kısmı biraz yavaş ilerliyor ama merak uyandırıcı ve tahmin edilmesi zor olayları ile beni etkilemeyi başardı. Çok uzun zamandır JRPG türüne aşina olan biri olarak “şurada bir twist yaparlar aklımızı alırlar” diye tahmin yürütecek seviyeye gelmiş olan beni bile şaşırttı. Yalnız neredeyse her boss dövüşünün “Beni dövdünüz ama yine geleceğim” diye İskeletor gibi ortamdan uzaklaşması ile bitmesi biraz göze batıyor. İki kere dövüşelim, daha güçlü dövelim demişler ama biraz çok geldi.
Hikayenin işlenişi genelde keyifli, yan görevler ise çoğunlukla ilgi çekici olmuş. Bazı yan görevleri yaparak karakterlerimize yeni meslekleri öğretecek kahramanları ekibimize katabiliyor, diğerleriyle ise ihtiyaç duyabileceğimiz ekipmanları bulup seviye atlayabiliyoruz. Toplama görevleri bir JRPG oyununun vazgeçilmezidir ama burada uzaktan teslim etme gibi seçenekler ile o yükü biraz hafifletmişler. Ana hikayede canımı sıkan bir iki görev olmadı değil ama 150 saati hesaba katınca kabul edilebilir sayıda kötü görev var diyorum.
Oyunu oynarken kendinizi bir sürü farklı mekanik altında eziliyormuş gibi hissedebilirsiniz, başlangıçta benim de gözümü korkutmuştu. Fakat oyunu oynadıkça hem yetenek kullanımı hem de dövüş sistemleri çok kolay ve otomatik olarak yapabileceğiniz seviyede rahat hale gelmeye başlıyor. Oyunda 15. saate girip hala daha “Yeni mekanik açıldı” eğitim mesajı ile karşılaşıyorsunuz ve kimi zaman “Çok güzel bir şey yaptım ama nasıl yaptım hiç fikrim yok” diye düşünüyorsunuz ama merak etmeyin, oyun resmen akıyor. Bu kısımda meslekleri, savaş sistemini ve savaşta kullanacağınız farklı özellikleri anlatacağım.
Oyuna 3 kişilik bir ekip ile başlıyoruz ve birkaç saat içerisinde 6 kişilik partimiz tamamlanıyor. Her karakterin savunma - saldırı - destek rollerinden birini yerine getirebildiği bir mesleği var. Başlangıçta ekip üyeleri kendi meslekleri arasında değişim yapıp, o mesleği maksimum seviyeye çıkarabiliyor. Daha sonra karşılaştığımız kahramanlardan yeni meslekler öğrenip bunları da geliştirebiliyoruz. Toplamda 14 meslek var ve her birini 10. seviyeye kadar geliştirmek mümkün. Daha sonra 10. seviye sınırı da yükseliyor. Kısacası partinizi özelleştirmek için bir sürü seçeneğiniz var.
Kahramanlardan öğrendiğimiz meslekler bir karakterde otomatik olarak açılıyor, diğerlerinin öğrenebilmesi için ise partide o meslekten bir karakterin mevcut olması ve birlikte savaşa girmeleri gerekiyor. Her karakter her mesleği öğrensin, bütün yetenekleri olsun derseniz çok vakit harcamanız gerekiyor ve bazı mesleklerin özel yeteneklerini sadece belli karakterlerin kullanabildiğini de unutmayın. Oyun ekibinizi özelleştirmeniz için bir sürü seçenek sunuyor, nasıl kullanacağınız size kalmış durumda.
Oyunun savaş sistemi bana MMO oyunlarını hatırlatıyor, otomatik saldırı yapıyoruz ve bu sırada bekleme süresi dolan yeteneklerimizi (art) kullanıyoruz. Kullandığımız yetenekler düşmanın konumuna göre ekstra etkiler sağlıyor, düşmanı arkadan bıçaklayarak ekstra hasar vermek, yandan vurarak dengesini kaybetmesini sağlamak gibi. Ayrıca “animation cancel” denen taktiği uygulayıp otomatik saldırıları yetenekler ile birleştirmek de mümkün, zorunlu olmasa bile bazı sınıflarda teşvik ediliyor.
Özel saldırıları bir kombo haline getirip düşmanı yere yapıştırmak ya da havaya fırlatmak ve bir süreliğine savunmasız kalmasını sağlamak da mümkün. Bu kombinasyonları yapmak için partinize taktik sayfasından komut verebiliyorsunuz ama karakter yeteneklerini ona göre ayarlamanız ve bekleme sürelerini denk getirmeniz gerekiyor. Eğer karakterin diğer mesleklerde ustalığı varsa onlardan da ekleyip bu komboları daha rahat gerçekleştirmek mümkün.
Yetenek sürelerinin dolma şekli ise sınıflara göre değişiklik gösteriyor. Agnus yetenekleri standart bekleme sürelerine sahip iken, Keves sınıflarının yetenekleri otomatik saldırı gerçekleştirdikçe doluyor. Bu da bir karakteri kontrol ederken oynama stilinizi belirlemeye yardımcı olabilir.
Karakterlerin Ouroboros adı verilen birleşme özelliği de savaşlarda yardımcı olan bir teknik. İki karakter Ouroboros moduna geçip daha büyük ve ölümsüz bir varlık haline geliyor. Yeni yetenekler ve saldırılar kullanan Ouroboros modu ile zor savaşlarda avantaj elde etmek mümkün. Yalnız Ouroboros moduna geçen karakterler savaş alanından ayrıldığı için, sınıflarının getirdiği avantajları da kaybediyorsunuz. İki destek karakteri aynı anda alandan ayrıldığı için bütün takım üyeleri bir anda patates olabilir, dikkat etmek gerek. Ouroboros modunun ölümsüz olduğunu söyledim ama belli bir sınırı aştığınızda karakterlerin tekrar insan olduğunu ve onların gayet ölümlü varlıklar olduğunu unutmayın.
Son olarak Chain Attack adı verilen saldırı şekline de bakıp savaş sistemi hakkında konuşmayı bitirebiliriz. Chain Attack dövüştükçe sağ tarafta dolan bir bar ile aktif hale getiriliyor ve bu sayede rakibe yüksek hasarlar vermek ve bu sırada ekibinizin üyelerini iyileştirmek mümkün. Zorlu bir savaş sırasında + tuşuna basarak aktif hale gelen Chain Attack aslında oldukça basit bir sistem. Seçtiğiniz ilk karakter saldırı sırasında ne tür bir avantaj kazanacağınızı belirliyor. İsterseniz ekibi iyileştirirsiniz ya da rakibin savunmasını kırarsınız ya da saldırıların gücünü arttırırsınız. Bundan sonra amacınız saldırıları düzgün bir şekilde gerçekleştirip sağdaki barı %100 yapmak, bu sayede bir sonraki saldırı zincirine geçebiliyorsunuz. Hem görsel olarak keyifli hem de oldukça faydalı bir sistem.
Xenoblade Chronicles 3 Switch’in donanımının elverdiği ölçüde büyük ve güzel bir dünyaya sahip. Yaratıklar özgürce geziyor, toplanabilir kaynaklar her yana yayılmış durumda, askerler için gönderilen destek paketleri ve eşya kutuları bizi bekliyor. Tabi bu kutuların sahipleri olan Keves ve Agnus askerleri de onları istediği için savaşmak gerekiyor. Birbiriyle savaşan iki farklı grup gördüğümüzde ikisinden birine yardım edip özel ödüller ve dostluklarını kazanabiliyoruz.
Oyundaki kamp alanlarında kazandığımız bonus XP puanlarını kullanıp karakterlere seviye atlatmak, çeşitli bonuslar sağlayan yemekleri yemek, üretim yapmak ve oyunu kaydetmek (ki her yerde kaydedebiliyoruz aslında) gibi özelliklere sahip. Ayrıca dünyada gezerken karşılaştığımız dikkat çekici konuları grup ile tartışıp yan görevleri açabiliyoruz. Hem kamp alanları hem de haritanın önemli noktaları aynı zamanda hızlı seyahat yapabileceğimiz noktalar olarak da haritadaki ilerlememizi hızlandıran alanlar.
Etraftan topladığımız malzemeler ve Ether kaynaklarının yanı sıra düşmanlar düşürdüğümüz parçaları da kullanarak geliştirdiğimiz “Gem” isimli mücevherler karakterlere ekstra can, otomatik atakları hızlandırma ve düşmanın ilk olarak kendisine saldırmasını sağlama gibi sınıfa özel artılar sağlıyor. Gem geliştirmek gittikçe daha fazla parçaya ihtiyaç duyuyor ama bir kere yapınca bütün ekip aynı anda kullanabiliyor bu yüzden uğraştığınıza değiyorlar.
Dünyada gezerken etrafta gezinen canavarları görüp, istediğimiz gibi mücadeleye girebiliyoruz. Agresif olmayanların yanına gidip ilk saldırıyı yapmak için kılıcımızı çekmek yeterken, agresif yaratıklar biz daha silahımıza davranmadan tepemize atlayabiliyor. Bu yaratıklar bizden yüksek seviyeyse (ilk haritada bizden 40 - 50 seviye güçlü düşmanlar çıkabiliyor) daha “neler oluyor” derken karakterlerimizi en yakın noktada kendine gelmeye çalışırken bulabiliyoruz. Eski JRPG’ler gibi “Game Over” verip 1 saat önceki save dosyasına göndermek gibi bir durum yok çok şükür.
Normal düşmanların yanı sıra mavi çerçeveli “nadir” düşmanlar ve sarı çerçeveli “elit” versiyonlar da etrafta geziyor, bunlara saldırırken biraz daha dikkatli olmanız gerekiyor. Nadir düşmanlar küçük bir mücadele sunuyor olsalar da, elit düşmanlar sizinle aynı seviyede olsa bile dengesiz bir takımı rahatlıkla en yakın noktaya geri gönderebiliyor. Etrafta gezinen kırmızı seviye göstergesine sahip canavarları ise rahat bırakın, vurduklarının yarısı boşa gidiyor.
Xenoblade Chronicles 3 oldukça büyük bir dünyaya sahip ve haritanın farklı bölgelerinde farklı çevreler ile karşılaşıyoruz. Açık yemyeşil alanlar, çöller, ormanlar, rengarenk bitki örtüsüne sahip diyarlar. Her bir bölgenin kendine has doğal örtüsü ve vahşi hayvanları bulunuyor. Üstelik harita içindeki yükleme süreleri neredeyse yok gibi. Büyük bölgeler arasındaki geçişlerde yapılan ilk yüklemeler ise gayet hızlı.
Aslında görsel açıdan ilk iki oyunun üzerine çıkılmış ama muhteşem diyebileceğim bir görsellik yok. Nintendo Switch’in donanımı artık oldukça yaşlandı, buna rağmen açık alanda dövüşürken bile akıcı bir şekilde oyunu oynamak mümkün. Hem dock üzerinde hem de elde uzun süre oynadım ve her ikisinde oldukça rahat bir deneyim yaşadım. 30 FPS ile çalışan oyun kimi zaman bunu sağlamak için çözünürlüğü düşürebiliyor ama karakter modellerinin bulanıklaşması gibi çok küçük değişiklikler dışında göze batmıyor. Zaten o sırada ortalıkta uçuşan efektler yüzünden fazla dikkat etmiyorsunuz.
Oyun içerisindeki çoğu görev ve diyalog seslendirilmiş durumda, üstelik Japonca ve İngilizce arasında seçim yapabiliyoruz. Japon oyunlarının İngilizce seslendirmeleri genellikle daha ruhsuz yapıldığı için beni rahatsız eder ama denemek için yaklaşık 10 saat kadar bir süre İngilizce seslerle oynadım ve gayet memnun kaldım. Ana karakterlerin yanı sıra yan karakterler için de düzgün İngilizce seslendirmeler yapılmış. Fakat yanlış bilmiyorsam iskoç aksanı ile konuşulan bir bölgeye geldim, konuşulanları anlamak için Japonca yapmam gerekti, kötü değildi aksan ama hiç anlamıyordum. Bir de karakterlerin savaş ve sonrasındaki diyalogları bir yerden sonra çok tekrar ediyor, hep aynı şeyi söylemeye başlıyorlar.
Son olarak oyunun müzikleri harika. Düşmanın gücüne göre değişen savaş müzikleri, çevreyi gezerken atmosferi tamamlayan harika melodiler, Noah ve Mio’nun ölüleri huzura kavuşturmak için çaldığı müzikler ve daha fazlası, neredeyse bir tane sıkıcı müzik yok. Özellikle Xenoblade Chronicles 2’nin müziklerini bolca dinlemiş biri olarak bu müziklere serinin en iyisi diyebilirim. Her müzik yerinde ve ayarında hazırlanmış. Canımı sıkan tek şey her menüye girdiğimizde müziğin kesilip yerine menü müziği çalması.
Xenoblade Chronicles 3 harika bir JRPG türünün en iyi örneklerinden birisi ve türü sevenlerin kesinlikle kaçırmaması gereken bir oyun.Geçen yıl çıkan Tales of Arise ile birlikte son yıllarda oynadığım en iyi JRPG oyunları arasına girmeyi başardı. Daha önce serinin diğer oyunlarını oynamamış olanların bile rahatlıkla takip edebileceği ilgi çekici hikayesi, sıkıcı olmayan karakterleri, ekibinizi kurma konusunda size sunduğu özgürlük ve göz korkutacak derecede ayrıntılı savaş sistemi ile başarılı bir oyun.
JRPG türünü seven bir insan olarak oyunda sayabileceğim çok fazla eksi yok, en büyük sıkıntısı bağlı bulunduğu konsolun koyduğu donanımına bağlı olarak görsel açıdan geride kalması. Tüm yan görevleri tamamlamadan, bütün sınıfları son seviyeye getirmek için uğraşmadan 140 saat gibi bir sürede oyunu tamamladım ve bu sırada neredeyse hiç “bitse de gitsek” düşüncesine girmedim.
Nintendo Switch konsoluna özel olarak çıkan Xenoblade Chronicles 3, Nintendo Eshop üzerinden 60 dolar fiyat etiketi ile satılıyor. Bu fiyat etiketinin hakkını verecek kadar dolu bir oyun. Eğer elinizde Nintendo Switch varsa (tabi bir de 60 dolar) ve JRPG türünü seviyorsanız kaçırmayın. Türe yeni başlamak isteyenler başlangıçta (bir 15 saat kadar) yorulabilir ama devam ederseniz pişman olmazsınız. Bu oyun çok daha güçlü bir konsolda aynı şekilde hazırlansa nasıl olurdu hayal edemiyorum.