Trek to Yomi inceleme için hemen çok kısa bir şekilde hikâyesi ile başlayalım ısınma turlarına. Oyuna ustasıyla beraber kılıç çalışması yapan genç ve bıyıkları terlememiş acemi bir samuray olarak başlıyoruz. Biz ustamızla çalışırken bir anda köye baskın olur ve ustamızın yardıma gelmesini söylerler. O da alır eline mızrağını ve hemen cepheye doğru koşar, gitmeden önce bize dönüp der ki “evlat yerinde otur ve bu işe karışma.”
Peki biz ne mi yapıyoruz? Tabi ki dinlemiyoruz ve ustamızı aramak için peşinden çıkıyoruz. İşte burada oyunun sinematikleri devreye giriyor. Sahne geçişlerinde çok güzel bir ahenk yakalanıyor, lokantaların içinden geçiyoruz, dükkânlar arasında seri bir şekilde akıyoruz, pazarda insanların konuşmalarını görüyoruz ve çok fazla ince detaya tanıklık ediyoruz.
Oyuna alıcı gözle bakmaya başladığımızda bizi içine çeken en önemli unsuru tabi ki de görselliği oluyor. Yapım Japonya’nın Edo (Japonya tarihinde 1603-1868 yıllarını kapsayan dönemdir.) döneminde geçiyor. Aslında bildiğiniz klasik samuray sinemasını andırıyor ve tabi ki de bu denildiği anda akla ilk gelen isim ünlü Japon filmleri yönetmeni Akira Kurusowa’dır.
Hah işte sanki oyun değil bildiğin film sahnesi burası. Neden mi böyle diyorum, çünkü oyun klasik sinema gibi siyah beyaz temalı. Sahne tasarımları üst düzey kalitede. Hani derler ya “manzara aynı kartpostallık” işte yapımdaki her sahne aynen öyle resmen kartpostallık.
Oyun başladığı andan itibaren kahramanımız olan Hiroki ile beraberiz. Elimizde bir adet katanamız (Japon samurayı tarafından kullanılan, geleneksel tek-yönlü, kıvrık kılıç çeşididir.) var ve sürekli önümüze gelen düşmanları eşit parçalara bölmekle, kafalarını gövdelerinden ayırmakla meşgulüz. İşte ilk eleştiri burada geliyor hazır olun. Düşmanları yenmek için, savaşmak, hafif ve ağır saldırı yapmak, kaçmak, hoplamak zıplamak gibi yapılan her eylem belli bir süre sonra rutine bağlıyor ve artık aynı şeyleri yaparak peş peşe 10’larca düşmanı yenebiliyoruz.
Oyunda dayanıklılık ve sağlık korumamız gereken ana etmenler. Atak sayılarımızı, bloklarımızı, saldırılarımızı dayanıklılık seviyesiyle yapıyoruz. Sağlık kısmını zaten anlatmama gerek yoktur herhalde ? sağlık biterse selamız okunuyor ya da Japonya’da ne yapılıyorsa işte yakıyorlardı sanırım neyse konumuza dönelim. Sağlık ve dayanıklılık barları, geliştirilebilir imkânlara sahip. Oyun içinde bulduğumuz ve birleştirdiğimiz parçalarda bu barlarımız yükseltilebiliyor. Konu yükseltmelere gelince değinmek istedim, oyunda ilerleme kat ettikçe yeni vuruş stillerimizin kilidi de açılıyor. Seri vuruşlar, ani kaçmalar, peş peşe kılıç komboları vs yapabiliyoruz.
Oyunun ilk başından itibaren kılıçla adeta şov yapıyoruz hatta o kadar şov yapıyoruz ki belli bir süre sonra adam öldürmek çocuk oyuncağı haline geliyor ve savaş basitleşiyor. Tek tip düşman yok bazıları kâğıt gibi üflesek bayılacak şekilde ama bazıları var ki adamda ki zırh çok kalın ve zorlu. İşte onları öldürmek o kadar da kolay olmuyor. Çok fazla komboyu peş peşe yapmanız gerekiyor bazen tek vuruş yapmak, bırak canını azaltmayı adamı gıdıklıyor ya. Hele birde mızraklı olanları var abi uzaktan kafamıza kafamıza vuruyor. Düşmanları öldürmek bir yerden sonra seriye bağlıyor, kopan kafa veya uzuvlar bu düşmanları geçerken çok nadiren de olsa size ağızda hoş kalan bir tat bırakıyor.
Farklı iki vuruş hareketini seri olarak yapmaya kalktığınızda bir aksama oluyor. Sanki ping giriyor karaktere öyle bir aksama oluyor yani. Bazı noktalarda düşmanlar çoklu olarak geliyor, ama nedense Cüneyt Arkın filmi gibi sırayla ölmeye geliyorlar. Yani çok nadir oluyor aynı anda saldıran 2-3 düşmanı görmek. Bütün bunların çıkarımı şu oluyor dostlar, oyunda düşmanları geçmek için bir formül oturttuğunuzda hemen hemen hepsinde aynı formül iş yapıyor. Yani tuş kombinasyonunu ezberler arkana yaslan gelene kılıç gidene tekme hesabı.
Savaş dışında neredeyse hiç konu yok içeride. Bazen oyun içinde alternatif yollar kullanabiliyorsunuz. Bunlar neler mi mesela? Bir grup düşmanı öldürmek için varillerin ipini kesmeniz yeterli oluyor ya da baraj kenarında oturan eşkiyaları öldürmek için barajda kocaman bir delik açmanız onlarında sular altında kalıp helak olmasına neden olabiliyor.
Yani tek taşla 6-7 kuş avlayabiliyorsunuz, bu da oyuna değişik bir aksiyon katıyor. Oyunda bir de puzzle var. Biraz basite indirgenmiş bir puzzle bu, bana kalırsa çünkü üç adet kanji (Çince yazı karakterlerine Japoncada verilen isim.) karakteri ezberlediğinizde açamayacağınız gizem kalmıyor. Yani karakterin Japon olduğu varsayılırsa, Hiroki’nin de kanji okuyabileceği kaçınılmaz bir son oluyor. Yani ilk 2 puzzle da zorlansak da sonrasında işler kolaylaşıyor bizim için.
Konumuza geri dönelim, oyun içinde ki görseller neredeyse bütün kötü etmenleri göz ardı ettiriyor, Trek to Yomi’nin sinematik görselleri gerçekten oyunun başından sonuna kadar bizleri ihya ediyor desek yanlış olmaz.
Ünlü yapımcı Kurusawa dan ilham kaynağı olarak sadece siyah beyaz filtre eklenmemiş oyuna, tamda oyun bakışına sahip olan kamera açıları ve geçişlerle Trek to Yomi gerçekten de alkışı hak ediyor. Doğa içinden eklentilerinde oyunda yer alması (rüzgâr, yağmur, ateş vs) bu esinlenmenin devamı niteliğinde adımlar olmuş.
Bazı sahnelerde sanki kameranın arkasında bir yönetmen varmış gibi hareket ediyor açılar yani geniş açıya geçip sonra aniden dar açıya düşüyor bir bakıyorsun bir anda bizi yakın çekime alıyor. Oyunun komple siyah beyaz temasının olduğunu varsayarsak içerdeki gölgelendirmeler, kontrast değerleri gerçekten çok hoş bir ahenk içerisinde.
Sürekli Kurusawa tarzı esintiler var diyoruz oyunda ama oyunun bu tarzdan koptuğu bir alan var eveeet sıkı durun açıklıyorum. Ünlü yapımcının filmleri genellikle ağır tempolu ve metodik filmlerdir işte oyunumuzun karakteri ve hikâyesi bu noktada yapımcıdan ayrılmış.
Oyun akışı oldukça hızlı ilerliyor aslında. Diyalogları olabildiğince kısa ve bu da hikâyeyi biraz basite indirgiyor. Karakter konuşmalarında asla duygusal konuşmalara yer yok sürekli bir tehdit ya da bir aksiyon mesajı var.
Genel hatlarıyla Trek to Yomi işte böyle bir oyun. Gelelim benim düşünceme, yapım, efsane yapımcı Kurusawa’nın elinden çıkmış gibi görünse de bu kadar ağır sinematikler oyunun akışını kesmiş. Bu kadar güzel sahnelerin olduğu oyunda ki oynanış hataları çok bariz bir hayal kırıklığına yol açıyor. Samuray filmi izlemek tadında oynanacak bir içerik olmuş özünde.
Oyun, hem Playstation 4 ve 5 hem de PC platformlarında mevcut. PlayStation Store fiyatı şuan 189 TL, PC sürümü ise Steam üzerinden 50 TL, Epic Store üzerinden ise 33 TL karşılığında satın alınabilir. Eğer Xbox Game Pass aboneliğiniz varsa ekstra bir ücret ödemeden Trek to Yomi ‘yi kütüphanenize ekleyebilir ve oradan oynayabilirsiniz.
Okurken sıkılmadığım nadir incelemelerdendi. Teşekkürler.