(saat 09.45, Erenköy, Murats hauz)
Murat: Senin aklını alırııım.. Tirininarinam.. Naynaynom.. Allahım ben ne muhteşem bir insanım.. Yine şahane bir yemek yaptım, yiyenin dibi düşecek.. Narinarinam.. Aklınııı..
Paşa: Miyaööv..
Murat: Hişt! Höşt! Pist lan, git! Gül gibi yemeği pençeleyecek eşşolueşşeğin kedisi.. Git lan, elleşme!
Paşa: Möv?
Murat: Bak kepçeyi kafana korum ha! Yaklaşma diyom! Geçen seferki gibi beşinci kattan aşşa sallarım, bu sefer dört ayak üstü de düşemezsin, ona göre!
Mine: Hayatım ne diyosun? Tam duyamadım..
Murat: Eöö.. Yeni pişirdiğim yemeği Paşaya tattırıyodum canım.. Bildiğin gibi onun sevmediği yemeği ben de sevmem.. Aman da hanimiş.. Gıdısını yirim ben onun..
Mine: Haa iyi.. Paşanın ayağı takılmasın diye halılardaki sivri çıkıntıları törpüledin di mi?
Murat: Tabi tabi.. Elcağızımlan, tek tek düzelttim hepsini.. Akşam yemeğini de hazırladım güzel kedimizin.. Fırında ördek, başkasını yemiyo biliyosun..
Mine: Hayatım çok ince ruhlusun.. Seni bu yüzden seviyorum..
Murat: Evet evet.. Öyleyim.. Yok bu iş bööle olmayacak.. Bu uyuz pire torbası hayatımı mahvetti.. Çaresine bakmalıyım bir an önce..
(saat 10.23, Erenköy, Murats bathrum)
Murat: Bak ciğer koydum oraya.. Gir de ye hadi.. Gir.. Girsene lan tüylerini yolduğumun kedisi! İlla kendimiz mi sokalım yani.. Parmak izi bırakmak istemiyom..
Paşa: Mörnaav..
Murat: Gir evladım.. Hiç acımıycak.. Sekizinci kattan da atsam sağ kalmayı başarıyosun, tek çare bu.. Gir şuraya.. Hati..
Paşa: Hasssmööav..
Murat: Lan! Lan bana ha! Bittin lan sen!
Mine: Hayatım naapıyosun çamaşır makinesinin başında? Kapağı da açık? İçinde ciğer mi var onun?
Murat: Eaa yok canım ne ciğeri.. Paşacığımız az kalsın açık kapaktan içeri giriyomuş da.. Neyse ki son anda şeettim.. Hayatını kurtardım bebeğimin.. Seni gidi sevimli şey senii.. Bi daha yaramazlık yok ama, tamam mı?
Mine: Ayy çok iyisin aşkım.. Ha bu arada çok sevdiğin ayakkabılar var ya.. Onları bi daha giyme istersen..
Murat: Hö? Niçün?
Mine: Ay Paşa hepsinin içine işemiş.. Yaramaz şey.. Bi de cırmaklamış.. Giyilcek hali kalmamış yani..
Murat: Innnhhhh.. Ayhh.. Arnnnaahııı..
Mine: Ay hayatım n'ooldu? Sarardın birden..
Murat: Yok.. Yok bişey.. Yaramaz.. Yaramaz Paşa.. Senin kafanı.. Okşayayım emi..
(Saat 13.27, Erenköy, Murats kitçın)
Murat: Ulan biraz daha koysam mı acaba? Gerçi koyduğum fare zehiri fili bile devirir ama olsun, ben poşetin hepsini sallayayım.. Paşaa.. Gel kızım.. Mama var bak, huahahhahaaa!
Paşa: Mörnnnv..
Murat: Geh.. Geh mama var.. Tarım ilacı soslu, seversin sen.. Geh eşşolueşşeğin kedisi, geel..
Paşa: Mörnk..
Murat: Yi.. Yi benim bitanem.. Hah şööle, yaklaş.. Hadi bak ne lezzetli.. Ehehe..
Mine: Aşkım n'aapıyosun?
Murat: Hadii.. Bişey yok bitanem.. Paşa'yı besliyorum.. Yesin de büyüsün eşş.. Sevimli şey yani..
Mine: Önce sen tatın di mi?
Murat: Hö?
Mine: Ay hayatım biliyosun ki önce sen yemeden Paşa yemiyoo.. Alışmış işte hayvancağız, nerden edindiyse bu huyu.. Hadi şundan bi parça tadıver de Paşa da yesin..
Murat: Ama.. Ama yani..
Mine: Ay hati bitanem.. İki kaşık yiyiver, benim için.. Hah.. Ye, ye.. Şimdi Paşa da yer art.. Murat? N'ooldu? Ay ağzı köpürüyo bunun, imdaat..