Butcher Bay… Galaksinin en ölümcül ve en kokuşmuş hapishanesi. Gardiyanlara verilen rüşvetler sayesinde, hemen her gün işlenen cinayetler, hapishanenin kötü ününü biraz daha arttırmıştır. Kainatın en çok aranan, karizmatik suçlusu Riddick’in gönderilmesiyle iyice karışacak olan bu hapishanenin, arkasındaki sır perdesi birazda olsa aralanacaktır. Daha gezegene adımını atar atmaz “Siz beni tanımıyorsunuz galiba!” edasıyla, hapishanenin çetelerine ve rüşvetçi gardiyanlarına başkaldırışı, Riddick’in aksiyon dolu macerasının başlamasına sebep olur. “Chronicles of Riddick: Escape from Butcher Bay”, ünlü Butcher Bay hapishanesinden kaçışımızı konu alan ve gizlilik unsurlarını içeren, oldukça başarılı bir FPS (First Person Shooter). Hiç düşmeyen temposu, mükemmel grafikleri, ünlü aktörlerin seslendirdiği karakterleri ve motion capture teknolojisiyle hazırlanmış videolarıyla “Riddick”, konsollarda uzun süredir yokluğunu hissettiğimiz FPS türünün çok başarılı bir örneği.
You can not escape your destiny!
Kontrolleri alır almaz, kısa süreli ve bol aksiyonlu bir rüyayı oynuyoruz. Burası aslında oyunun “training” bölümü. Kontrollere alışmamızın beklendiği bu bölümde dikkatimizi en çok iki nokta çekecek kuşkusuz. Birincisi, oyundaki karakterimizin ünlü aktör Vin Diesel’in ta kendisi olması. Sadece yüzünü benzetmekle kalmayıp, vücudunu bile aktörün aynısını yapmayı başarmışlar. Karakterimizin sadece gölgesini bile görsek, onun Vin Diesel olduğunu anlamamıza yetiyor. İkincisi ise, mükemmel grafikler. Xbox konsollarımızda “Doom 3”ün çıkmasını dört gözle beklerken, Riddick’in grafiklerini görüp de hayran kalmamak elde değil. Alıştırma bölümünün bir veya iki dakika sürmesi gerekiyor aslında. Ancak grafiklere inanamayıp, etrafı iyice incelemek ihtiyacı duyabileceğinizi, sadece gölgenizin bile verdiği tepkilere tekrar tekrar bakacağınızı söyleyebilirim.
İlk intiba'nın yarattığı bu karşı konulmaz etkiyi bir kenara bırakıp, oyunun yapısını biraz daha irdeleyelim. İzlediğimiz son derece atmosferik ve etkileyici videoların ardından, hücremize getirilişimizle oyuna başlarız. Bir hapishanede olduğumuzdan ne bir silaha, ne de kaçacak bir deliğe sahibiz. Mahkumlara verilen kısa süreli bahçe iznini çevredeki insanlarla tanışarak geçirmeyi tercih ederiz. Genelde konuştuğumuz insanlar hapishanedeki bir çeteden ve bu çetenin başı olan birisinden söz ederler. Anlarız ki, bu adamı öldürmemiz bize hapishanede büyük bir otorite sağlayacaktır. Oyundaki ilk görevimiz kesici veya delici bir silah bulmamız olacaktır. Bunun için ise Molina isimli bir mahkumu öldürmemiz istenir. Çıplak elle öldürdüğümüz ilk mahkum, bize hem tornavida gibi tipik bir hapishane silahı sunacaktır, hem de düşmanlarımızın yumruklarımız karşısında aldıkları gerçek zamanlı hasarları daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır. Tornavida, cam parçası gibi gizlenmesi kolay silahlarla hapishanedeki ilk görevlerimizi tamamlarız. Dikkat etmemiz gereken en önemli unsur herhangi bir gardiyanın yanında silahımızı ulu orta göstermememiz. Elinde silah olan bir mahkuma uyarı yapmak yerine, onu kurşun manyağı yapmayı tercih eden gardiyanların olduğu bir mekanda, silahlarımızı saklamamız en iyisi. Nihayetinde, hapishanenin ele başı olan bu zât-ı muhteremi öldürdükten sonra, kaçış planımızı hazırlamaya başlarız. Mahkumlara karşı saygı kazandığımızdan bize uygun bir an yaratıp revire gitmemizi sağlarlar ve artık geri dönülmez bir maceraya atılırız.
I can escape anything…
Riddick su katılmamış bir FPS oyunu, başlardaki minik alıştırma bölümünü ve hapishane içindeki çeşitli olayları atlattıktan sonra artık kaçış planımızı pratiğe dökmenin zamanı gelmiş olacaktır. Oyunun başında, hiçbir silahı kullanamıyoruz. Her silahın DNA’ları tanıma gibi bir özelliği var. Bu yüzden oyundaki ilk ve en önemli görevimiz database’e gidip kendi DNA’mızı silahlara tanıtmak. Tanıtma olayını gerçekleştirdikten sonra silahlar elimizde iken son derece ölümcül olacak ve nihayet standart FPS’lerden alıştığımız gibi dilediğimiz gibi katliam yaratabileceğiz.
Elimizdeki silahlarla son derece ölümcül olacağımız gerçeğinin yanı sıra asıl ölümcül olan noktamız, düşmanlarımıza gizlice yaklaşıp tek bir bıçak darbesi ile alt etmemiz. Sol analog tuşa basıp eğildiğimizde, sessizce hareket edebilme moduna geçiyoruz. Bu modda gölgeleri iyi kullanabilirsek hiçbir düşmana yakalanmama imkanına kavuşuyoruz. Eğilme modundayken karanlık bir köşeye gittiğimizde ekran maviye dönüşüyor. Bunun anlamı hiçbir düşmanın bizi göremeyeceği oluyor. Ekran mavi iken olduğumuz yerde bekler rakibimiz arkasını döndüğünde yavaşça yaklaşır, bıçağımızı saplarsak, düşmanımızı tek hamlede öldürmüş oluyoruz. Eğer gizlice ilerlemekte olduğumuz bir mekanda isek, tıpkı Thief ve benzeri gizlilik oyunlarında olduğu gibi öldürdüğümüz askerlerin cesetlerini saklamamız gerekiyor. Cesedin yanına gelip “X” tuşuna bastığımızda, kolundan tutuyor gölge bir yere kadar sürükledikten sonra tuşa bir kez daha basınca, cesedi orada bırakmış oluyoruz.