Çocukluğunda internet görmemiş efsane neslin en önemli kahramanlarından olan Ninja Kaplumbağalar, modern sinema teknikleri kullanılarak yeniden beyazperdedeki yerini aldı. 90’lı yılların fenomeni Ninja Kaplumbağalar, yenilenmiş filminde de esprili ve hareketli yapısından hiçbir şey kaybetmemiş. Kafalarda bir sürü soru işareti bırakan kopuk senaryosuna ve son derece klişe ana hikayesine rağmen, görsel efektleri, hayranlık verici karakter modellemeleri, günümüze uyarlanmış espri yapısı ve tabii ki Megan Fox sayesinde, sinema koltuğunda oturan izleyicinin beklentisini bir şekilde karşılamayı başarıyor.
“Bana Ninjalık yaptırmayın!”
Yapımcılar, kabuklu dostlarımızı yeniden hayata geçirmeden evvel elinde olan malzeme zaten beliydi. Mutasyon geçirerek insanlaşan ve insanlaşırken de mükemmel derecede Ninjutsu öğrenen dört adet iri kıyım kaplumbağamız halihazırda bekliyordu. Onların ustası, ‘babası’ ve ‘sensie’si; fareden bozma Splinter ustamız da fikir, ilim ve felsefe membası olarak görevini alacaktı. Gelişen olayların başrolünde de hırslı, inatçı ve gözü pek bir muhabir olarak da April O’neil’ın karşımıza çıkacağını hepimiz biliyorduk. Bilmediğimiz ve en mühim olan konu ise, tüm bu karakterlerin nasıl hayata geçeceğiydi.
MC Mikey yine iş yine başında
Öncelikle hakkını teslim etmek gerekir ki, yıllardır hepimizin hafızasına kazınan kahramanlarımızı perdeye yansıtmakta oldukça iyi bir iş çıkarmış yapımcılar. Dört kaplumbağanın da artık ezbere bilinen kişilikleri, popüler kültür temalarına başarıyla yedirilmiş. Hemen her durumda uygun bir espri patlatmayı başaran ve çocuksu ruhunu hiç kaybetmeyen Michelangelo; bilgisayar kurdu, yaman bir hacker ve kabuğunun ardında taşıdığı ekipmanları ile tam bir ‘geek’ olmayı başaran Donatello; ekibin en asabi, en sinirli ve en çetin ceviz karakteri olmayı kendine amaç edinmiş, bandanalı Raphael ve takımını yönetmenin sorumluluğunu her şeyden daha önde tutan, ağır başlı Leonardo, tam olması gerektiği gibi tasarlanmış.
Kanalizasyonda açan bir çiçek!
Asıl hikayedeki mantık sınırlarını zorlayan mutasyon olayını, biraz daha bilime dayalı biçimde açıklamaya çalışan senaryo yapısı da güzel olmuş diyebilirim. Öte yandan Splinter Usta’nın kendini geliştirme ve dört kaplumbağayı eğitme sürecinin biraz zorlama olduğu gözden kaçmıyor. Diğer taraftan, Shredder ve yardımcısı Karai karakterleri üzerine hiç eğilmemiş senaristler. Shredder’ı dövüş sahnelerinde görüyor olsak da, Karai o kadar sönük kalmış ki, sanki hikayeye son anda ilave edilmiş gibi duruyor.