TİM VAN
(the original)
(saat 09.15, İçerenköy, Merlin Hedkuartırs)
Murat: Arkadaşlar.. Dostlarım.. O kadar mutluyum ki.. Sizlerle bu
sevinçli anımı paylaştığıma.. Yani.. Mutluluktan uçuyorum şu anda.. Hepinizi
seviyorum.. Hepinizi..
Ant: Ne diyo lan bu? Sevgi mevgi?
Berk: Ne biliyim olum ben.. Bu arada o sidiyi derhal çıkartıyosun
çantandan.. Attığını görmedik sanki.. Ne çalarsak ortağız demedik mi, niye
arkamdan iş çeviriyon?
Ant: Kalbimi kırıyosun Berkçim.. Hayır pantolon cebinden çıkan siyah ve
uzun şeyin coystik kolu olduğunu bilmesem hem aklıma kötü şeyler gelecek hem de
gerçeği söylediğine inanıcam.. Ama o kol işi bozuyor işte..
Berk: Hay aksi.. O kadar da dikkat etmiştim halbuki..
Murat: Hah hah.. Alın dostlarım, alın.. Ben Ant’ın yazılarındaki gibi
psikopat bir insan değilim ki.. Paylaşmayı severim.. Alın, her şeyim sizin
olsun.. Sizi bugün buraya toplamamın sebebine gelince..
Can: Fantayı getirsenize olum buraya da! Hep kendinize koyuyonuz.. Neyse
ben bi şişe daha açıyım bari..
Fatih: Ya kardeşim pasta bitti ya.. Murat nerde pastalar? Hep stok yap
demiyo muyuz biz sana, ne yiycez şimdi?
Murat: Hemen.. Hemen yapıyorum sevgili dostum.. Fırını ısıtıyim dur..
Erce: Nıhahaha.. Lan olum bu “Paşabol” hakikaten zevkliymiş ha.. Nerden
buldunuz bunu?
Koray: Antla Berk bulmuş bunu işte.. Sırayla kediyi tekmeliyolarmış, niye
bunu oyun haline getirmeyelim diye düşünmüşler.. Aha gol! Valla gol!
Erce: Hadi be, ofsayt işte..
Murat: Arkadaşlar.. Paşa hassas bi siyam kedisidir, yani iple bağlayıp
futbol topu haline getirerek icat ettiğiniz oyundaki espriyi ve yaratıcı zekayı
takdir ediyorum ama.. Aha vazo gitti.. Sağlık olsun.. Paşa da gitti galiba..
Erce: Murat bu kedi öldü, başka var mı?
Murat: Bulurum sevgili arkadaşım.. Ama bi hayvan hakları savunucusu
olarak, yaptığınızı hareketi takdire şayan bulmadığımı..
Koray: Aha Paşa yavrulamış! Yirmi tane falan var valla.. Tamam olum,
buldum, Paşalardo oynuycaaz.. Sen git ıstaka bul..
(saat 11.24, aynı lokeyşın)
Murat: Arkk.. Arkhööeh.. Ehheöh.. Köeh.. Arkadaşşş.. Böeh!
Ant: Ya söyleyin şuna da sussun ya.. Kafamız şişti.. Yarım saattir
arkadaşlar diye baarıyo.. Sesi de kısıldı, şurda iki Diablo oynıycaz konsantre
olamıyorum..
Emir: E ağabeycim iki kişiyle de zevki çıkmıyo ki.. Daha kalabalık olacan
ki keyifli olsun..
Ant: E dur ben kaveye telefon açıyim hemen.. Okeyden sıkılmışlardır
zaten.. Komple gelsinler..
Emir: E evde yer kalmıycak..
Ant: Murat gider..
Murat: Sizinleehh.. Paylaşmak istediğmmh.. Derginn..
Uğur: Ne dedi bu?
Berk: Dergi mergi diyo galba..
Ant: Evet evet dergi dedi.. Murat ne dedin? Ne? Sesin kısıldı
konuşamıyosun.. İki kelime.. Yazıyosun.. Yazmak.. Kaada yazmak.. Parşömen? Kil
tablet? Nereye yazıyon?
Murat: Eneeen.. Ebeninh..
Berk: Dergi çıkarıyoz diyo lan, annadım ben! Eyoo! Dergi!
Fatih: Fotoğraf makinesi olan var mı? Ben gidiyom..
Erdinç: Nereye gidiyon be?
Fatih: Petek Dinçöz’le röportaj yapmaya.. Artık gasteci sayılırım, bir
iki poz da resmini çekerim Petekçiğimin..