Supergirl karakteri uzun yıllar boyunca çizgi romanlarda daha neşeli ve umut dolu bir kahraman olarak tasvir edilse de, beyaz perdedeki yeni uyarlama bu algıyı değiştirmeye geliyor. Ana Nogueira’nın kaleme aldığı senaryo, karakterin yaşadığı travmalara odaklanarak çok daha farklı bir Supergirl portresi çiziyor.
Warner Bros. ve DC Studios’un ortak yapımı olan filmde, Kara Zor-El’in güneşli ve neşeli tarafı bir kenara bırakılıyor. Nogueira’nın ilham kaynağı, Tom King ve Bilquis Evely’nin kaleme aldığı Supergirl: Woman of Tomorrow çizgi romanı oldu. Bu hikâyede karakter, gezegeninin yok oluşuna şahit olan ve bunun yükünü taşımak zorunda kalan daha sert, daha kırılgan bir yapıya sahipti. Aynı ruh halinin filme de yansıtılacağı ifade ediliyor.

DC Studios’un başındaki James Gunn ve Peter Safran, projeyi DCEU’nun yeniden inşasında önemli bir adım olarak görüyor. Gunn, Milly Alcock’un Supergirl rolü için seçilmesini “kariyerinin en iyi oyuncu seçimlerinden biri” olarak nitelendirdi. Alcock’un kısa da olsa Superman filminde görünen performansı, hayranlar arasında büyük heyecan yaratmış durumda.
Filmde Supergirl’ün yolculuğu sıradan bir kahramanlık hikâyesi olmaktan çıkıyor. Karakter, 21. yaş gününü kutlamak için Krypto ile galaksiye açılıyor ancak bu yolculuk, Ruthye adında genç bir kadınla tanışmasıyla birlikte kanlı bir intikam arayışına dönüşüyor. Bu süreçte Jason Momoa’nın canlandıracağı Lobo ve Krem of the Yellow Hills gibi zorlu düşmanlarla karşılaşacak.
Craig Gillespie’nin yönettiği filmde Milly Alcock’un yanı sıra Eve Ridley, Matthias Schoenaerts, David Krumholtz ve Emily Beecham da rol alıyor. DC Studios, Supergirl’ün hem “Superman Saga” içinde hem de kendi yolculuğunda merkezde olacağını vurguluyor. Tüm bu detaylar, izleyicilerin 26 Haziran 2026’da vizyona girecek filmde daha önce görülmemiş bir Supergirl hikâyesiyle karşılaşacaklarını gösteriyor.









