Kaileena
Geçmiş:
Kaileena’nın soyu güvenilmez kaynakların “Tarihi Kayıtlar” toplanmış bilgiler
hariç gizem içinde kalmıştır. En yaygın teori onun Tanrılar tarafından
yaratıldığıdır – Zamanın üretilişi sırasında bilinmeden yaratılan bir yan ürün.
Bir kaza, eğer böyle düşünmek isterseniz. Fakat Kaileena’nın var oluşunu bu
şekilde açıklamak daha ziyade belli bir kesime hitap eden bir yaklaşımdır.
Ayrıca doğru değildir.
Aslında, Kaileena bir Daeva’dır.* Aresura* bölgesinden geldiği söylenen mistik
bir yaratık ırkındandır. Bu Kaileena’nın güçlerini açıklıyor: Geleceği
görebilme, insanları canavarlara çevirebilme, ispitizma sırasında hava
yükselmesi ve güçlü büyüler yapabilme yetenekleri. Fakat bu onun nasıl veya
niçin Zaman Adasına yerleştiğini açıklamıyor.
Zaman Adası karanlık ve tenha, sisle örtülmüş ve vahşi denizlerle çevrelenmiş
bir adadır. Bir sürü trajik (ve ironik) olaylar dizisi sonucunda Kaileena adaya
kaçtı ve orada kendine kocaman bir kale inşa etti – hepsi vakitsiz ölmesini
engellemek içindi. Göreceğiniz gibi, o geleceği gördü – ve bir gün Prens’in
gelip onu bulup öldüreceğini biliyordu. Fark etmişti ama çok geçti, o bir kale
inşa etmemişti, bir mezar inşa etmişti.
Fakat Prens – sadece kendi kaderini değiştirmek ile tatmin olmamıştı – bunun
yanı sıra Kailena’nınkini de değiştirmeye çabalamıştı. Kaderi ile savaştı –
fiziksel olarak Dahaka olarak bilinen bir yaratık şeklinde görünen kaderi ile.
Ve Prens canavarı avlayarak dövüşü kazandı! Yüzyıllardır kendi sonunu bekleyen
Kaileena, aniden kendini özgür bulmuştu. Prens ona yeni bir yaşama başlamak için
bir şansı olduğunu önermişti – Prens’in KENDİ zamanında. Birlikte, ikisi adayı
terk edip adayı (ve geçmişi) arkalarında bıraktılar.
Ve bu yüzden hikâyenin bitmesi gerekiyordu: Sonsuza kadar mutlu yaşadılar. Ne
yazık ki, bu kadar kolay değil.
Kaileena’ya göre o bir Daeva’ydı. Ve ölürken bile güçleri vardı. Prens Warrior
Within macerası sırasında, Kaileena’nın arta kalan güçlerinin Sands of
Time(Zamanın kumları) olduğunu öğrenecekti. Kaileena’yı geçmişten KENDİ ZAMANINA
getirişi sırasında, Prens dalgalanma efekti yarattı: Kumlar yaratılmayınca,
Hindistanlı Maharaja tarafından hiç bulunmayacaktı – Kral Shahraman tarafından
asla çalınmayacaktı – masum hür insanlara saldıran kumlar serbest kalmayacaktı.
Hikâye değiştirilmişti.
Kişilik:
Hikâyemiz başlarken, Kaileena ne kendisinin ne de Prensin gerçekten
kaderlerinden kaçmayı başaramadıklarını hissetmeye başlıyor, sadece olacak
olayların ortamları değişmiştir.
Fakat Kaileena’ya göre, her nasılsa zamanları azalıyordu. Özgürlüğü, her
nasılsa, kısaca, çok uzun süredir kaçınılmazdan kaçmaya çalıştığı fark etmesine
yardım etti. Artık onun yapabileceği tek şey, zamana karışarak yaptıkları
zararları en aza indirmeye çalışmaktı. Adada tanıştığımız umutsuz, sert kadın,
şimdi soğukkanlı ve yatıştıran bir kişiliğe sahip. Onun sağduyusunun sesi –
kehanetin sesi – Ve bu hikâye boyunca bize rehber olacak.
Kaileena olaylara sakin bir objektiflikle yaklaşır. O bir gözlemcidir – bir
hikâye anlatıcıdır. Onun her şeyi bilmesini sağlayan doğaüstü yetenekleri
sayesinde, onun perspektifi diğer karakterlerden daha geniştir. Açıkça Prens’in
çabalarında başarılı olacağını umar - bu yardımcı olmaz ama onun konuşmalarına
bir renk katar. Fakat yazık ki, daha fazla araya giremeyecektir. O – bizim gibi
– oturmalı – ve en iyisini ummalıdır.
En sonunda olayları doğru yola sokmak Prens’e kalıyor.
*Daevalar: Eski Pers mitolojisinde hastalıklara neden olan ve her tür dinle
savaşan iblislerdir. Onlar Angra Mainyu’nun veya namı diğer Ahriman’ın erkek
hizmetkârlarıdır (veya takipçileridir). Dişi hizmetkârlar Druglar diye bilinir.
.Onlar hep birlikte Ahura Mazda (Ormazd) ve onun Amesha Spenta’larıyla
savaşırlar.
Aslında, Deavalar, Ahuralar ile birlikte, Tanrılar ve Ruhlar’ın bir sınıfıydı.
Daha sonra Pers inançları onları daha alt sınıflara, iblislere ayırdı. Devil
(şeytan) kelimesi Daeva’dan türemiştir.
Yedi Daeva iblisi: Aesma Daeva, Aka Manah, Indra, Nanghaithya, Saurva, Tawrich
ve Zarich.