Son zamanlarda oyunculuğun tanımı tek kişilik yapımlardan sıyrılıp onlarca
kullanıcının bir arada yer aldığı MMO’lara doğru intikal etmeye başladı. Küçüklü
büyüklü onlarca oyun bu sahnede senelerdir kendine yer buldu ve pek azı herkes
tarafından kabul edildi, herkes tarafından sevilerek oynandı. Bu klasman
arasında, kronolojik olarak, ilk aklıma gelen oyun, hala dünya üzerinde çok
sayıda fanatiği olan Ultima Online; sonuncu olarak da World of Warcraft
diyebilirim. Bu saydığım iki oyun da dâhil olmak üzere çoğu MMORPG oyununda
görülen ortak bir yön olarak oyunu üçüncü kişi görüş açısından oynamak ve hep
ilkel silahlarla oradan oraya koşuşturmak yer alıyor. SW Galaxies gibi, güya SW
dünyasında geçen bir oyunda bile “neredeyse” aynı durum söz konusuydu. Elbette o
oyunda bir Jedi olarak ilerlemekti amacınız; ama SW’nin bundan fazlasını
içermesi gerektiğini düşünüyorum.
Diyebilirsiniz ki Neocron2’nin bize sunduğu farklı şey ne? Öncelikle oyunumuz
bir RPG’den öte RPG’ye FPS katıştırılmış, bambaşka bir tür. En azından
alıştıklarınızdan çok farklı. Buna göre oyunun havası da tipik, bildik bir
MMO’dan sıyrılıyor ve bütün oyun dünyası kendisini birincil kişi açısından direk
sizin önünüze seriyor. Ve bu açıdan bir şeyi daha kulağımıza fısıldıyor ki,
meğer biz yıllar boyu kılıç ve baltayla yaratık tepelemekten epey sıkılmışız!
For Reza
Oyun günümüzden yüzyıllarca zaman sonra yaşanmakta olan gerçek bir dünya
yaşamını konu alıyor. Zaman real-time ilerliyor ve oyun, sahip olduğu konu ile
beraber her şeyiyle bambaşka bir evren ortaya koyuyor. Hikâyemize göre Neocron
dünyasında yaşanan nükleer savaşın ardında bıraktığı çöplüğün arasından yükselen
yeni bir oluşumunda yer alıyoruz. Savaş dünyayı fiili anlamda resmen yok
etmiştir ve bu yıkıntılar arasında hayatta kalabilen az sayıdaki insan,
Neocron’da kendilerine yer bulabilmişlerdir. Yeni bir düzen ve yepyeni bir
gelişmişlikle 28. yüzyıl’da süregelen dünyada bu kez her yanda onlarca metre
yüksekliğinde binalar bitmektedir ve insanlar buna rağmen, güneşin yüzünü bir
daha asla görememe ihtimaline rağmen hayatlarını sürdürmeyi seçmişlerdir. Ve
işte siz de, bu dünyaya adım atmakla o insanlardan biri oluyorsunuz ve yeri
geldiğinde karanlık işlere bulaşarak, yeri geldiğinde de yalnızca ekmeğinizi
taştan çıkartmak için onlarca insanın ağız kokusunu çekip getir-götür işlerine
bakarak, bir saniye sonra öbür dünyayı boylama ihtimali pahasına ve almanız
gereken bir ödülün aksine ödemek zorunda olduğunuz bir bedel ile karşılaşmak
ihtimaline rağmen “sadece” yaşamaya çalışıyorsunuz!
Oyunun genel anlamdaki ayrıntılarına geçmeden önce bazı ufak uyarılarda ve
belirtmelerde bulunmaktan geri kalmamalıyım diye düşünüyorum. Neocron 2: Beyond
Dome of York, MMO tarzında bir oyun olduğu için oyunu oynayabilmeniz için oyunun
orijinaline sahip olmanız gerekmekte. Yani; kopya olarak bu oyunu oynamak
isteyen okurlarımız, bu muhteşem atmosferi maalesef yaşayamayacaklar. Oyunu her
ne kadar Avrupa ve Dünya’ya farklı yayıncı şirketler ulaştırsa da ülkemizde bu
işi Gizland üstleniyor. Ve hem Neocron2, hem de GTR, Gizland için ne fantastik
bir başlangıçtır ki her iki oyun da yabancı basınından çok olumlu yorumlar aldı
ve her iki oyun da fazlasıyla beğenildi.
Bu kısmı kısa kesip tekrar oyunumuza kesin dönüş yapalım. Oyunu internet
üzerinden aktive ettikten sonra bir kullanıcı ismi ve parola elde ediyorsunuz;
ardından da bunun aracılığıyla Neocron dünyasına ancak dalabiliyorsunuz.
Seçebilme imkânınız olan dört farklı sunucu bulunuyor ve bu noktada dikkat
etmeniz gereken bir detay var ki; o da, herhangi bir sunucuda oluşturduğunuz
karakteri diğer sunucularda kullanamıyor oluşunuz. Dört farklı sunucunun ifade
ettiği şey ise üç farklı dil seçeneğinin dört farklı alternatifi. İki tane
Almanca ve birer tane de İngilizce ve Fransızca sunucu yer alıyor. Herhangi
birini seçtiğinizde oyun ile ilgili içerik hakkında herhangi bir değişiklik
meydana gelmiyor; sadece, tahmin edebileceğiniz gibi, karşılaşacağınız
insanların dil düzeyleri farklılık gösteriyor.