ArtılarGrafikler, sesler, müzikler, mükemmel savaş atmosferi
EksilerSistem ihtiyacı ve HDD'de koca bir delik açması
Kalbi hızla çarptıran oyunlar diye kendimce bir tür belirledim. Ne olursa
olsun, bunlar ciddi anlamda bir oyuncuyu terletir. Piyasaya çıkana kadar sabır
yolunu öğretir, çıktıktan sonra hastalık etkisi yapıp, bilgisayar başında çakı
verirler adamı. Akşam PC başına oturulur; hadi bir tur daha, şu görevi de
yapayım, Save edip birazdan çıkarım vs… gibi oyuncunun kendini kandırdığı
palavralarla, bir bakılır sabah olmuş. Makine başından o kan çanağı olmuş
gözlerle yatağa yatılır ve arkasından son söz söylenir, “Yarın orayı geçeceğim,
benim olacaksın”. Kendimi bu durumda bulduğum zamanlar oldu. Özellikle Relic,
Blizzard, Id Software, Creative Assembly ve bir iki firmanın yapımları bana bu
durumu çok yaptırmıştır. Son olarak aylar boyunca oynadığım, bazı zamanlar
uğruna kız arkadaşımı bile atlattığım Total War serisinin sonuncusu geldi. Hoş
geldi, bana gene uykusuz geceler ve uyduruk bahaneler kaldı.
Bağımlılık
Total War’ların hepsinin benim üstümde oldukça ilginç bir etkisi vardır. Çünkü
aşırı bağımlılık durumunu ortaya çıkartır. Bazı oyunlar için bir iki gece
sabahladığımı bilirim, ancak Creative Assembly’nin bu şaheser serisinde,
neredeyse bir haftayı bulan hatta geçen arka arkaya sabahlamalarım olmuştur. Bir
kere kendimi kaptırdığım zaman nereye gideceği belli olmaz. İllaki güneşin o ilk
ışıklarını bana göstermeyi adet edinmiştir. Hatta birkaç ay boyunca sadece Total
War’a odaklanırım, gerisini hiç düşünmem bile.
Toparlayıp devam edersek, uzun zamandır hasretinden yandığım, duyurulduğu zaman
içimdeki yağları eriten Medieval II: Total War piyasaya çıktı. Bu sefer çift DVD
olarak karşımızda ve haliyle HDD içinde güzelce bir delik açtığını tahmin
edersiniz. Eğer olur da Collectors Edition olarak karşınıza çıkarsa toplamda 3
DVD. Bonus DVD için oyunun müzikleri, figürleri, yapımı vs… materyaller
bulunuyor ve oldukça da doyurucu.
Formül biraz daha tatlanmış
Medieval 2’de genel olarak önceki oyunlarla temeli aynı, ancak arada sırıtan
farklar var. İlk faktör para. Para insanlık tarihinde her zaman ön plandaydı, bu
sefer de ön planda. “Ben barışçıyım, savaşmam kendim gelişirim” gibi bir
bahaneye sakın ola ki, girmeyin. Girdiğiniz gibi pişman olma şansınız çok. Çünkü
para en önemli faktörlerden biri ve gelişmeniz içinde lazım. Bunu yapmak için
yeni yerlere dalıp, seferlere çıkmalı ve diğer devletlere kafa tutmalısınız.
Buraya kadar kolay derken, savaş için de birazcık güçlü bir ordu da şart. Asker
ve ordu içinde para lazım. Ne anlarım ben bu işten diyenlere cevap basit, ufak
hamlelerle bu işi en başından hafiften kıvırtmak lazım. Bu yolda en büyük faktör
olarak en başlarda diplomatlar ve tüccarlarınıza iş düşecek. Diplomatlarla komşu
ülkelere gidip, “Ben var anlaşma, para” hesabına girmek olacak. Yapacağınız
ticari anlaşmalar sizlere ufaktan para kazandırırken, ileride bu ülkelerin
sizlere karşı daha iyi olmasını (Siz savaş açana kadar veya daha tersi
durumlarda) sağlayacaktır. Öteki taraftan tüccarların yardımı ile biraz daha
para kazanma imkanınız var. Harita üzerinde bulunan kaynakların üstüne tüccarı
çekip koyun işte bu kadar. Gerçi çok para kazanmazsanız bile, hiç değilse
elinize az da olsa gelir geçecektir. Ancak zamanla tüccarlar artıp, oraya buraya
onları savurduğunuzda güzel bir şekilde onlardan para kazanma imkanınız var.
Özellikle nadir bulunan bir kaynak eliniz altında olursa, feci şekilde para
kazanabilirsiniz. Bu yüzden az bulunan değerli kaynaklara göz koymak ilk
tercihiniz olsun. Oyunun ilk zamanlarında deniz ticaretine yatırım yapmak ve
tarımcılığa önem vermek de, oldukça işinize yarayacaktır.