Internet Yasası ve RTÜK
Murat Oktay
3.06.2010 - 12:31
1 yıl kadar önce RTÜK başkanı Nuri Kayış'ın yaptığı bir açıklama. Son derece önemli noktalar içeriyor.
RTUK Başkanı Nuri Kayış, 22 Mayıs 2001 tarihinde Milletvekillerine bir çağrı yapmış ve yasa tasarısının sakıncalı yönlerine dikkat çekmişti. Bu yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte Türk Medyası'nda tekelleşmenin önüne geçilemeyeceğini vurgulayan Kayış, "Bu büyük bir hatadır" diyor ve yaptığı çağrıda aynen şunları söylüyordu.
Olduğu gibi aktarıyoruz.
1) TASARI AYNEN KANUNLAŞIRSA TÜRK MEDYASINDAKİ TEKELLEŞME OLGUSU İVME KAZANACAK, ZAMAN İÇİNDE MEDYA KONTROL EDİLEMEZ BİR GÜÇ HALİNE DÖNÜŞECEKTİR..
Mevcut kanunun 29'uncu maddesi, gerçek veya tüzel kişilerin bir yayıncı kuruluşta yüzde 20'den fazla hisse sahibi olmamasını, birden fazla yayıncı kuruluşta hisse sahibi olanların ise bu kuruluşlardaki tüm hisselerinin toplamının yüzde 20'yi geçmemesi zorunluluğunu getirmektedir.
Mevcut kanun ayrıca, bir özel radyo ve televizyon kuruluşunda yüzde 10'dan fazla hissesi olanların devlet ihalelerine girmelerine ve devletten taahhüt işi almalarına engel olmaktadır. Bugünkü kanun, radyo ve televizyon kuruluşlarına menkul kıymetler borsasında işlem yapma yasağı da getirmiştir. Bu yasaklarda amaç, yayın kuruluşlarının çıkar amaçlı olarak kullanılmasının önlenmesine yöneliktir.
3984 sayılı kanunun 29'uncu maddesinin özüne bakıldığında, hisse üzerine getirilen sınırlamalar, özel yayın kuruluşlarının tek bir elde toplanmasını önlemeyi ve görsel medyadaki çok sesliliği sağlamayı amaçlamaktadır.
Meclis gündemindeki tasarıda getirilen değişiklikle ise, herhangi bir tüzel ya da gerçek kişiye bir yayın kuruluşunun tamamına sahip olma imkanı verildiği gibi, birden fazla radyo veya televizyonun sahibi olmasının yolu da açılmaktadır. Böylece, maddi imkanları kısıtlı olan yerel medya kuruluşları teker teker büyük sermaye tarafından elde edilecek, ulusal kültürümüzün asli kaynağı olan yerel kültür önemli bir solunum aracını yitirecektir.
Tasarıya göre, aynı kuruluşa bir radyo ve televizyon işletmesi kurma hakkı verilmektedir. Ama gerçek ve tüzel kişiler birden fazla radyo ve televizyon kuruluşuna değişik şirketler kurmak suretiyle sahip olabilirler.
Bir yayıncı kuruluşta hisse sahibi olunması ile ilgili olarak tasarıda yıllık izlenme oranı esas alınmak suretiyle bir sınırlama getirilmek istenmiştir ama bunun uygulamaya konulması imkansız denecek kadar zordur.
Yıllık izlenme oranları esas alınarak bir yayıncı kuruluşta hisse sahibi olma sınırının belirlenmesi, gerçek bir seçim yapmadan kamuoyu araştırmalarına dayanarak siyasi partilere milletvekili tahsis edilmesi gibi bir uygulamadır. Hiçbir kamuoyu yoklaması gerçek bir seçimin yerini tutamayacağı gibi, yayıncı kuruluşlar için hukuki bir sonuç doğurabilecek yıllık izlenme oranı tespitinde kullanılacak istatistiki yöntem ne olursa olsun gerçek manada bir izlenme oranı hesaplanması mümkün olmayacaktır.
İzleme oranının istatistiki değil de her televizyon alıcısına tesis edilecek elektronik bir cihaz ile hesaplanmaya çalışılması ise milyarlarca dolarlık harcama yapılmasına neden olacaktır. Kaldı ki böyle bir harcama göze alınsa bile ülkedeki 25 milyon televizyon alıcısına bu cihazların monte edilmesi birkaç yıldan önce gerçekleştirilemeyecektir.
Kanun tasarısı ile radyo ve televizyon sahiplerinin devlet ihalelerine girmelerinin önündeki tüm engeller de ortadan kaldırılmıştır. Böylece, yayın kuruluşları bu güçlerini kullanarak devlet ihalelerinde haksız bir rekabete yolaçabilecekler, medya güçlerini ihaleleri kazanmak için kullanabileceklerdir.
Tasarı, radyo ve televizyon sahiplerinin borsada işlem yapmalarını da serbest bırakmaktadır. Borsanın spekülasyona çok açık bir yapısının olması ve medyanın borsa spekülasyonlarında kolaylıkla kullanılabileceği gerçeği, radyo ve televizyon sahiplerinin borsada işlem yapmalarının ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
İtalya'da geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimde Silvio Berlusconi, hakkında 12 yolsuzluk dosyası olmasına karşın, Canale 5 TV, İtalia 1 TV, Rete 4 TV isimlerini taşıyan 3 büyük özel televizyon kanalını elinde bulundurmanın gücünü kullanarak başbakan oldu. Tekelleşmeyi önleyemezsek, Türkiye'deki medya imparatorlarının yakında ülkenin kaderi üzerinde bugünkünden çok daha etkin hale gelmeleri ve tümüyle kontrolden çıkmaları sürpriz olmayacaktır..
Bazı medya kuruluşları bugün zaten kendilerini yasamanın da, yürütmenin de, yargının da üstünde bir güç olarak görmektedir. Onlara yeni güçler verilmemelidir. Hatta mevcut güçlerinin dizginlenmesi için gereken düzenlemeler yapılmalıdır.
Basın özgürlüğünden, medya patronlarının diledikleri gibi at oynatmaları değil, halkın doğru, manipüle edilmemiş, özgür haber alma hakkı anlaşılmalıdır..
Medya kuruluşlarının sermaye yapılarıyla ilgili 29'uncu madde değiştirilmelidir. Ama bu şekilde değil, sermaye yapısını daha sıkı kontrol altına almak ve medya kuruluşlarının kanuna karşı hile yapmalarını önleyecek şekilde değiştirilmelidir. Bankacıların, müteahhitlerin, ithalatçıların, ihracatçıların, enerji yatırımcılarının, turizmcilerin radyo, televizyon ve gazete sahibi olamayacakları şekilde değiştirilmelidir.
Dünyada en çok satan gazete Japonya'da yayınlanan Yomiuri Shinbum'dur. Günde 14 milyon satan bu gazetenin iki yan kuruluşu vardır. Bunlardan biri senfoni orkestrasıdır, diğeri beyzbol takımıdır. Gazetenin satış ve reklam gelirleri dışında gelir kaynağı yoktur.
Bizim medya kuruluşları da, teşvikle, krediyle, devlet imkanlarıyla değil, halka dayanarak ayakta durmayı öğrenmelidir.
Berlusconi, İtalya'da elindeki medya gücünü kullanarak başbakan olurken, İtalyan kanunlarındaki bir açıktan yararlanmıştır. İtalya'daki hukuki mevzuata göre, sahip olunabilecek radyo ve televizyon kuruluşları sayısında bir sınırlama bulunmamaktadır.
Oysa, Avustralya'da aynı lisans alanında birden fazla ticari televizyon lisansı sahibi olunamaz. Yine aynı bölgede iki ticari radyo lisansı sahibi olmak mümkün değildir. Bu ülkedeki bir diğer düzenleme de, aynı bölgede bir ticari televizyon, bir ticari radyo ve bir gazete sahibi olmanın aynı anda mümkün olamayacağı şeklindedir.
Fransa'da bir kişiye ulusal düzeyde sadece bir televizyon frekansı tahsis edilebilir. Hiç kimse ulusal ve bölgesel hizmeti bir anda elinde bulunduramaz.
Yine Fransa'da bir televizyon şirketinde yüzde 15-25 arasında sermayeyi elinde tutan bir kişi ikinci bir televizyon şirketinde yüzde 15'ten fazla sermaye sahibi olamaz. Eğer bir kişi iki televizyon şirketinde yüzde 5-15 arasında pay sahibi durumda ise, başka şirketlerde en fazla yüzde 5 pay sahibi olabilir. Bir ulusal televizyon hizmetinde bir kişi sermayenin yüzde 49'dan fazlasını elinde tutamaz.
Amerika Birleşik Devletleri'nde , bir kişi ya da kuruluşa, ancak yayınlarının ulaştığı kitle ülke nüfusunun yüzde 35'ini geçmemesi halinde birden fazla televizyon kurma hakkı verilmektedir.
Yunanistan'da gerçek ve tüzel kişiler, bir televizyon kuruluşunun en fazla yüzde 25 hissesine sahip olabilirler. Bir televizyon kuruluşuna ortak olan kişi ve kuruluşlar, yazılı basın kuruluşuna ancak borsadaki toplam hisselerinin en fazla yüzde 2.5'luk bölümüyle ortak olabilirler.
İngiltere'de bir özel televizyon tek başına yüzde 15'lik seyirci kitlesine ulaşma hakkına sahiptir, bunu aşamamaktadır. Ancak özel kurallara tabi BBC, Channel 4 ve S4 C adlı yayın kuruluşları bu kısıtlamaya tabi değildir. Kablolu televizyon yayınlarında ise kablo bağlanmış ev sayısı baz olarak alınmakta ve herhangi bir yayıncının pazar payı kablo bağlanmış ev sayısı toplamının yüzde 25'ini geçememektedir.
Türkiye'de bazı holdingler, medyayla birlikte birçok iş kolunda faaliyet göstermekte ve büyük bir ekonomik güce ulaşmış bulunmaktadır. Bu ekonomik yayılma ve güçlenme daha ne kadar sürecek ve hangi noktalara kadar uzanacaktır?
Örneğin, Uzan Grubu, Star Gazetesi'nin yanısıra Star Televizyonu ve Kral-Teleon Televizyonunun sahibidir. Ayrıca Kanal 6 Televizyonu da sahipleriyle yapılan hizmet sözleşmesi sonucu bu grubun kontrolüne geçmiştir. Uzan Grubu'nun diğer sektörlerdeki kuruluşları arasında ilk akla gelenler İmar Bankası, Adabank, Çukurova Elektrik, Kepez Elektrik, Rumeli Elektrik, Rumeli Çimento, Trabzon Çimento, Ladik Çimento, Van Çimento, Şanlıurfa Çimento, Bartın Çimento, Gaziantep Çimento, Rumeli Holding, Çeştaş, Telsim, Eltem, Standart İnşaat, Yapı Ticaret, Tunceli Pamuk İplik, İstanbulspor A.Ş, Adanaspor A.Ş gelmektedir.
Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta, Fanatik gazeteleri ile 36 dergiye sahip olan Doğan Şirketler Grubu ise, televizyon dünyasında Kanal D ve CNN Türk'le faaliyet göstermektedir. Doğan Şirketler Grubunda bulunan diğer bazı kuruluşlar ise, Dışbank, Doğan Otomobilcilik, Doğan Yayıncılık, Ditaş, Yaratım Sağlık, Ray Sigorta, Doğan Finansal Kiralama, Zigana Elektrik, Çelik Halat, Petrol Ofisi, Yaysat, Rekpa, Hürgüç, Doğan-Raks gibi kuruluşlardır.
Doğuş grubu ise televizyon yayınlarını NTV ve CNBC-E'de sürdürürken diğer sektörlerde Garanti Bankası, Osmanlı Bankası, Körfezbank, Filiz Gıda ile 20 dolayında şirketle ekonomik hayat içinde yeralmaktadır.
Çukurova Grubu da Show TV ile televizyon yayıncılığı yaparken, yazılı basında akşam ile temsil edilmektedir. Bu grubun diğer sektörlerde Turkcell, Yapı Kredi, Pamukbank, Çukurova İnşaat, Çukurova Makine, Çukurova Çelik gibi kuruluşları vardır.