“Geldiğim yer bir araba mezarlığı. Etrafta kimsecikler yok. Bir tek ses var
kulaklarımı tırmalayan; rüzgarın şiddetiyle yerlerinden oynayan kaput sesleri.
Arabaların çoğu eski model ve burada teneke parçaları olarak durmaya terk
edilmişler. İçlerinden bir tanesinin yanına yaklaşıyorum. Pastan boyası bile
gözükmüyor. Kim bilir zamanında ne kadar vefakar davranmıştı sahibine, şimdi
burada kaderine terk edilmiş. Birden kafamda bir ışık yanıyor ve kendi kendime
fısıldıyorum: Ben bunu adam ederim, kız gibi araba yaparım.”
Tenekeydim araba oldum
Eski birşeyi alıp, onu tamir edip ya da süsleyip daha kullanışlı hale getirmek,
insana tatlı bir gurur yaşatır. Hot Rod da bu olay üzerine kurulu bir yarış.
Eski model ya da oldukça hasar almış bir arabayı satın alıyor, onu tamir ediyor,
yeni parçalar takıyor ve yarışlara girerek daha çok para kazanmaya çalışıyoruz.
Yarışlar Drag şeklinde yapılıyor ve uzun uzadıya sürmüyorlar. Bir nevi arabamıza
taktığımız parçaları test edebileceğimiz bir oyun gibi de denebilir. Sınırlı
paramızı değerlendirerek, kendimize bir araç satın alıyoruz, bunlar genelde çok
eski model arabalardan meydana geliyorlar. Hepsi ilk başta hasarlılar ve
tarafımızdan düzeltilmeyi bekliyorlar. Aracımızı aldıktan sonra garajımıza
geçiyor ve üzerinde oynamaya başlıyoruz. Hot Rod’da hoşuma giden olay, parça
zenginliğiydi. Parça zenginliği derken, motor içerisinde bulunan türlü türlü ve
normal hayatta işimizin bile düşmediği parçalardan bahsediyorum. Yakıt
pompasından tutun da hava filtreleri, bujilere kadar aklınıza gelmeyecek
parçaları arabamıza takabiliyor, ya da olanların level’larını yükseltebiliyoruz.
Aracımızın görünüşü ile oynayabiliyor ve istediğimiz rengi ve para kazandıkça da
şekli verebiliyoruz. Tabii tüm bunlar belirli bir ücret karşılığında oluyor.
Takdir edersiniz ki, parayı da yarışlara katılarak kazanıyoruz. Parça zenginliği
ve motor parçalarına bu kadar değinilmiş olması hiç de fena değil. Hatta zarar
görmüş parçaları tamir ettirmek, upgrade etmek ya da yenilerini almak zevkli
oluyor. Yalnız, oyunun yarış kısmına gelince, aldığımız bütün zevk yok olup
gidiyor.
Yarışmak nedir ki, parça takarım ben
Parça durumumuzu ayarladıktan sonra yarış ekranına doğru yolculuğa başlıyoruz.
İlk önce hangi tür yarışa katılacağımızı belirliyoruz. Alıştırma yapabiliyor,
tek bir yarışta para kazanmaya çalışabiliyor ya da turnuva olayına
girebiliyoruz. Tek yarışlık kısma giriyor ve pisti de seçtikten sonra yarış
alanına geliyoruz. Aslında yarış konusunda da bazı gerçekçilik öğeleri
kullanılmış. Mesela yarışa girmeden önce, biraz gaz verip motoru ısıtıyor,
lastikleri yarışa hazırlıyorsunuz. Bundan sonra rakibin yanına doğru geliyor ve
geri sayımı bekliyorsunuz. Yanlış bir hareket ile rakipten daha önce kalkmaya
çalıştığınız zaman, diskalifiye oluyorsunuz. Buna dikkat etmeniz gerekiyor. Hot
Rod’da, düzgün bir kalkış yaparsanız, yarışın yarı galibi oluyorsunuz, bundan
sonra rakibin sizi geçmesi çok zor. Otomatik vites olayı yok, malum eski
arabalarda ne gezer otomatik vites. Normal arabalarda olduğu gibi, belirli devre
geldikten sonra vites değiştiriyoruz. Yalnız, bazı durumlarda vites
değiştirmeyip gazı sürekli köklediğiniz vakit, motoru yakıyorsunuz. Bu da
diskalifiye olmanız ve ekstra masraf anlamına geliyor. Tek kişilik yarışlar
oldukça zevksiz. Drag olduğu için biraz gidiyorsunuz ve hemen bitiyor,
yaptığınız işten hiçbirşey anlamıyorsunuz, zaten arabalar yavaş. Şansınızı bu
sefer turnuvalarda denemek istiyor ve turnuva kısmına giriyorsunuz. Burada daha
fazla para kazanma ve kazandığınız parayı iyi harcayarak dergilere kapak olma
şansına da sahipsiniz. Ama gelin görün ki yarış yine kısa. Grafikler ise
rezalet. Etraftaki objeler kurumuş gibi duruyorlar ve olaya hiçbir renk
katmıyorlar. Arabalar da bu cansız ortam üzerinde birer kutu gibi gidiyorlar.
Hasar modellemesi denen birşey de yok ve bu da yarışın gerçekçi bir biçimde
tasarlanmadığının diğer bir kanıtı olarak karşımızda duruyor.
Sesler de bir yarış oyunundan beklenilmeyecek kadar kötü. Gaz verdikçe arabadan
böğürür gibi sesler geliyor. Kendinizi yarışıyormuş gibi değil de, öksürmeye
çalışan bir adamı kontrol etmeye çalışıyormuş gibi hissediyorsunuz. Birçok araç
çeşidi olmasına rağmen, özellikleri birbirlerinden farklı olsa da sesleri bayağı
benziyor. Bu da başka bir tartışma konusu.
Sonlara doğru
Hot Rod: Garage To Glory, yarış olayını da başarılı bir şekilde kıvırabilse,
düşünce olarak kötü bir yapım değil. Hatta arabaların motorlarına ilgi duyanlar,
merak edip oyunu almak isteyeceklerdir. Yalnız arabayı güzelce modifiye ettikten
sonra heyecanlı bir yarış bekleyenler, hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Sabrı
ve motor bilgisi olanların denemesinde bir sakınca yok, heyecanlı yarışlar
isteyenler ise şanslarını başka bir oyunda denemek durumundalar.