Bazen kabul etmek zordur, ama kaderi olduğu gibi karşılamak gerekir. Aksi
takdirde yaşanan acılar, sadece bize değil, beraberimizdekilere de büyük
zararlar verir.
Bundan uzun yıllar önce, barış içinde yaşayan krallıkta, mutluluk zincirine yeni
bir halka daha eklenmişti. Yakışıklı prens, sevdiği kadınla birlikteliğini tüm
halkla kutlamıştı. Ne var ki aralarındaki aşk, sonsuza dek beraber olmalarını
sağlayamadı. Hiç hesapta olmayan bir hastalık, onlara ölümü getirdi. Prens, bu
durumu kabullenemedi ve sevdiği kadını tekrar hayata döndürebilmek için karanlık
güçler de dahil sayısız yola başvurdu. Umutsuz çabaları sonuç vermişti, ancak
sevgilisinin bedeni karanlık güçlere hapsolmuştu. Prensi öldürdü ve umutlarını
da onunla birlikte mezara mahkûm etti.
Bazen kabul etmek zordur, ama bu kez değil. Prens, tekrar hayata döndürülmeli
ve kötü güçler sonsuza dek yok edilmelidir.
"Karanlık, beni yıldıramaz. Nerde benim el fenerim?"
Karanlığı aydınlıkla değiştirmek
Dungeon Warrior’ın, Diablo’yu andırdığını söyleyebiliriz. Kaliteli bir giriş
videosuyla maceraya başlarken, karşımıza gelen üç karakter sınıfından birini
belirlemeli ve yola koyulmalıyız. Mage, Warrior veya Rogue olabiliriz. Her
karakterin kendine has avantajları ve dezavantajları bulunuyor. Görev yaptıkça
hem kendi özelliklerimizde, hem de kullandığımız silahlarda geliştirmeler
yapabiliyoruz. Bunların yanında, daha önce hiç kullanamadığımız silahlara da
sahip oluyoruz.
Karanlık zindanlar, ıssız ormanlar ve sonu belli olmayan uçurumlar gibi
mekânlarda yer alarak görev tamamlamalıyız. Ana görevlerin dışında yan görevler
yaparak para ve tecrübe kazanabiliriz. Görev alacağımız kişiler özellikle
belirtiliyor. Bazen köyde gezerken, bazen de uzak bir şehre doğru seyahat
ederken görevler alıyoruz.