Dragon Quest XI S: Echoes of an Elusive Age - Definitive Edition, Japonya’nın en popüler JRPG serilerinden birisi olan Dragon Quest’in ilk olarak 2017 yılında yayınlanan 11. oyununun, bir sürü yeni özellik barındıran son sürümü. Geçtiğimiz yıl Switch için yayınlanan ve Aralık ayında PC ve diğer konsollara çıkan Definitive Edition’ın getirdiği yenilikleri ve oyunun kendisini birlikte inceleyelim.
Aslında oldukça standart bir hikaye gibi başlıyor Dragon Quest XI S: Echoes of an Elusive Age - Definitive Edition (bundan sonra ismi kısaltarak yazacağım) maceramız. Erdrea adındaki dünyada, Dundrasil isimli krallıkta doğan bir çocuğuz. Krallık canavarlar tarafından istila edildiğinde kaçmaya çalışan ailemizin başına gelen olaylar sonucu kendimizi nehirde buluyoruz. Cobblestone adında, işi olmayan insanların adını bile duymadığı bir maden kasabasındaki yaşlı adam bizi buluyor ve bu kasabadan biri gibi yetişiyoruz. Uygun yaşa geldiğimizde dahil olduğumuz geleneksel bir test sırasında özel bir yeteneğe sahip olduğumuz ortaya çıkıyor. Üvey annemiz bizi bulan yaşlı amcanın bu konudan haberdar olduğunu ve bizim dünyayı kötülükten kurtaracak olan Luminary isimli kahraman olduğumuzu söylüyor. Yaşlı adamın direktifleri doğrultusunda köyden ayrılıp, Heliodor’un kralına giderek kendimizi tanıtıyoruz ve maceramıza başlıyoruz.
Çok standart bir macera oyunu başlangıcı değil mi? İçerisinde bütün klasik öğeler bulunuyor. Büyük bir kahraman, kimsenin bilmediği bir köyde yetiştiriliyor ve dünyayı kurtarmak için kralın da kutsamasını alıp maceraya atılıyor. Hatta yaşadığımız köyde birlikte büyüdüğümüz bir kız bile var. Ama bundan sonra işler değişiyor. Oyunun hikayesindeki ilk sürprizlerden birisi olduğundan, sürprizi bozmak istemeyenleri bir sonraki paragrafa davet ediyorum. Kral tarafından ufak bir sorguya çekilip gerçekten Luminary olduğumuz kesinleştiğinde hapse atılıyoruz. Tüm kötülüğün bizim yüzümüzden ortaya çıktığı söyleniyor ve bizi sakladığı için Cobblestone köyünü cezalandırması amacıyla bir birlik gönderiliyor.
Yeni ekip arkadaşlarımızla tanışacak, ejderhalardan kaçacak ve Luminary’nin dünyayı kurtarması için ihtiyaç duyduğu “Sword of Light” isimli kılıcı kovalayacak ve bu arada hiç tahmin etmediğimiz olaylar ile karşılaşacağız. Hikayenin en sevdiğim yanı “tamam şimdi şu olacak” dediğim anlarda beni şaşırtması oldu. Ama sonuçta bu bir kahramanın hikayesi ve o açıdan çok büyük bir yenilik beklememek gerekiyor.
Ana karakterimiz konuşmuyor, genel olarak JRPG oyunlarının en sevmediğim yanı bu sanırım. Bunun asıl sebebi sizin karakter ile kendinizi özleştirmeniz gibi bir şey ama yine de gözüme batıyor bu durum. Konuşmayan ana karakterin yerini ise takım arkadaşlarımız ve hatta düşmanlarımız dolduruyor. Her biri ayrı bir kişiliğe sahip ve hepsi de güzel yazılmış karakterler. Definitive Edition ile birlikte ekip arkadaşlarımızın hikayelerini daha derinlemesine öğrenebileceğimiz yan görevler eklenmiş. Orjinal oyunu oynamadığım için ne kadar büyük bir fark var bilmiyorum ama yan görevlerin “ben sonradan eklendim” diye bağırmadığı kesin. Oyuna gayet düzgün bir şekilde yerleştirilmişler.
Hikaye yeterince uzun, yan görevlere çok fazla bulaşmadan 50 yada 60 saatinizi verebilirsiniz. Bu kadar uzun bir hikayenin zaman zaman boğucu hale gelebileceğini düşünüyorsanız, o endişenin yersiz olduğunu söyleyeyim. Oyunda bir baş düşmanımız var ve ona ulaşmak için yaptığımız yolculuk sırasında çeşitli şehirlerden geçiyor, buralardaki problemleri çözüyoruz. Yardım ettiğimiz bölgeler bize gideceğimiz bir sonraki yer hakkında ipuçları veriyor. En azından başlangıç böyle. Hikaye ilerledikçe hem daha ilginç bir hal alıyor hem de sizi meraklandırıyor. Bu yıl oynadığım bazı çok beklenen oyunlarda “Bitse de gitsek” düşüncesi ile koşarak ilerlediğimi düşünüyorum da, bu oyunda hikaye beni hiç sıkmadı.
Dragon Quest XI açık dünya oyunu, ama oynarken öyleymiş gibi hissedebiliyorsunuz. Yerleşim yerleri arasında atınızla ya da yürüyerek yolculuk ediyor, yol boyunca gördüğünüz düşmanları alt edebiliyor ya da at ile üstlerinden geçip gidebiliyorsunuz. Tabi at ile üstüne gittiğiniz düşmanın boyutuna bir bakmayı unutmayın. Bomboş gözüken yolda aniden üç “Bunicorn” tarafından saldırıya uğramak yok, eğer yeterince hızlıysanız düşmana ilk saldırıyı yapabilir hatta isterseniz kaçabilirsiniz.
Dövüşler hem serinin eski oyunlarını hem de daha önce JRPG oynamış oyuncuları zorlamayacak bir sistem ile gerçekleşiyor. Sıra tabanlı dövüşlerde seçtiğiniz silaha (ya da büyüye) ve aldığınız yeteneklere göre sıralı bir şekilde saldırıyorsunuz. Ya da taktik kısmına girip ekibinize vereceğiniz ufak direktifler ile (iyileştirme odaklı oyna, manayı harcama gibi) kendi istedikleri şekilde hareket etmelerini sağlayabiliyorsunuz. Özellikle boss dövüşlerinde kesinlikle otomatik dövüşü kullanmamanızı öneriyorum. Dışarıda seviye atlamak için herkesi otomatik dövüşe alıp, dövüş hızını en hızlıya getirerek seviye atlamak ise güzel oluyor.
Aslında yenilikleri ayrı bir başlık altında listeleyeceğim ama oyunu tamamen farklı bir şekilde oynamak isteyenler için gelen 2D modundan bahsetmeden geçemem. 2D modu serinin SNES ve Famicom konsollarında çıkan ilk oyunlara bir saygı duruşu niteliğinde yapılmış. Ama öyle birkaç yan görevi yapıp tekrar yeni grafiklerine döndüğümüz geçici bir şey değil, bütün oyunu baştan sona 16 bit grafikler ile oynayabiliyoruz. Bu moda özel görevler de bulunuyor. 2D moduna geçmenin tek kötü yanı, seçtiğiniz bölümü en baştan bu şekilde oynamak zorunda olmanız. Oyun esnasında görüntü değiştiremiyorsunuz. Bunun sebebi ise 2D ile 3D arasında mekaniksel farklar olması.
Oyun içinde kullandığımız silahlar dışındaki eşyalar karakterin görüntüsünü değiştirmiyor. Mesela bandana taktınız diye karakterin dış görünüşü değişmiyor. Oyun, özellikle yan görevlere de dalarsanız 100 saatin üstünde, hep aynı kıyafetle mi göreceğiz karakterleri? Tabi ki hayır! Yan görevler, çevreyi gezerken açtığınız sandıklar ve ana görev boyunca gelen kıyafetler dışında, gerekli malzemeleri toplayıp ürettiğiniz kostümler de bulunuyor. Kostümlerin bazıları sadece görsel olarak değişiklik sağlasa da, özellikle son seviye kostümler oyunun en iyi ekipmanları olarak kabul ediliyor. Tabi ki elde etmesi zor olsa ama, oyunun tamamını tecrübe etmek isteyen oyuncuları durdurmaya yetmeyecektir.
Daha önce Japonya’da 3DS ve Playstation 4 konsolları için çıkmış olan Dragon Quest XI, bir yıl sonra PC ve Playstation 4 sürümleri ile batıya gelmişti. “Dragon Quest XI S: Echoes of an Elusive Age - Definitive Edition” ise 2019 yılının Eylül ayında, yalnızca Nintendo Switch konsolu için yayınlandı. Bir yıldan uzun bir süre Switch exclusive olarak kalan oyun, Aralık 2020 yılında tüm platformlarda çıkış yaptı. Bu sürüm ile birlikte orjinal oyuna gelen tüm yenilikleri topluca listelemek istiyorum.
Oyuna gelen en ciddi yenilik, geleneksel Dragon Quest oynanışını yeni nesil konsollarda yaşamamızı sağlayan 2D Mode oluyor. Kiliselerdeki din adamları ile konuşarak istediğiniz bir bölümü, hatta bütün oyunu baştan sona 2D modunda oynayabilir ve bu moda özel bazı görevlere erişim sağlayabilirsiniz.
Hikaye kısmında da belirttiğim gibi, Definitive Edition ile birlikte ekip üyelerimize özel yan görevler oyuna eklenmiş durumda. Üstelik bunu ana hikayeye güzelce yerleştirmişler. Hiçbir görev “bunun ne işi var şimdi burada” düşüncesini oluşturmuyor.
Definitive Edition müzik ve ses alanında ciddi bir gelişme sunuyor. Orjinal oyunun müzikleri tamamen elektronik ortamda yapılmış parçalar iken, DE ile birlikte tamamı Tokyo Metropolitan Senfoni Orkestrası tarafından çalınmış müzikler duyuyoruz. Bu müzikleri istediğiniz zaman eski MIDI parçalar ile değiştirebiliyorsunuz ama kaç kişi bu seçeneği tercih edecektir emin değilim.
Benim ve birçok JRPG hayranının en çok istediği şey orjinal seslendirme seçeneğidir. İngilizce seslendirmeler gayet güzel olsa da, japonca seslendirmenin verdiği havayı bana yaşatamıyor. (Final Fantasy 7 Remake’in kağıttan okuyan ingilizce seslendirmelerinden bahsetmiyorum bile) Dragon Quest XI S: Echoes of an Elusive Age - Definitive Edition ile birlikte istediğiniz zaman ingilizce ve japonca seslendirme arasında geçiş yapabiliyorsunuz.
Oyuna eklenen diğer seçenekler arasında savaşın akış hızını değiştirip hızlı bir şekilde dövüşleri bitirebilme, dövüş sırasında kamera değiştirebilme, ara sahneleri hızlıca geçme ve parti üyelerinin dünyada gezerken de yanımızda görülebilmesi gibi hem işe yarar hem de görsel olarak oyunu etkileyen özellikler var. Ekipman ürettiğimiz “Fun Size Forge” isimli aletin her yerde kullanılabilmesi ve savaş hızının ayarlanabilir olması kesinlikle oyun hızını arttıran özellikler.
Dragon Quest XI S: Echoes of an Elusive Age - Definitive Edition adı gibi upuzun ve dopdolu bir oyun. Playstation 4 üzerinden oynadığım oyun, performans olarak mükemmel bir iş çıkarıyor, kalabalık alanlardaki ufak takılmalar dışında herhangi bir sorun yaşamıyorsunuz. Serinin Xbox konsollarındaki ilk oyunu, Xbox One X üzerinde yaptığım denemelerde 4K’ya upscale edilmiş halde 60 fps vermeyi başardı. Switch ve PC sürümlerinin de düzgün çalıştığı biliniyor. Kısacası tüm platformlarda sorunsuz bir şekilde oynanabiliyor.
Eğer oynayacak güzel bir JRPG arıyorsanız, özellikle son zamanlarda beklenen büyük RPG oyunlarının hem iddia ettikleri kadar RPG olmaması hem de sorunlu performansları yüzünden hayal kırıklığı yaşıyorsanız bu oyunu bir deneyin. Klasik bir JRPG oyununun sunacağı her şeyi en iyi şekilde sunuyor. Sunduğu sorunsuz performansı da düşünürsek, kesinlikle denenmesi gereken bir oyun. Hiç JRPG oynamamış biri için güzel bir başlangıç olabilir ama bahsettiğim önyargılara sahip oyuncuları Persona 5 ya da Final Fantasy XV gibi ikna edebilecek bir oyun değil. Öyle bir iddiası da yok zaten.
PC veya Xbox One/Series konsollarından birine sahipseniz Gamepass ile hemen indirip oynayabiliyorsunuz. Playstation 4 sürümü ise 180 TL gibi, içeriğinin hakkını veren bir fiyat ile satışta.
Eğer klasik JRPG oyunlarına ya da genel olarak japon oyunlarına karşı büyük bir önyargınız yoksa bu oyunu kesinlikle deneyin. Bütün platformlarda bulunan demosunu ücretsiz olarak indirip neredeyse 10 saatlik içeriği tecrübe edebilirsiniz. Daha sonra oyunu alıp kaldığınız yerden devam etme fırsatınız da var. Hem ana oyun hem de Definitive Edition olarak çok güzel bir iş çıkarılmış. Belki de bu oyun sayesinde Dragon Quest’in Japonya’da neden Final Fantasy serisinden daha popüler olduğunu da anlayabilirsiniz.
buda incelemeniz.kesinlikle ve kesinlikle bloodborne de herkeze hitap etmiyor.kaynak ps4 satışları ile oyun satışlarının karşılaştırılması ve bitirilme oranı:)))