Çizgi Roman dünyasının belki de en farklı karakterlerinden biri olan Deadpool'un popüleritesi gösterime giren filmi ile iyice tavan yapmış durumda. Yanlış anlaşılmasın bana göre bu popüleriteyi fazlasıyla hakeden bir karakter Deadpool. Bu durumun baş mimarlarından birisi de filmde bu karaktere hayat veren Ryan Reynolds. Nasıl ki Wolverine diyince aklımıza Hugh Jackman geliyorsa artık Deadpool için de başka birini düşünmemiz oldukça zor. Karakter ile adeta özdeşleşen ve filmin çekilebilmesi için oldukça büyük bir efor sarfeden Reynolds'a filmi bitirip yüzünüzde tebessüm ile ayrıldığınızda kocaman bir teşekkür ediyorsunuz.
Şimdi gelin k.çımın bu güzel kırmızı tayta girmeden önc..... Ah pardon.. Şimdi gelin filme geçmeden önce Deadpool'un çizgi roman geçmişine kısaca göz atalım.
Gerek Marvel evreninde gerekse de DC evreninde bu kadar çok karakter olunca ister istemez tüm karakterler birbirine benzemeye başlıyor. Bu bağlamda Deadpool'un ilk ortaya çıkışı da bir esinlenmeden kaynaklanmış. Fabian Nicieza ve Rob Liefeld ikilisinin ellerinden ilk olarak New Mutants'ın 98. sayısında karşımıza çıkan karakter, birebir Deathstroke'tan esinlenerek oluşturulmuş. Öyle ki iki karakter arasında özellikle fiziksel olarak oldukça benzerlik bulunuyor. Kullanılan renkler, ikisinin de kılıç ve silahlarla haşır neşir olması gibi birçok detay mevcut.
Peki bu kadar benzerliğe rağmen Deadpool neden bu kadar sivrildi ve özellikle geek dünyasında parmakla gösteriliyor? İşte bu noktada sadece Deathstroke'tan değil, diğer tüm karakterlerden ayrılan bir özelliğe sahip Deadpool. Eğlenceli bir karakter olmasının yanı sıra 4.duvarı yıkıp direk olarak okuyucular ile iletişime geçebiliyor. Yani kendisi bir çizgi roman karakteri olduğunun farkında. Kendi gerçekliğinden kopmadığı gibi aynı zamanda herşeyi bu denli farklı bir tarafa yönlendirebilmesi hem serbestlik hem de yaptığı espriler ve göndermeler açısından oldukça önemli. Deadpool'un düşük çenesi ve bu özelliği onu farklı kılan sadece birkaç özellikten birisi. Bu noktada filme geri dönüyoruz çünkü her ne kadar film ve çizgi roman hikayesi belli noktalarda ayrımlar gösterse de benzelikler de bir hayli fazla..
Ordudan ayrıldıktan sonra paralı asker olarak yoluna devam eden Wade Wilson, düşük çenesi ve esprileri ile daha ilk dakikadan seyirciyi kendine çekmeyi başarıyor. Tabi bunda yönetmen Tim Miller'ın da payı oldukça büyük. İlk uzun metraj filmi olmasına rağmen işin hakkını fazlasıyla verdiğini söyleyebilirim. Tıpkı Ryan Reynolds gibi projeye oldukça inanmış olacak ki filmi izlerken bunu her açıdan hissetmeniz mümkün.
Upss..konuya dönelim. Paralı asker olmasına rağmen Deadpool için tıpkı çizgi romanlarda olduğu gibi kuralları olan bir karakter portresi çizilmiş. Vurdumduymaz, olan biten pek umrunda değil ama yaptığı işlerde bu kurallara bağlı kaldığını film içine yedirilen sahneler ile çok net bir şekilde hissediyorsunuz. Tabi bu durum gözünüze sokulmuyor ama filmin ilk yarısında karakter çizgisi iyi bir şekilde belli edilmiş. Filmin bu konuda en büyük artılarından birisi de karakterleri tek tek tanıtma ihtiyacı hissetmemesi. Ana odak noktası Deadpool ve bu hikayenin tam merkezine oturtulmuş. Deadpool dışında yine önemli karakterler var elbet ama bunları hikayeye net bir çizgi ile yedirmişler.