ArtılarZeka dolu hikayesi. Bir an olsun düşmeyen tansiyon. Akıllıca yaratılmış oyun mekanikleri ve bitmeyen bir korku.
Eksilerİlk oyunun üzerine çok fazla yenilik getirmemiş. Bazı bölümler sadece vakit doldurmak için tasarlanmış gibi.
Uyarı: Yazı minör derecede spoiler içerir.
Korkmayı severim. Tüylerimin diken diken, gerilmiş bir şekilde ekrana bakmak, o tekinsiz atmosfere kendimi kaptırmak benim için en güzel eğlence yollarından biridir. Biliyorum, belki kulağa garip geliyor ama dört yaşında, TV'de korku filmi fragmanı görüp, ailemi sinemanın ne olduğunu bile bilmeden beni sinemaya götürmesi için zorlamıştım. Ardından gelsin korku filmleri, gitsin gizem içerikli kitaplar. Yıllar geçti, bağımsız Kore filmlerine bağımlı oldum ama korku sevdamdan hiç geçmedim. Filmler, çizgi romanlar ve tabii oyunlar!
Korku oyunları benim için adventure türü ile birlikte bir olmazsa olmazdır. O karanlık atmosfer, herhangi bir köşeden fırlama ihtimali olan yaratıklar ve ya deliler, sinir bozucu, melankolik müzikler. O esnada, belki biraz delice ama, oyunun içerisinde olmak isterim. O korku dolu havayı solumak, tekinsizliğe kendimi kaptırmak. Bunu geçtiğimiz yıllarda sadece iki özel oyunda yaşamıştım. Bunlardan biri Call of Cthulhu: Dark Corners of Earth (ki hala oynamadıysanız, deliliğin ve dehşetin ne olduğunu görmek için hemen bu harika oyunu edinin), diğeri de Dead Space idi.
Bir dehşet masalı başlıyor
Bir mühendis olan Isaac Clarke, sevgilisinin de bulunduğu Ishimura adlı gemiden haber alınamayınca, bir ekip ile birlikte bu maden gemisine doğru yola çıkar. Uzayın boşluğunda süzülen Ishimura, dışarıdan oldukça normal gözükse de, olay gemiye girince bambaşka bir hal alır. Yüzlerce kişilik gemi mürettebatı kayıptır, etrafta pek çok parçalanmış ceset vardır ve karanlık köşelerde sürünen 'şeyler' vardır. Korkunç bir saldırı sonrası ekibimizden ayrı kalmışızdır ve devasa bir 'ölü' uzay gemisinde bir başımıza, üzerimizdeki mühendis kıyafeti ve elimizde bir maden lazer kesicisi ile yapayalnız yürümeye başlamışızdır. Gerisini Dead Space'i oynayanlar için anlatmama gerek yok herhalde. Tek söylemem gereken şey, Marker isimli uzaylı kalıntısının Isaac tarafından yok edilmesiydi. Yoksa değil mi?
O korkunç olaylardan sonra Isaac Clarke, zihinsel olarak oldukça yaralanmış, sevgilisinin de kaybı ile gerçek anlamda yıkılmıştır. İşte Dead Space 2'de tam bu noktada başlıyor. Satürn'ün bir uydusunda kurulmuş uzay kentinde, akıl hastanesinin üyelerinden biriyiz. Üzerimizde psikolojik deneyler yapılıyor. Bunların sebebi ise oyunun ilerleyen aşamalarında ortaya çıkıyor. Oyunu henüz oynamamış kişiler için minör bir spoiler olabileceği uyarısını da yaparak oyunun açılışını kısaca anlatıyorum.
Isaac'in bir rüyası ile başlıyoruz. Ishimura'da kaybettiğimiz sevgilimizi, aslında gemiye bizim yolladığımızı öğrendiğimiz rüyada, kaybettiğimiz aşkımız ile konuşuyoruz ve ilk kez Isaac'in sesini duymuş oluyoruz. Ardından gözlerimiz, bizi delicesine sarsan biri ile aralanıyor. Genç bir adam bize hemen uyanmamız ve kaçmamız gerektiğini söylüyor. Kaçamıyoruz, zira üzerimizde çok sıkı bir deli gömleği var! Bu arada bizi kurtarmaya çalışan genç dostumuz, ardından sinsice yaklaşan bir yaratık tarafından katlediliyor. İşte oyun boyunca hiç düşmeyecek olan o yüksek tansiyon bu noktada başlıyor. Deli gömleği içerisindeyiz, zor yürüyoruz, kaçacak çok az yer var ve diğer tüm akıl hastanesi üyeleri birer yaratığa dönüşmüş ve etrafa dehşet saçıyor. Açık konuşayım, uzun zamandır, bu kadar sağlam, bu kadar heyecanlı ve sert bir oyun açılışı görmemiştim. Sizi iliklerinize kadar saracak, telaşa kaptıracak, zekice düşünülmüş, tansiyonu yüksek bir başlangıç.