Darksiders II: Deathinitive Edition inceleme: Darksiders II, ilk oyunun ardından kendini daha da geliştirmiş ve ilk oyundan kat kat üstün bir şekilde çıkacağını duyuran, birçok oyuncu tarafından heyecanla beklenen bir oyundu. 2012 yılının Ağustos ayında satışa sunulduğunda ise şaşırtıcı bir şekilde, beklenenin altında satış performansı göstermiş, 1 ay içerisinde yalnızca 1.4 milyon satarak bizi oldukça şaşırtmıştı. Aslında iyi bir oyundu ama hem ilk satış rakamlarının beklentilerin altında olması hem de ardından THQ’nun iflas etmesi ile birlikte oyunun kaderi pek de parlak olmamıştı.
Darksiders II: Deathinitive Edition adını duyduğunuzda “bunu zaten yapmamışlar mıydı” diye düşünebilirsiniz, ben de öyle düşünmüştüm. Gerçekten de 2015 yılında PlayStation 4 konsollarına tekrar çıkarken bu ismi kullanan oyun, şimdi PlayStation 5 konsolunda da oynanabilen daha gelişmiş görselliğe sahip bir oyun olarak elimizde. Biz PS5 versiyonunu inceliyoruz ama aynı zamanda Xbox Series konsolları için de çıktığını belirtmeyi unutmayayım Bakalım nasıl olmuş.
İlk Darksiders oyununda Kıyametin 4 Atlısı’ndan biri olan War (Savaş) ile birlikte, olması gerekenden daha erken bir zamanda başlayan kıyametin gizemini çözmeye çalışıyorduk. Gerçekleşen olaylar sonunda kabak War’un başına patlamış, konsey tarafından suçlu bulunan War’un cezalandırılmasına karar verilmişti. Burada devreye atlılardan bir diğeri olan Death (Ölüm) giriyor.
Kardeşinin haksız bir şekilde suçlandığını düşünen Death, onu kurtarmak için kıyamette hayatını kaybeden herkesi geri getirmek amacıyla bir sürü farklı dünyayı ziyaret ettiği büyük bir maceraya atılıyor. Evrenin farklı köşelerindeki dünyaları ziyaret eden Death, her birinde yeni görevlere atılıyor ve bir yandan kardeşini kurtarmaya çalışırken bir yandan da daha büyük bir olayın sırlarını açığa çıkarıyor.
Darksiders II’nin hikaye anlatımını ilk oynadığım zaman da çok beğenmiştim, şimdi de gayet memnunum. Karşılaştığımız karakterler, onların sorunlarını çözerken öğrendiğimiz bilgiler ve ek hikayeleri bir yana koyuyorum, onlar zaten güzel. Oyunu ilk duyurduklarında “Elimizde ölümün atlısı varken ne tür bir problem yaşayabiliriz ki?” düşüncesine girmiştim. Oyuna girince bu sorunun cevabını layığıyla alıyoruz ve gayet mantıklı bir şekilde sunuluyor.
İlk oyunun daha düz ve sadece olayların fitilini ateşleyen basit hikayesinden sonra, birden fazla diyarı gezdiğimiz Death’in hikayesinden gayet memnunum. Size de öneririm.
İlk Darksiders oyunu, God of War’un etkisini hissettiren, hatta o dönem sadece PS2 exclusive olarak yayınlanan God of War’un diğer platformlardaki eksikliğini azaltmak için önerilen bir oyundu. Eğlenceliydi falan ama bir yerden sonra kendini tekrar ediyor ve sıradanlaşıp sıkıcı hale geliyordu. Darksiders II ise tamamen farklı ve gelişmiş bir oynanış ile çıktı ve bunu başarılı bir şekilde oyuna uyguladı.
Birden fazla dünyayı gezdiğimiz Darksiders II: Deathinitive Edition’da bolca düşman dövecek ve bir yandan çeşitli çevre bulmacalarını çözmeye çalışacağız. Üstelik Death sağlam bir savaş repertuvarına sahip ve bunu çevrede bulduğu silahlar ile daha da geliştirebiliyor. Oyuna eklenen RPG elementleri de burada ortaya çıkıyor.
Kendimizi açık dünyada gibi hissetmemizi planlayan büyük alanlara sahip olan gezegenlerde at koşturup, daha küçük ama özenli hazırlanmış mini zindanları bitirmeye çalışıyoruz. Bu sırada çevrede karşılaştığımız yerel halk bize çeşitli görevler vererek daha fazla tecrübe ve ekipman kazanmamıza da yardımcı oluyor. Tecrübe kazandıkça yeni yetenekler için yetenek ağacına gidiyor, topladığımız ekipmanlarla da dövüş tarzımızı ve gücümüzü geliştiriyoruz.
Oyunun çevre bulmacaları konusunda ilk mini zindandan örnek vermek gerekirse, bir noktada bulunan bombaları alıp uygun yerlere atarak ortalığı temizleme, doğru düğmeye basıp kapıları açma ve kocaman yuvarlak bir topu doğru yere yuvarlama üzerine gidiyor. Tabi platform kısmı da var, bazen bulmacayı çözmekten çok, o bulmacaya nasıl ulaşacağınızla vakit kaybediyorsunuz. Ya da ben çok dikkatsizim, emin değilim. Yalnız oyunda şu top yuvarlama işini vaktinde de aşırı bulmuştum, hala da öyle buluyorum.
Oyunun yarı-açık dünyası daha çok size “kocaman bir dünya” izlenimi vermek için tasarlanmış, hele günümüz standartları ile karşılaştırırsak komik kalıyor ama zamanına göre oldukça iyi bir iş çıkarılmış. Kimi zaman etrafta gizli bölgeleri bulup sandıklardan veya mini bosslardan daha iyi ekipmanlar elde etmek için yolunuzdan sapabiliyorsunuz. Ben biraz loot severim tabi, onun da etkisi vardır.
Bu kadar ekipman alıyoruz ama dövüş sistemi hala iyi mi, kaç yıllık oyun sonuçta diye düşünebiliriz, çok mantıklı. Dövüş sistemi hala çok güzel! Başlarda tuşlara alışmak biraz vakit alıyor, düşmana kilitlenip aynı anda skill kullanmaya çalışmak külfet gibi geliyor, saldırıları nasıl kombine edeceğinizi bilemiyorsunuz. Ne zaman bir başka kardeşimiz olan Strife’ın ( (Darksiders Genesis) tabancası elimize geçiyor ve yetenek ağacımız biraz genişliyor, o zaman dövüşler daha akıcı ve daha eğlenceli hale geliyor. Oyun DualSense’in dokunsall geribildirim özelliklerini bir miktar kullanıyor ve bunu dövüşte de hissedebilmek güzel. Vurduğunuzu her anlamda hissediyorsunuz.
Darksiders II: Deathinitive Edition oynanış ve içerik açısından çok büyük geliştirmeler almıyor ama bu büyük bir sıkıntı deği, oyun zaten yeterince iyi. Asıl büyük gelişmeler oyunun grafiklerinde kendini gösteriyor.
Oyun görsel anlamda çok etkileyici değil, hatta oyuna ilk başladığımda “zaten 2015 sürümü de bu kadar güzel gözüküyordu” diye düşünmüştüm. Sonra gidip internetten videolarına baktım ve yanıldığımı anladım, Deathinitive Edition o zamanlar gözükmesini istediğim kadar güzel gözüküyormuş. 4K çözünürlük, daha iyi kaplamalar ve geliştirilmiş ışıklandırma ile oyun gayet iyi gözüküyor. Hala eski bir oyun olduğunu biliyorsunuz ama THQ Nordic’de bu oyunu yeni bir oyun fiyatına satmıyor zaten.
Az önce dövüş kısmında bahsettiğim üzere, DualSense’in dokunsal geribildirim özelliği oyunda destekleniyor ve bunun hem etrafı gezerken hem de dövüşürken oyuna kattığı ruh kayda değer. Zaten dövüşler keyifli, gürz ile düşmanın kafasına vurduğunuzu elinizde de hissedince ayrı bir keyif veriyor. Bu yüzden imkanınız varsa oyunu PlayStation 5 üzerinden oynamanızı bile önerebilirim.
Bir diğer önemli geliştirme, SSD teknolojisinin en büyük nimetlerinden biri olan yükleme süreleri. Dönemin sistemlerinde oyunun yükleme ekranları, özellikle büyük bölge geçişlerinde can sıkabiliyordu. Artık yükleme süreleri gayet hızlı, oyunun en uzun yükleme süresi, oyunu ilk açtığınızda gerçekleşen yüklemede oluyor. Orada da zaten kısa bir özet geçiyor sıkılmayın diye. Oyun seslendirme ve müzik konusunda da gayet iyiydi, bir geliştirmeye ihtiyaç duymadığından bu kısma dokunmamışlar.
Darksiders II: Deathinitive Edition, serinin en iyi oyununu yeni nesile başarıyla taşımış bir güncelleme aslında. Oynanış ve içerik açısından 2024 yılında bile geçer not alabilecek bir oyun. Belki en başlarda tempoyu biraz ağır bulabilir ya da bazı kendini tekrar eden kısımlardan sıkılabilirsiniz. Teknik anlamda ise yeni nesil güncellemesinin hakkını veriyor, grafiksel anlamda bir mucize beklemiyorsanız memnun olacaksınız. Belki eski oyuncular biraz sorun yaşayabilir, sonuçta çok büyük yenilikler yok ama ilk defa oynayacak biri için, hem içerik hem de fiyat açısından çok iyi bir fırsat.
Oyunun PlayStation 5 versiyonu PSN Store üzerinden 1050TL fiyat etiketi ile satışta. Eğer orijinal versiyona sahipseniz belli bir tarihe kadar indirimli olarak da alabiliyorsunuz. Xbox sürümünü ise Microsoft Store üzerinden 388TL indirimli fiyatı ile satın alıp, oyun çıktığında Smart Delivery ile yeni nesil yamasına da sahip olabilirsiniz. Neredeyse 30 - 40 saatlik içerik için gayet iyi fiyatlar olduğunu belirtmem gerekiyor.