Call of the Wild: The Angler İnceleme: Geliştiricisinin huyunu bildiğiniz yapımlardan neler bekleyeceğiniz de çıkmadan hemen hemen kesinleşmiş olur. İşte yıllardır theHunter: Call of the Wild oynayan biri olarak Expansive Worlds'ün neler yapıp yapamayacağını bildiğimden, Call of the Wild: The Angler için de beklentilerim çok yüksek değildi. Bütün bu düşük beklentilere rağmen hala hayal kırıklığı yaratabilen oyunu gelin birlikte inceleyelim.
Öncelikle açık dünya bir balıkçılık oyunu fikri, çıksa çıksa yine bu ekipten çıkardı. Ellerinde hali hazırda sadece açık dünya oyunlar için geliştirilmiş Apex Game Engine var. Ancak biliyoruz ki geliştirici de oldukça tembel. Yıllardır theHunter'daki oyuncuların üstüne basa basa hatırlattığı sorunları çözmek yerine, DLC içerikleri yayınlayıp durdular. Bu yüzden oyun çıkmadan önce içinde bulunduğum Steam forumlarında da bu konudan bahsediliyordu. "Oyun sorunsuz çıkarsa, her şey yolunda. Bunlar içeriği bir şekilde getirirler" dedik. Hiç beklediğimiz gibi olmadı...
Oyun için sistem gereksinimleri duyurulduğunda gözlerimin içi ışıldamıştı. Beklenenden çok daha düşük sistem isteyen oyun hali hazırda yeni nesil konsollara da çıkmadığından "herhalde kaldıracak benim bilgisayar bunu" diye ümitlenmiştim. Gel gör ki oyun 31 Ağustos'ta çıktığında, önerilen sistem gereksinimleri bile çok yetersiz kaldı. Hatta oynarken "bunun erken erişim etiketini neresine saklamışlar?" diye iyice kurcaladığım da oldu. Her şeyden önce bilmeniz gereken, eğer düzenli güncellemelerle toparlanmazsa -ki bu geliştirici ile pek sanmıyorum- bu oyun henüz geliştirme sürecinin ortalarında piyasaya sürülmüş gibi görünüyor.
Yine de şunu eklemekte fayda var, The Angler'da size bu erken yayınlanmışlık hissini yaratan şey, oyundaki bug ya da çeşitli hatalar değil. Hatta oyunun temel mekaniklerinin saat gibi çalıştığını söyleyebilirim. Ancak açık dünyası, optimizasyonları, gerçekten henüz bitmemiş bir oyun oynadığınızı düşündürüyor. Oyunu iki farklı ekran kartı ile deneme şansım oldu. Bunlardan ilki hala minimum sistem gereksinimlerinin üstünde olan 4 GB VRAM'e sahip 1050Ti oldu. Düşük ayarlarda dahi ortalama 19-24 FPS arası bir performans alıyordum. Daha sonra 8 GB VRAM'i olan RX 570 ile denedim. Burada da hemen hemen bütün ayarlar yüksekteyken, ancak 25-30 FPS arası bir performans elde ettim. Ancak RX 570'in düşük ayarlardaki performansı ile yüksek ayarlardaki performansı arasında hemen hemen 3-4 FPS fark etti. Yani ne yapıp ne ettiysem de, oyunu 35 FPS'in üstünde çalıştıramadım.
Geliştiricinin daha önce av simülasyonlarını da oyunlaştırarak piyasaya sürdüğünü belirtelim. Yani Call of the Wild: The Angler'ı yaparken de "Sadece balıkçılıkta ustalaşmış insanlar oynasın" gibi bir ruh haline bürünmemişler. Ultimate Fishing Simulator 2 gibi oyunlarda işi en azından belirli bir seviyede bilmek gerekiyordu. The Angler'da ise tıpkı theHunter'da olduğu gibi daha oyunlaştırılmış bir deneyim mevcut. Bu da bazılarına sıkıcı gelebilecek balıkçılık konusunu nispeten daha eğlenceli hale getiriyor. Aradaki sabır faktörünün oynanışa olan etkisinin minimuma indirmeye çalışmışlar diyebiliriz.
Tabi olta setinizi de yine kendiniz oluşturuyorsunuz. Kamıştan tutun makinaya, misinaya, kancaya ve yeme kadar kendiniz takıyorsunuz. Ekipmanlar için de bir ustalık seviyeniz bulunuyor. Aynı olta ve makinayı kullanarak ne kadar fazla balık yakalarsanız, o ekipmandaki ustalık seviyeniz de buna bağlı olarak yükseliyor. Bir ekipmanda tam anlamıyla ustalaştıktan sonra daha güçlü ekipmanları kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Bu da oyunun başında 8 kiloluk Turna balığını kucağınıza alıp bir ekran görüntüsü alamayacağınız anlamına geliyor. Dedik ya; daha oyunlaştırılmış bir deneyim. Sıfırdan başlayıp yavaş yavaş ilerlediğiniz bir sisteme sahip. Oynanabilirlik süresini uzatsa da herkese hitap eden bir durum olduğunu söyleyemeyeceğim.
Henüz oyunda yalnızca bir adet harita var. Geliştiricinin geçmişine bakarak yenilerinin uzun süre boyunca gelmeye devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak henüz mevcut olan tek harita Golden Ridge. Daha önce theHunter'da içerisinde avlandığımız bu bölgeyi şimdi de göl ve akarsularında balık tutmak için kullanıyoruz. İçerisinde keşfedilecek onlarca nokta ve farklı balık popülasyonlarına sahip birçok ırmak ve gölet bulunuyor. Aynı zamanda küçük bir balıkçı kasabasına da sahip. Burada ekipman ihtiyaçlarınızı karşılamak için alışveriş yapabiliyor, görevler alabiliyor ya da küçük oyunlar bulabiliyorsunuz.
Evet, balıkçılık dışında bazı mini oyunlar da yine Call of the Wild: The Angler oyununda karşımıza çıkıyor. Mesela bir ilan tahtasına bir fotoğraf yapıştırmışlar ve "Burası neresi?" yazıyor. Gidip orayı bulduğunuzda hem Golden Ridge'deki saygınlığınız artıyor hem de az da olsa para da kazanıyorsunuz. Yine bunun gibi çeşitli mücadeleler de mevcut. Örnek vermek gerekirse "Gidip şu balığın en az gümüş seviyesinde olanını yakala" gibi görevler geliyor. Bunları yapmak size aynı zamanda harita hakkında da yeni bilgiler veriyor. Hangi balık hangi bölgede yaşar, nasıl avlanır, hangi yemi kullanmalısınız gibi çeşitli soruların yanıtlarını bu görevler sırasında almak mümkün.
Görevler konusunda en can sıkıcı olanı ise, size asıl görev veren NPC Warden'ın, günün belirli saatlerinde farklı bölgelere seyahat ediyor oluşu. Yani eğer görev yapmak istiyorsanız önce Warden'ın nerede olduğunu bulmalısınız. Koysana kardeşim o NPC'yi sabit bir yere, peşinden gezip durmayalım... Benim gibi yüzlerce oyuncu da bu konudan şikayetçi. Umarız değiştirirler.
Golden Ridge'deki balık çeşitliliği oldukça yeterli olmuş diyebilirim. Haritanın her yerini süsleyen manzaraları eğer 30 FPS'in üzerinde izleyebilirseniz, bir yandan balık tutup diğer yandan da fotoğraflar çekebilirsiniz. Devasa açık dünyasında tarihin en kötü araç sürüş mekaniklerinden birine sahip olan aracınız ile gezip, hedeflediğiniz balığı tutmak için en uygun noktayı aramanız gerekiyor. Her bölge şahsına münhasır balık çeşitlerini içerisinde barındırıyor ve küçük göllerde nispeten ufak balıklar gezerken, büyük göller ve nehirlerde canavarlar ile güreşme şansına sahip olabiliyorsunuz.
Tuttuğunuz balıkları tıpkı theHunter: COTW'da olduğu gibi, The Angler da bronzdan elmasa doğru sınıflandırıyor. Avınızın derecesine göre kazandığınız ustalık seviyesi ve tecrübe puanı, aynı zamanda balıktan elde ettiğiniz gelir de artıyor. Tabi her zaman olduğu gibi hedefiniz en büyük balıkları yakalamak olsa da olta takımınızın da size müsaade etmesi gerekiyor. Bazı oyunlarda olduğu gibi zayıf oltalarla büyük balıkları uzun dövüşler sonrasında yorup, kenara çekemiyorsunuz. Hatta bazıları hiç oralı olmuyor, ağzında kancasıyla oltanızı onlarca metre gezdirebiliyorlar. Bu da yine "oyunlaştırılmış" dediğimiz bir deneyime göre biraz garip duruyor.
Velhasıl kelam, eğer daha önce theHunter: Call of the Wild veya theHunter: Classic oynadıysanız geliştiriciyi zaten tanıyorsunuz. Uzun vadede oyunlarını içeriklerle zenginleştirip yıllarca size ücretli DLC'ler satabilirler. Bunu da yine çok uygun fiyattan yaparlar. Oyunun fiyatlandırması da 50 TL şeklinde karşımıza çıkıyor ve bugün yeni çıkan herhangi bir oyundan çok çok daha ucuz. Ancak çok büyük sorunlara sahip.
Bahsi geçen sorunlar bugün yarın düzeltilebilir şeyler. Fakat geliştirici ekibin bunu ne denli yapacağı tartışılır. Dün gelen bir güncelleme ile bazı düzenlemeler yapılmaya çalışıldı ancak bu güncellemelerin çok daha fazlasına ihtiyaçları var. En az RTX 2000 serisi bir ekran kartınız olmalı ki; oyunu gerçek anlamıyla rahatça oynayabilesiniz. Balıkçılık ile aranız iyiyse ve kafa dağıtmalık bir oyun arıyorsanız, bu oyun seçeneklerinizden biri olabilir. Ancak iyi geliştirilmiş ve sorunsuz bir oyun deneyimi istiyorsanız, en az birkaç ay daha bu oyundan uzak durun derim. Size Call of the Wild: The Angler'dan aktaracaklarım bu kadardı. Bir başka incelemede daha görüşmek dileğiyle, sevgi ve oyun ile kalın!