Çok eskiden, daha 3DFX’in buğulu textureları ve milyonlarca poligonları yok iken, internetin “İ”’si duyulmadan önce Commodore A 600’ümde haldır haldır oynamaya çalıştığım bir oyundur Elite2: Frontier. Birincisini hiç oynama fırsatım olmadı, fakat otoriteler tarafından Elite2:Frontier “Uzay-ticaret simülasyonu” oyunlarının (Privateer, Freelancer vs.) babası diye adlandırılır. Frontier’dan sonra başarısızlıkla sonuçlanan iki oyun daha çıktı aynı yapımcılardan: Frontier2: First Encounters ve X:Beyond The Frontier. X, Frontier2’den çok çok daha iyi bir oyun olmasına rağmen Wing Commander: Prophecy’nin yanında söndü gitti. İnceleyeceğimiz oyun adından da anlaşılacağı gibi (X-Men esprisi yapanı tachyon emitter’ımla kızartırım) X’in takipçisi ve Elite2’nin varisi.
Oyundaki evren gerçekten de kocaman. Gezegenler, sistemler ve bünyelerinde barınan yerleşim yerleri titizlikle hazırlanmış. Etrafınızda olan biten sayılamayacak kadar çok olay dönüyor. Günlük olağan işlerini yapmakta olan binlerce gemi dolanıyor gittiğiniz her yerde. Bütün bunlar son derece güzel ve kaliteli grafiklerle bezenmiş. Bir sistem diğerine benzemiyor. Nice eksantrik mekanlarda detaylı gemi grafikleri size görsel bir şölen sunuyor adeta. Işıklandırma efektleri olağanüstü. Fakat her şeyin olduğu gibi bunun da bir bedeli var. Oyunu bütün detaylar açık, 1024x768 çözünürlükte Pentium4 1.8Ghz, 1024MB RD-RAM ve ATI Radeon 9700PRO’lu makinemde oynamak etrafta kıyametler koparken bayağı zor oluyor. Bu durumda gölgeleri kapatmak ve ayarlar ile biraz oynamak lazım oluyor. Ses efektleri de aynı şekilde etkileyici. 5.1 ses desteğini sonuna kadar kullanan sesler oyuna atmosfer katıyor. Silahlarınızın güçlü sesleri, ses aktörlerinin 1. sınıf seslendirmeleri, yanınızdan geçen büyük kargo gemilerinin uğultusu vs. çok iyi hazırlanmış. Ayrıca oyunun müzikleri kendinizi hakikaten uzayda hissetmenizi sağlıyor.
Hikaye klişeleşmiş bir tarzda eski bir suçlu ve yetenekli bir pilot olan sizin yaklaşan yaratık saldırısına karşı iyi adamcılık yapmak için kodesten çıkartılması diye özetlenebilir. Fakat sorun bunda değil. Aksine kurgu hikayeyi enteresan kılma başarısını gösteriyor. Sorun ilerleme ve gelişmenin inanılmaz yavaş bir şekilde gerçekleşmesi. Kontroller o kadar karmaşık ki oyunun kitapçığını mütemadiyen yanınızda bulundurmak zorundasınız. Zira kontrollerin %90’ı değiştirilemiyor. Ayrıca bir Joystick bu oyun için lüks değil, ihtiyaç. İşte burada Freelancer’ın ilk başta yadırgadığım mouse bazlı kontrol sistemine övgüler yağdırıyorum. Küçük gemilerin kontrolü zor. Sürekli bitaraflara kayıyorlar ve kontrol etmek çok zor. Büyük gemilere geçince rahatlıyorsunuz fakat oyunda o noktaya ulaşmak için bir derviş kadar sabrınızın olması lazım.
Oyunda diğer uzay-ticaret simülasyonlarında olduğu gibi ana hikayenin yanında seçebileceğiniz türlü yol var. Sistemler arası ticaret yapabilir, suçlu peşinde koşturarak ödül kazanabilir, kendi filonuzu oluşturabilir ya da serserinin teki olup savunmasız gemilere saldırabilirsiniz. Fakat bu saydıklarımı yapmak hiç te öyle göründüğü gibi kolay değil. Kısaca şöyle özetleyeyim: Oyundaki kontrolleri anlamak için ortalama 12 saat, idare eden bir gemiye sahip olmanız ve adam akıllı ticarete başlamanız için bir o kadar zaman daha ve “galaksilerin kralı, sensörlerinin hastasıyım” moduna geçebilmeniz için en az 1 hafta boyunca gözleriniz kanlanana, saçlarınız dikleşene, sinirden delirmek üzere olana kadar oynamanız lazım.