1/3

Winning Eleven 10

Birkan İçaçan 3.06.2010 - 12:31
Hakem Konami düdüğünü onuncu kez çaldı ve maç başlıyor...
Platformlar PlayStation 2
Winning Eleven 10
  • Çoklu Oyuncu: Yok
  • Oyun Türü: Spor
Merlin Puanı 90
Artılar Oynanış, yapay zekâ... Kısacası hemen hemen herşey.
Eksiler Kalecilerin birçok şutu sektirmesi, Japonca olması
PS2 sahibi futbolseverlerin en sevdiği iki kelime olan “Winning Eleven”, serinin onuncu oyunuyla tekrar karşımızda. Ben de dâhil olmak üzere her yıl Temmuz sonu Ağustos başını iple çekenler için Winning Eleven 10, hepimizi ters köşeye yatırdı. 27 Nisan’da piyasaya çıkan yapıt, bütün fanatiklerini bir kez daha kendine hayran bırakmayı başarıyor. Bu erken çıkışın nedeni ise Winning Eleven serisinin yeni nesil konsollar için geliştiriliyor olması. Lafı daha fazla uzatıp sizi meraktan çatlatmak istemiyorum. Bu yüzden maçı hemen başlatıyorum.

Serinin dokuzuncu versiyonunda da olduğu gibi yine oyunun kapağını Japonya Milli Takımı’nın yıldızı Nakamura ve Brezilya’lı teknik direktör Zico süslüyor. Baş rollerini Nakamura ve Zico’nun yaptığı güzel bir demo izledikten sonra menüye geliyoruz. Öncelikle hepinizin bildiği üzere yapıt maalesef ki Japonca. Ancak bu oyun sayesinde Japonca’yı söktüğümü belirtip, dil sorununun sizleri oyunu oynamaktan alı koyamayacağından eminim. Zaten yapımcılar, menünün en altında seçeneklerin ne işe yaradığını İngilizce olarak yazmışlar. Futbolcu isimlerinin Japonca olduğunu bile bile “Dostluk Maçı” açtım. İngiliz devi Chelsea’yi seçtim ve karşıma da İspanyol boğası Barcelona’yı aldım. Fark edeceğiniz ilk değişiklik, taktik ekranında olacak. Özellikle arkadaşlarınız taktik ekranında çok vakit harcıyorsa bu yenilik tam size göre. Takım ile ilgili ayarların yapay zekâ yardımıyla hızlıca yapıldığı bir bölüm eklenmiş. Buradaki en dikkat çekici seçenek ise rakibinize karşı en iyi taktiği size sunan özellik. Buna bastığınızda rakibinize karşı en etkili taktik ve dizilim hazır olarak karşınıza geliyor. Diğer bir özellik ise yine bu hızlı ayarlama bölümünden seçtiğiniz üzere, oyuncu değişikliklerini otomatik olarak yapılmasını ayarlayabiliyorsunuz. Yani yorulan oyuncunuzu, PS2’niz sizin yerinize değiştiriyor. Bunların haricinde kadrolar oldukça güncel. Japonca oyuncu adlarına fazla takılmayın, onları düzeltmenin yolunu ilerleyen bölümlerde anlatacağım.

Ve bir senelik bekleyişin ardından hakem, Winning Eleven 10’un ilk maçını başlatan düdüğü çalıyor...

Maça başladıktan sonra grafiklerin değişmediğini görüp moraliniz bozulmasın çünkü her zaman olduğu gibi oynanış, bu açığı oldukça iyi kapatıyor. Oynanıştaki yeniliklere bakacak olursak, fark edeceğiniz ilk özellik paslaşmalar da olacaktır. Artık paslarımız isabet oranı daha gerçekçi olmuş. Ayrıca zamanlamanın da önemi artmış bulunuyor. Gelen topu kontrol etmeden vereceğiniz paslar, takım arkadaşınızın ayağına gitmediğini ya da kontrol edilmesi zor bir şekilde gittiğini göreceksiniz. Dakikalar ilerledikçe seriye eklenen birbirinden güzel animasyonlar ve hareketlerle karşılaşacaksınız. Bu hareketlerden en önemlisi, defans yaparken etkili olan, kayarak topu kendi kontrolüne alma. Dokuzuncu oyunda bu hareketi sadece top çizgiyi çıkarken yapabiliyorduk ancak bu sefer top rakibinizin ayağındayken ya da rakibiniz topu ayağından çok açtığında yapabiliyorsunuz. Söz defanstan açılmışken, WE 10’da futbolcuların gücü de ön plana çıkıyor. Özellikle defans oyuncuları güç özellikleri sayesinde, rakiplerine karşı vücutlarını kullanarak topu kapabiliyorlar. Kalecilere bakacak olursak, kendilerini oldukça iyi geliştirdiklerini söyleyebilirim. Özellikle Cech, Buffon ve Dida gibi kaplanlara gol atmak oldukça zor. Serinin onuncu oyununda, yapımcılar en büyük hatayı ortadan kaldırmışlar. Hepinizin de bildiği üzere önceki yapıtlarda kaleciler sanki çizgilerde duvar varmışçasına çarpıp kalırlardı, mesela aşırtma bir şutu geriye doğru koşarken yakalayıp, çizgiye gelince bir iki adım daha atan kaleci ne olursa olsun, direk başına düşse bile çizgiyi geçmezdi. Ancak bu sefer bu kadar kolay olmayacak çünkü artık sahada gerçek çizgiler var. Mesela karşı karşıya pozisyonda kaleciniz yere yatıp, rakibin ayağından topu aldı ancak kaymaya devam etti ve çizgiyi geçti. Bu durumda kaleciniz çizgiyi geçmeden topu bırakmak zorunda kalıyor ya da uzaktan gelen sert şutu, sırtını çizgi duvarına dayayamadığı için çelmek zorunda kalıyor.