Wild Hearts’ın PC sürümünü hatırı sayılır bir süredir oynuyorum. Hatta yakın zamanda bir Wild Hearts ön incelemesi de yayınlamıştık. EA Originals etiketiyle yayınladığı ilk büyük çaplı işi olarak dikkatimizi çeken oyun, Monster Hunter tarzında bir canavar avlama oyunu ve bunu yazarken herhangi bir kelime esprisi yapmıyorum.
Ön inceleme sırasında oyun hakkında çeşitli bilgiler vermiştim, şimdi ayrıntılı bir şekilde oyunu inceleme zamanı. Bakalım Koei Tecmo ile Omega Force’un elinden çıkan Wild Hearts, türün ilk akla gelen oyunu olan Monster Hunter serisine rakip olabilecek kadar iyi bir oyun mu, yoksa elimizde kalan bir hayal kırıklığı mı olacak.
Wild Hearts dünyamıza çok yakın bir alternatif bir evrende, Japonya olmayan Japonya’da geçiyor. Canavarların kol gezdiği, canavar avcılığı diye bir mesleğin yaygın olduğu, tahtaları kontrol ederek hızla yapılar yapan kişilerin olduğu bir dünya burası. Ülkenin genelinde büyük bir iç savaş var, hikaye sırasında shogunlardan, samuraylardan hatta çeşitli sultanlardan falan bahsediliyor, böyle bir dünyada biz ise canavar avcısı olarak kendimize bir yer arıyoruz.
Oyunun bir hikayesi var ve fena bir hikaye de sayılmaz. Minoto adında kimsenin umrunda olmayan kaderine terk edilmiş bir kasabanın çevresinde dönen olayları görüyoruz. Geçmiş başarısızlıklarını içerek unutmaya çalışan bir samuray, sevimli ve becerikli demirci, anlamadığım bir şekilde bize tripli olan küçük bir ninja, ailesi tarafından bu kasabayı yönetmek için gönderilmiş ama aslında bir bakıma kendisinden vazgeçilmiş prenses gibi farklı karakterler ile görüşüyoruz. Karakterlerin çoğu Monster Hunter’a göre daha fazla bizimle iletişim kuruyor. Ara sahnede koşarak bağırıp sonra ortadan kaybolan tipler değiller, iletişim kuruyoruz, görev alıyoruz ve hikayelerini öğreniyoruz.
Karakterler iyi de biz bu oyunun hikayesini cidden umursuyor muyuz diye sorabilirsiniz, dürüst olmak gerekirse hayır. Hikaye konusunda Monster Hunter oyunları ve ilk Nioh’dan daha iyi bir iş çıkardıklarını kabul ediyorum ama biz buraya canavar avlamaya geldik, ninja maskesi takan 9 yaşındaki veletten trip yemeye değil. Yine de hikayeye biraz daha özen gösterdiklerini ve önemli karakterlerin üzerine daha fazla eğildiklerini görmek hoşuma gitti.
Wild Hearts’ın ayrıntılarına, bu türdeki oyunların en önemli özelliklerinden biri olan ekipmanlar ile giriş yapmak istiyorum. Sonuçta nihai amacımız caanavar avlamak ve bunun için ekipmanlara ihtiyacımız var.
Avlanmak için 8 farklı silah seçeneğimiz var. İlk bakışta az gözükebilir ama… oynarken de az geliyor. Kabul ediyorum, yeni çıkmış bir seride, her biri farklı oynanışa sahip daha fazla silah istiyor olmak biraz açgözlülük gibi gözükebilir ama silahların arasından kendi tarzınıza uygun bir şey bulamama ihtimalinizi de düşünüyorum. Sırf oyun içinde bile ekstra 2 - 3 silahlık fikir ve uygulama var. Belki DLC olarak eklenecektir.
Silah sayısı gözüme az geldi demiştim ama bu silahların kötü olduğu anlamına gelmiyor, aksine her biri kendine has bir stile sahip ve oynanışı ciddi anlamda değiştiriyor. Yay, Karakuri Katana, Bladed Wagasa (Şemsiye), Top, Claw Blade, Nodachi, Çekiç ve Karakuri Staff silahlarının her biri kendine has bir hız ve hasar dengesine sahip. Üstelik nasıl geliştirdiğinize bağlı olarak performansları da değişiyor.
PC sürümünü oynadığım süre boyunca bütün silahları belli bir seviyeye kadar denedim ve üç tanesini daha çok kullanmaya meyilli olduğumu fark ettim. Kombolar arasında şekil değiştiren, küçük bıçaklardan ninja yıldızına, sopadan kocaman bir kılıca kadar çeşitli farklı tiplerde görülebilen Karakuri Staff bunların ilki. İkinci favorim rakibe kancayı takıp Attack on Titan’dan çıkma bir avcı gibi vur kaç taktikleri ile etrafında dolaşarak hasar verdiğiniz Claw Blade. Son olarak oyunun oynanışını Bloodborne tarzı, doğru zamanda parry yapıp karşılık vermeye dönüştürebildiğiniz Bladed Wagasa var, bununla doğru zamanda büyük bir saldırıyı savuşturmanın ve ardından geri saldırmanın verdiği keyfi anlatamam. Ne yazık ki PC sürümünde yaşanan performans problemleri tecrübeyi biraz baltaladı, onun yerine uzaktan sakin sakin ok atmayı tercih eder oldum.
Oyundaki silahların ayrıntılı bir geliştirme ağacı var ve burada test yapmak konusunda tamamen özgürsünüz! Geliştirmeler belli bir yol üzerinden, uygun canavar malzemeleri sunularak yapılıyor ve bir önceki geliştirmeden gelen yetenekleri güçlendirilmiş silaha eklemek mümkün. Ama yaptığınız silahı beğenmediniz ve canavarlardan düşen materyalleri geri mi istiyorsunuz, sadece para karşılığında bütün malzemeleri geri almak mümkün! Para kolay toplanıyor ve boynuz gibi elde etmek için canavarın kafasına özel saldırılar yapma şartı da yok. Müthiş bir kolaylık.
Zırh tarafında biraz daha basit bir sistem kullanılmış. Canavarlardan düşen malzemeler ile yapılan zırhlarda yolunuzu seçebiliyorsunuz. Normal zırhı yaptıktan sonra ekstra malzemeler ile “Kemono” ya da “İnsan” yolunu seçip, toplamda sahip olduğunuz puana göre çeşitli özellikler açıyorsunuz. Mesela silahınızın özelliğinin yanında “3. seviye kemono maskesi” ikonu varsa, zırhınızın tamamının kemono yoluna uygun olması durumunda bu özellik aktif oluyor.
Oyun ekipman ve geliştirme konusunda iyi, malzeme toplama konusunda ise sıkıntılı. Eğer deftere ihtiyaçlarınızı not almak gibi bir huyunuz yoksa (yani çook eski bir oyuncu değilseniz) malzeme listesini sürekli kontrol etmeniz gerekiyor. Monster Hunter bir wishlist sistemi getirmiş, ihtiyacın olanları güncel olarak söylüyor, örneği var yani, niye eklemediniz ki?
Wild Hearts’ın diğer oyunlardan ayrıldığı nokta olan “Karakuri” sisteminden bahsedelim. Karakuri aslında Japonca mekanizma demek ve tam olarak adının hakkını veriyor. Farklı çeşitlerde karakuriler ile, savaş alanında ve savaş dışında işinize yarayacak mekanizmalar kuruyorsunuz. Ön inceleme sırasında biraz bahsetmiştim, savaş sırasında kullandığımız “Basic” ve “Fusion” çeşitlerinin dışında, ulaşım ve hayatı kolaylaştıracak işler için kullanılan “Dragon” çeşitleri bulunuyor.
Üst üste üç kutu dizip tepesine çıkıp düşmanın üstüne atlama, gelen saldırıdan yaylı sistem ya da pervaneli fener ile kaçma gibi basit işleri yapan Basic mekanizmaları savaş sırasında bolca kullanıcaksınız. Gerçekten savaşın seyrini değiştiren ve farklı taktikler uygulamanıza izin veren bir sistem bu.
Üstümüze koşan canavara duvar çekmek, hava fişek atarak uçan canavarı aşağı indirmek ya da kafasına çekiç darbesi vurmak gibi işlevsel özelliklere sahip olanlar ise Fusion kategorisinde. Fusion için birden fazla karakuriyi hızlı ve doğru şekilde yerleştirmeniz gerekiyor, kurulumu da ciddi anlamda Fortnite’a benziyor. Üstünüze yoğun bir saldırı düzenlenirken, özellikle tuzaklar gibi farklı türden karakurileri birleştiren mekanizmaları kurmak bana ilk Fortnite denediğim zamanları hatırlattı. Bu daha eğlenceli ama kendi sorunları var, birazdan değineceğim.
Hızlı seyahat etmemizi sağlayacak araçlar (zipline, arabamsı bir tekerler, tekne), bizim için balık ve malzeme toplayan küçük yardımcılarımıza özel mekanlar, demirci ocakları ve benzeri sahra ekipmanları ise Dragon kategorisinde toplanmış. Bunlar için Dragon Pit adı verilen bölgeleri aktif hale getirip geliştirmemiz gerekiyor. Açıldığı gibi bütün haritayı zipline ile doldurmak ya da her yana hızlı seyahat sağlayan kamplar kurmak gibi bir şansınız yok. Burada denge tam olmamış bence, haritayı tamamen öğrenene kadar çok fazla zamanı koşarak geçiriyoruz, biraz daha dengeli olsa güzel olabilirdi.
Karakuri sistemini genel olarak sevdim, oyunun türe getirdiği güzel bir yenilik ama bir sorun var ki çok canımı sıkıyor. Fusion kategorisindeki karakurileri kurmak kimi zaman saçma şekilde zorlaşıyor. En basit örneği vereyim, bomba kurmak için iki spring arasına bir meşale koymamız gerekiyor, oyun menü açılınca otomatik üst üste koyacak şekilde planlıyor ve hızla yapıyorsunuz, zaten hızlı olmazsanız canavar tepeliyor.
Bazen mükemmel şekilde işleyen taktik bazen işlemiyor! Doğru tuşlara doğru zamanda bastığıma kesin emin olmama rağmen üst üste iki spring ve bir meşale ile ya da hepsi yan yana dizilmiş halde karşılaşabiliyorum. Kimi zaman ping, kimi zaman fps düşmesi diğer zamanlarda ise hızla bastığım tuşları yanlış okuması yüzünden tahta israfı yapıyoruz. Hızlı bir dövüşte 6 parçalı karakurilerin ne kadar zor olabileceğini siz düşünün.
Zaten bu ekipmanları kurmak için kullandığımız malzemeleri etraftaki kaya ve ağaçlardan çıkarıyoruz ve hep karşımıza çıkmıyorlar. Bir diğer seçenek canavarın üstüne atlayıp zayıf noktasından elde etmek, canavarın aktifliği ve kamera yüzünden bu da kesin çözüm değil. Oyunun buna getirebileceği en güzel çözüm, hızlı menüden kurmak olabilir ya da canavarların hızını biraz azaltmak. Tek başınıza oynarken oyun hamuru gibi o duvardan bu duvara sizi çarpan canavarlara “bir saniye mekanizma kuruyorum” diyemiyorsunuz.
Wild Hearts’ın ana konsepti olan canavarlar konusunda iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim. Canavarların tasarımları çok güzel, sahip oldukları elemente göre çevreyi yeniden şekillendiriyorlar, siz manzarayı izlerken kökler sizi bir köşeye fırlatıyor falan. Üstelik dövüşler de hem silahlar hem de karakuriler sayesinde gayet eğlenceli. Kemono adı verilen canavarlar ile ilgili bir iki sıkıntımız var, onlardan bahsedelim.
İlk olarak bu canavarlar aşırı hızlı ve güçlüler. Tamam doğaüstü bir canavar ile kapışıyoruz ve hızlı olması çok normal ama kameranın da buna uyum sağlayabilmesini isterdim. Canavara kilitlenseniz bile kamera bambaşka yerlere gidiyor, canavar havaya zıplıyorsa ya da uçuyorsa zaten bittiniz, kameraman işi bırakıp gidiyor. Burada en büyük sorun kameranın karakterimize fazla yakın olması. Kemono gelince biraz geri gidiyor ama hiç faydası olmuyor. Hele bir canavarın üstüne çıkın da o sırada koşmaya başlasın, kamera tamamen size zoom yapıp çılgınlar gibi sallanıyor.
Canavarlar hem hızlı hem güçlü hem de sizi takip ediyorlar. Bahsettiğim sizi kovalamaları değil, saldırılardan kaçamıyorsunuz. Canavar iki ayağı üstüne kalkmış ve tepenize çökecek, hızla yana doğru koşup vurabileceği alandan uzaklaşıyorsunuz çünkü mantıklı geliyor değil mi? Zaten kamera da canavara değil size odaklı olduğundan tam yerini görmüyorsunuz. Normalde dört ayaklı olan şaha kalkmış canavar adeta iki ayaklı insan çevikliği ile size dönüyor ve yine üstünüze düşüyor. Oyun sizden “son saniyede” kaçınmanızı ya da karakurileri kullanmanızı istiyor. Karakuri için malzeme yok, kamera yüzünden hayvanın saldırısını göremiyorsunuz, o zaman yapacak bir şey yok, %50 şansla eziliyorsunuz.
Oyunda 20 civarında canavar ve bunların farklı versiyonları bulunuyor. Aynısının buzlusunu kesip sonra bir de “bak bu öfkeli ama” diye daha güçlü halini falan dövdüğümüz zamanlar oluyor. Çeşitlilik kötü değil aslında, canavar sayısını bir eksi olarak görmüyorum. Oyun çıktıktan sonra eklenecek içerikler ile yeni canavarların da geleceği biliniyor. Canavar dövüşleri genellikle çok keyifli, yanında uyutucu gaz salan farelerle gezen Sporetail’e karşı biraz mesafeliyim, tek başına oynarken hayattan bezdiren bir dövüş olabiliyor.
Kemenoların atmosferi baltayan bir huyu var, bundan bahsetmeden geçemem. Monster Hunter serisinde en hoşuma giden şeylerden biri alan mücadelesi, iki canavar karşılaşınca alanın kontrolü için birbirlerine meydan okuyup savaşıyorlar, biz de uzaktan izlemek ya da istediğimiz tarafın yardımına gitmek konusunda özgürüz. Bu oyunda yok! Canavarın geldiğini gören “hadi ben kaçar” diyerek ayrılıyor. Doğaları gereği yapmıyorlar desem, oyunun hikayesi zaten alan savaşı üzerine kurulu. Nadiren küçüklerin büyük kemenolarla savaştığını gördüm ama beni gören herkes üstüme koştuğundan bu da hep olan bir şey değil.
Oyun hakkında iyi kötü bir şeyler anlattım, genel olarak izlenimim oldukça iyi aslında ama oyunun en kötü yanından henüz bahsetmedim. Optimizasyon yapmayı unutmuşlar! Üstelik bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilmek için bilgisayarımı bile güncelledim. Hemen bahsedelim!
Oyun kimi zaman çok etkileyici gözüküyor, diğer zamanlarda ise kötü değil, ben görsel anlamda karşılaştığım şeyden gayet memnunum. Ortamlar güzel, karakter modelleri harika, canavarlar desen özellikle rage moduna geçtiklerinde tam bir görsel şov. 2060 model ekran kartımla ben bu oyunu rahatlıkla oynayabiliyorum gibi gözüküyor, en azından teoride. Gerçekliğe döndüğümüzde ise oyun dengesiz bir fps sunuyor ve bunun sonucu olarak savaşlarda ağır çekim anlar yaşamayı geçtim, düz ortamda koşarken bile sıkıntı çekiyorum. FPS değerlerinde tutarlılık sıfır, oyun rahat oynanabilir halde değil.
Grafik ayarlarıyla oynamak falan hiç işe yaramadı, oyunda bir supersampling özelliği var, çamurlu yağmura yakalanmış aracın ön camı gibi bir grafik kalitesinde 60 fps oynayabiliyorsunuz. Büyük nimet değil mi? Değil. Ama sonra aklıma geldi, oyun ayarlarından FPS değerini sabit 30 yaptım ve sorunum büyük oranda çözüldü. Ben ortalamanın biraz üstünde bir PC’de oyunu 1080p çözünürlükte 30 FPS oynadım. 2K çözünürlükte nasıl olacak diye denedim, orada da sıkıntısız bir şekilde 30 FPS çalıştı. Bu sırada Xbox’da inceleyen arkadaşım 60’dan zaman zaman düştüğünden bahsediyordu.
Bir süredir ekran kartını yenilemeyi düşünüyordum, belki bu iyi bir fırsattır diyerek kartımı 3070’e güncelledim ve FPS değerini tekrar yükselttim. Öncelikle 2K çözünürlükte denedim, sonuç kötü, aynı takılmalar devam ediyor. 1080p çözünürlüğe çektim ve zerre değişiklik yok. Sorun kartımın güçlü olmaması değil, oyunun kartı kullanmaması. Grafik ayarlarını en düşük seviyeden en üst seviyeye kadar her şekilde denedim, aldığım maksimum FPS artışı 12 oldu. En sonunda 30 FPS sabitleyip 2K çözünürlükte oynamaya karar verdim, hiç olmazsa gözümüz güzellik görsün.
Çözünürlük ayarlarını ve bazı kritik grafik ayarlarını oyun içinde yapamıyoruz, bunlardan birisi de tam ekran geçişi. Deathstalker gibi zaten kamera yüzünden iyice zorlu hale gelen bir dövüşü arkadaşımla birlikte oynamayı denedim, ben böyle bir eziyet hatırlamıyorum. Etrafta kar fırtınası var, Deathstalker buz tabanlı saldırılar yapıyor ve ben bir şey denerken oyunu yanlışlıkla Borderless olarak bırakmışım. Oyun herhangi bir şekilde tam ekran yapmama izin vermiyor, alt-enter kombinasyonunu bile devre dışı bırakmış. Kar altında 20 - kapalı alanda 25, Deathstalker saldırırken 10 FPS değeriyle dövüşü yaptık, kaybettik tabi ki.
Oyunun çıktığı gün gelecek bir güncelleme ve NVIDIA sürücüleri ile eklenecek DLSS sayesinde sorunların çözüleceğine emindim, bu yazıyı çıkışının ertesi günü yazıyorum, hala bir değişiklik yok. Oyunu böyle piyasaya süreceğinize çıkışını 1 - 2 hafta erteleyip sorunları çözseydiniz keşke. Hani düzeltilebilecek sorunlardan puan kırmak istemiyorum ama o acıyı ben çektim, başkasına bahsetmezsem vebali benim üzerime kalacak.
Oyunu Xbox Series X’de oynayan av arkadaşım (Sabri Erkan Sabancı) oyunun performansının gayet akıcı olduğunu, kimi zaman ufak problemler yaşadığını anlatıyordu ve ben o sırada 30 FPS oynuyorum güncellenmiş PC ile. Çıkışına birkaç gün kala PlayStation 5 versiyonunu da deneme fırsatı edindim ve performansı kendi gözlerimle görmek istedim. Oyun konsolda akıyor, bunun ötesinde bir şey diyemem. Bladed Wagasa ile yapamayıp sinirlendiğim bütün o savuşturmaları PlayStation 5’de o kadar rahat yaptım ki oyuna güncelleme ile savuşturma kolaylığı mı geldi diye düşündük. Bu oyun 30 FPS oynanmaz mı, oynanıyor gayet, 40 saat oynadım. Ama PlayStation 5’te o akıcılığı ve rahatı gördükten sonra PC sürümünü tekrar açasım gelmedi. Sürücüleri bekliyorum.
Oyun ses ve müziklerine de kısaca değineyim. Ses ve müzikler çok iyi, atmosfere uygun şekilde kullanılmışlar. Yunus sesi çıkaran kemeno yüzünden bir süre yunus sesi duymak istemiyorum mesela. Öyle iyi kullanılmış. Atmosfer çok güzel verilmiş. Seslendirmeler konusunda zaten hikayeye ve ekibe özen göstermişler. İngilizce seslendirmede araca japonca kelimeler sıkıştırmak ve bunu altyazılarda da yapmak garip olmuş. Ben tercih etmezdim ama neyse.
Wild Hearts gayet iyi bir oyun. Monster Hunter oyunlarını birebir kopyalayıp önümüze çıkarmak yerine yeni mekanikler ekleyen, olan mekanikleri ise kendi dokunuşlarıyla tekrar yorumlayan bir oyun. Şu anda Monster Hunter World ya da Rise’a rakip olur mu derseniz, henüz cilalanması gereken noktalar ve küçük dokunuşlara (minimap gibi) ihtiyaç var ama bu yolda çok iyi bir başlangıç yapmışlar. Omega Force - Koei Tecmo ekibi EA desteğiyle bu seriyi devam ettirirse ciddi bir mücadeleye şahit olabiliriz.
Peki oyunu incelediğim, daha iyi incelemek için gidip ekran kartını bile güncellediğim PC tarafında oynamanızı önerir miyim? Eğer gerekli güncellemeler ve DLSS desteği gelene kadar 30 FPS olarak oynamak konusunda bir sıkıntınız yoksa evet. Zaten bu güncellemelerin yolda olduğu söylendi, yakında gelecektir. Ben çıktığı gün hazır olmasını tercih ederdim ama neyse.
Eğer elinizde PlayStation 5 ya da Xbox Series varsa sakın PC’de oynamak gibi bir hata yapmayın. Oyunda cross-platform desteği var ve her platformdan oyuncu ile birlikte oynayabiliyorsunuz. Yok yere sinir stres sahibi olmaya gerek yok. Ayrıca konsol tarafında oynayacak olanlar verdiğim puana 10 ekleyebilir.
Ben bu oyunu çok beğendim, Monster Hunter’a güzel bir alternatif olduğunu düşünüyorum, gelecekte de iyi bir rakip olacaktır. Ama son 2 haftadır sinirden kafamı duvarlara vurma isteği oluşturan PC sürümü yüzünden ve açıkçası oyunda aldığım fps değerinden daha yüksek olan 70 dolarlık fiyat etiketinin hakkını şu haliyle tam veremediği için herkese öneremem. Gamepass sahibiyseniz EA Play ile 10 saatlik deneme sürümünü mutlaka oynayın. Size göre bir oyun olup olmadığını ve PC performansını test etmiş olursunuz. Kararınızı da buna göre verebilirsiniz.
------
Biz manyaaaz :)