Video oyunları oynamayı çok seviyoruz. Her bir video oyunu oyuncuları bambaşka dünyaları taşıyıp, ne bir filmde ne de bir kitapta görebileceğimiz hikayeleri oyunculara en iyi şekilde tecrübe ettirebiliyorlar. Başında saatlerimizi harcadığımız bu başarılı yapımların en büyük handikapı ise bizden zamanımızı alması oluyor. Herhangi bir şekilde geri kazanamayacağımız zaman kavramını, kendimizi iyi hissetmek için oyunların başında harcıyoruz. Belki günlük yaşantının getirdiği sıkıntılardan kaçmak için video oyunların çatısı altına sığınıyoruz, belki de en yakın arkadaşlarımız ile daha güzel vakit geçirmek için. O kısmın tercihini yapmak tamamen sizin elinizde, fakat video oyunların psikolojimize ve dolaylı yoldan beynimize etki ettiğini bilmeniz gerekiyor.
Konsolun, telefonun veya bilgisayarın başında ne kadar vakit geçirmenizden tutun da oyunun içeriği ve birlikte oynadığımız insanlar dolaylı yollardan biyolojik olarak hayatımıza etki ediyor. Yapılan araştırmalara göre global olarak oyuncuların ekran başında geçirdiği süre toplamda 3 milyar saate denk durumda. 150 milyonluk oyuncu nüfusu ile video oyun pazarına hükmeden Amerika Birleşik Devletleri’nde her oyuncu haftada en az 3 saatini video oyunların başında geçiriyor. Belirtilenlere göre ortalama bir Amerikan oyuncunun yaşı ise 35 ve oyuncuların yüzde 72’si 18 yaşının üzerinde. Video oyunlar ile oynayan kişilerin yaşı yetişkin seviyesinde olunca, aile kurma yetisine sahip bireylerin de video oyunlarla ilişkili olduğunu tahmin edebiliriz. Yine başka bir istatistik araştırmasına göre Amerika’lı ailelerin çoğu video oyunlar ile iç içe yaşıyor. Böylelikle ailelerin çocukları da küçük yaşlardan itibaren video oyun kültürünü kavrayabiliyor.
Genel olarak en çok satılan oyunların başını ise FPS türüne ait oyunlar çekiyor. Amerika’da en popüler oyun serileri Call of Duty, Battlefield ve rakiplerine göre az da olsa HALO olarak gösteriliyor. Her ne kadar bu oyunlarda şiddet unsuru ön planda olsa da, yapılan tüm bilimsel araştırmalar şiddet içeren video oyunların insan hayatına etkisini kanıtlayamamıştır.
Her ne kadar video oyunların, oyuncuların sağlıklı olan psikolojisine uzun vadede zarar vermediği kanıtlanmış olsa da, beynin motor ve karar verme fonksiyonlarına olan etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Eğer dilerseniz bu konu ile alakalı yapılan 116 bilimsel araştırmanın özetini Frontiers in Human Neuroscience’dan okuyabilirsiniz.
Yapılan araştırmalarda bilim insanları uzun yıllardır video oyunların, insan beynine olan yapısal etkilerini araştırdı. Bunun yanında beynin işlevselliğini bozup bozmadığı konusunda da araştırma yapmaya devam eden bilim insanları, video oyunlara maruz kalan bireylerin beyinlerinin çalışmasında değişiklik gözlemlerken, oyunların beynin yapısına da etki gösterdiği sonucuna ulaştı.
Bilim insanları analizleri sonucunda video oyunların, insan dikkatine olan etkisinin altını çiziyor. Deneylere davet edilen bireyler video oyunları ile vakit geçirdikten sonra, kendilerine verilen görevleri daha az efor sarf ederek daha fazla dikkatli bir şekilde yaptıkları gözlemlenmiş. Yani video oyunları ile normal düzeyde vakit geçiren bireylerin, diğer insanlara nazaran yaptıkları işlerde detayları gözden kaçırmadığını söyleyebiliriz.
Video oyunların beynin yapısını etkilediğini söylemiştik. Bilim insanları bu kısımda, video oyunların beynin nesneleri algılamak için kullandığı görsel ve uzaysal becerilerden sorumlu bölümü geliştirdiğini belirtiyor. Yapılan deneylerin bu tarafına katılan bireylerde uzun vadede beynin sağ hipokampus bölümünün geliştiğine dikkat çekiliyor. Böylelikle eğer bir halı saha maçında kafa topuna çıkarken topun düşeceği yeri ve hızı diğer oyunculardan daha hızlı hesaplayıp topa doğru zıplayabiliyorsanız, bunu video oyunlara borçlu olabilirsiniz.
Ancak eğer video oyunların kendinize daha fazla yarar sağlamasını istiyorsanız, bilim adamları insan beynini yoracak bulmacaları öneriyor. Alzaymır hastalığına bile çare olabilen bu tarz oyunların insan hafızasını geliştirdiğini söyleyen bilim adamları, daha zorlu oyunların beynin ödül mekanizmasını çalıştırdığının altını çiziyor. Oyunlarda başarı yakaladığımızda (LoL’de Penta, Dota’da Rampage, CS:GO’da Ace yapmak vs.) mutlu olmamızın sebebi ise buna bağlanıyor.
Fakat bu mekanizmayı fazla çalıştırır ve beyninizi buna alıştırırsanız bunun kötü sonuçlar doğurabileceğini belirtelim. Çünkü bilim insanları beynin ödül mekanizmasının daha çok gerçek hayatta etkin olmasını destekliyor. Oyunlarda devamlı olarak yakaladığınız sanal (sahte) başarı hissiyatı, sizleri oyunlara bağımlı yapabiliyor ve gerçek hayatta kazandığınız başarılar beyninizi tatmin etmiyor. Örnek vermek gerekirse bir Counter Strike maçında karşı takımı tek başınıza öldürdüğünüzde beyninizin salgıladığı Seratonin, Dopamin, Oksitosin ve Endorfin hormonları, gerçek hayatta derslerinizde ve işinizde yakaladığınız güzel başarılarda salgıladığı yine Seratonin, Dopamin, Oksitosin ve Endorfin hormonuna göre daha fazla seviyede.
Oyunlarda yakaladığınız başarı hissiyatının, gerçek hayatta karşılaştığınız sorunları anlık olarak (uyuşturucunun etkisi ile aynı) unutturabileceğinin farkındayız, hayatınızı bu tarz rekabetçi oyunlara adamamanızı, bu tarz oyunların hayatınızda yalnızca hobi olarak kalmasını öneriyoruz.
Sona geldiğimizde video oyunların beynimize olumlu yönde etki ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle hikayesi özenle yazılmış oyunların edebi yönleri bizleri tatmin etmeye yararken, rekabetçi oyunlarda ise günlük stresimizi atabiliyoruz. Fakat tür ayırt etmeksizin tüm oyunların fazla kullandığımız zaman ciddi sorunların da beraberinde geldiğini unutmamamız gerekiyor. Ayrıca bu konuda oyun seçiminin de önem taşıdığını unutmadan belirtelim.
Bu makale yazılırken bu kaynaklardan yardım alınmıştır,
Fakat TDK öyle demiyor,
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=ALZAYMIR