Tiny Tina’s Wonderlands, Borderlands 2’nin en beğenilen eklentilerinden birisi olan Tiny Tina’s Assault On Dragon Keep paketinin ruhunu, ana oyundan bağımsız bir şekilde devam ettiren bir spinoff olarak ekranlarımıza konuk oluyor. Dungeons and Dragons sisteminin Borderlands evrenindeki dengi olan Bunkers and Badasses sisteminde geçen oyunda, Tina’nın bizim için hazırladığı yeni senaryoyu tecrübe ediyoruz.
Borderlands serisinden bağımsız olarak çıkış yapan Tiny Tina’s Wonderlands, Borderlands 3’ten ne kadar farklı, oyunun şikayet edilen kısımları ne kadar elden geçirilmiş, kendi başına bir oyun olarak oynamaya değer mi yoksa yalnızca fantastik makyaj yapılmış bir Borderlands 3 ile mi karşı karşıyayız, gelin birlikte inceleyelim.
Oyunumuz yine Pandora’da geçiyor. Daha önceki oyunlardan tanıdığımız Tiny Tina ve seriye yeni eklenen iki arkadaşı ile birlikte Bunkers and Badasses (B&B) oynamaya başlayan bir acemi olarak maceraya dahil oluyoruz. Kötü Dragon Lord’u durdurmak için yola çıktığımız oyun, beklenmedik müdahaleler ile akışı değişen hikaye, tanıdık yüzleri karşımıza çıkaran eğlenceli yan görevler ve ekip üyelerimizin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları ile eğlenceli bir macera sunuyor.
Oyunun ana hikayesi etkileyici, aklınızı başınızdan alacak bir tecrübe sunmuyor, zaten Borderlands oyunlarında bu tür bir şey bulmayı da beklemiyorum. İlginç karakterler, eğlenceli diyaloglar ve topladığımız silahları üzerinde deneyebileceğimiz düşmanlar ile dolu bir dünya var. Üstelik Borderlands 3’te olduğu gibi anlamsız espriler ve komik olmaya çalışıp başaramamış olaylar büyük ölçüde gitmiş. İyi seçilmiş seslendirme kadrosu ve üçüncü oyuna göre daha iyi yazılmış diyaloglar mevcut.
Oyun dünyasına ve fantastik eserlere aşina olanların yan görevlerde çok eğlenceğine eminim. Harry Potter ve Witcher gibi popüler serilere gönderme yapan bir sürü farklı yan görev bulunuyor. Küçük goblinlerin kötü bir büyücü tarafından yapılan büyüyle maviye dönüşmesi gibi “bu hikaye tanıdık geliyor” dedirten yan görevler mevcut. Serinin eski oyunlarından karakterler de beklemediğim şekillerde hikayeye dahil oluyor.
En büyük özelliklerinden biri oyuncuya sunulan özgürlük olan masaüstü rol yapma oyunlarını temel alan bir oyunun, hikayede yapacağımız seçimler konusunda bize daha fazla özgürlük sunmasını isterdim. Kötülük yapmak için masumları öldürmek ya da çimlere basmak gibi ufak seçimler yapmaktan öte, hikayeye etki edebilecek şeyler olabilirdi. Bu fırsatı kaçırmışlar.
Tiny Tina’s Wonderlands fantastik dünyası ve karakterleri ile farklı gözükmeyi başarıyor ama özünde bir Borderlands oyunu. Serinin sevdiğiniz (ve muhtemelen sevmediğiniz) çoğu özelliğini içinde barındırıyor. Masaüstü rol yapma oyunlarına uyarlanmış yapısı ile yeni şeyler denemek için güzel bir fırsat gibi gözüken Tiny Tina’s Wonderlands, ne yazık ki bu fırsatı fazla kullanamamış.
Oyun bildiğimiz FPS görüş açısı ile üzerimize koşan her şeyi vurmak ve üzerlerinden düşen eşyaları toplamak üzerine kurulu. Bu sırada Tina, masadaki diğer oyuncular ve Dragon Lord’un yorumlarıyla hikayeyi dinliyoruz. Borderlands oyunlarında haritalar arasında seyahat etmek için araç kullanıyorduk, burada ise durum biraz farklı.
Oyunun büyük bir kısmında FPS görüş açısı ile düşmanları temizleyip, görevleri tamamlayacağımız bölgeleri geziyoruz. Bölgeler arasındaki bağlantı ise, önceki oyunların aksine, Overworld adı verilen bir alan üzerinde sağlanıyor. Overworld üzerinde oluşturduğumuz karakterin koca kafalı figürü ile dolaşıyor, bölgeye özel yan görevleri yapıp rastgele üzerimize atlayan düşmanlarla savaşa giriyoruz. Çimenlere dikkat.
Overworld güzel düşünülmüş ama uygulaması çok da iyi olmayan bir bölüm. Temizlenecek kamplar, rastgele saldırılar, toplanacak eşyalar ile dolu ama bir süre sonra ilginç olmaktan çok tekrara düşüyor. Tasarım olarak çok güzel, Tina’nın kola kapaklarından yaptığı köprüler, bantlarla tutturduğu tepeler, önümüzü kapatan cips gibi engeller çok hoş olmuş ama bir yere kadar.
Borderlands oynayanların aşina olduğu loot problemi bu oyunda da bulunuyor. Oyuna başladığınızda o kadar fazla eşya düşüyor ki bir yerden sonra eşya toplamak yük haline geliyor. Çok fazla eşya var ve bunların büyük bir kısmı kısa süre içinde işe yaramaz hale geliyor. Üstelik envanterimiz çok küçük ve geliştirilmesi pahalı. Bu sorun son seviyeye ulaşıp Mythic seviye görevlere girmeye başlayınca biraz düzeliyor ama oyunun ilk 40 seviyesi boyunca eşyaların arasında boğulmak sinir bozucu. Daha az sayıda, sınıflara özel ekipmanlar ile bu sorun çözülebilirdi ama Borderlands formülünü fazla değiştirmek istememişler gibi düşünüyorum.
Hikayeyi tamamlayıp son seviyeye geldikten sonra oynayabileceğiniz Chaos Chamber adındaki moddan da bahsetmem gerek. Rastgele oluşturulan bölümlerde seçtiğiniz zorluk seviyesine göre ödüllendirildiğiniz, düşman dalgalarına karşı mücadele ettiğiniz bir bölüm. Sınırlı sayıda canınızın olduğu modda çok fazla ölürseniz baştan başlamanız gerekiyor. Hafiften rogue-lite tarzını hatırlatan eğlenceli bir mod olmuş.
Daha önce herhangi bir Borderlands oyunu oynadıysanız bu oyunda nelerle karşılaşacağınızı büyük oranda tahmin edebilirsiniz. Ateşli silahlar, fırlatılabilir eşyalar, kalkanlar, sınıf yetenekleri ve bir sürü toplanabilir eşya sizi bekliyor ama bir fark var. Oyunun konseptine uygun olarak her şey fantastik bir rol yapma dünyasına uygun hale getirilmiş. Silahlar ortaçağ ve steampunk temalı, el bombaları yerini büyülere bırakmış, karakter sınıfları ise B&B dünyasına özel hale gelmiş. Bir de yakın dövüş silahları eklenmiş ama beklediğim kadar iyi yerleştirilememişler. Kısaca bir bakalım.
Ateşli silahlar görsel olarak değişim geçirmiş olsa bile, hala Borderlands serisinden tanıdığımız silahlar ve bu kötü bir şey değil. Sonuçta B&B evreni buna uygun geliştirilmiş. El bombaları yerine gelen büyüler hem görsellik hem de etki açısından birbirinden farklılar ki bu çok güzel bir şey. Farklı güç ve türlere sahip bir sürü yakın dövüş silahı da eklenmiş ama kullanımı biraz kısıtlı kalmış. Bir de seçtiğimiz sınıfa göre pasif ve aktif olarak kullanabileceğimiz özellikler var.
Temeline masaüstü rol yapma oyunlarını alan, ana oyunlardan bağımsız bir şekilde çıkan Tiny Tina’s Wonderlands bazı beklentilerimi havada bıraktı. Fantastik dünya denince akla gelen iki şey yakın dövüş silahları (özellikle kılıçlar) ve büyü olur. Bu oyunda ikisi de var ama yeterince öne çıkamamışlar.
Yakın dövüş silahlarını oyunun melee saldırılarını yaparken kullanabiliyoruz, kılıcı elimize alıp düşman grubunun arasına dalmak gibi bir şansımız yok. Oyun içinde çok güzel silahlar var, hatta yakın dövüşe uygun sınıflar bile var ama bu şansı kullanmamışlar. Sürekli melee tuşunu spamlayıp düşmanları yenmek gibi bir şansını yok, olsa da çok kullanışsız bir seçenek olur zaten.
Oyunda el bombaları yerine büyüler var ve bir sürü farklı türe sahip. Bir büyü gökten düşmana farklı element etkilerine sahip bir meteor indirirken, diğeri ne kadar şarj olduğuna bağlı olarak geniş alana etki eden bir güç fırlatmamızı sağlıyor. Büyüleri bütün sınıflar kullanabiliyor. Keşke büyüler biraz daha karakter sınıfımıza özel olsaydı diye düşünmedim değil ama kullanması çok eğlenceli.
Seçtiğimiz sınıfa göre bir yetenek ağacına ve özel yeteneklere sahip oluyoruz. Aktif olarak kullanabileceğimiz iki özel yetenek dışında, seçtiğimiz sınıfa özel farklı pasif yeteneklere de sahip oluyoruz. Bazı sınıfların saldırı gücü ve yetenekleri güçlenirken, benim de tercihim olan Clawbringer gibi sınıflar yanlarında eşlik eden yaratıklara sahip oluyor. Seviye atladıkça verdiğimiz yetenekler ile hasar arttırma, kalkan süresi ya da mermi değiştirme hızı gibi pasif güçlendirmeler alabiliyoruz. İleride ikinci bir sınıf daha alıp daha fazla özelliğe sahip olabiliyoruz. Karakter geliştirme tarafı güzel ama sınıflara özel ekipmanlar olmadığı için çok büyük farklar görünmüyor.
Playstation 5 üzerinden oynadığım Tiny Tina’s Wonderlands iki farklı grafik seçeneği ile geliyor. Görsel kaliteye önem veren oyuncular 4K çözünürlükte 60 FPS olarak oynayabilecekleri Visual modunu tercih ederken, Performance modunda daha yüksek FPS oranlarına ulaşmak da mümkün. Ben tercihimi görsel kalite tarafında kullandım ve sorunsuz şekilde oynadım. Daha yüksek FPS sağlayan performans modu 1080p çözünürlükte oynanıyor ve kalabalık ortamlarda takılmalar yaşanabiliyor. İlerleyen bölümlerde, kalabalık savaş alanlarında denediğimde bazı küçük takılmalar yaşadım ama genel olarak oynanabilir duruyor.
Oyunun seslendirme kadrosu çok güzel. Tiny Tina rolünde Ashley Burch yine başarılı bir performans ortaya koymuş. Oyun masasında bize eşlik eden karakterlerden Valentine’ı Brooklyn 99’dan tanıyabileceğiniz Andy Samberg, Frette’yi ise Wanda Sykes seslendiriyor. Her iki oyuncu da gayet iyi bir performans ortaya koymuş ama performans konusunda zirvede Dragon Lord var. Arrested Development ve BoJack Horseman dizilerinden tanıdığımız oyuncu Will Arnett, oyunun kötü karakteri ve sürekli kendimizi sorgulamamıza sebep olacak şeyler söyleyen Dragon Lord olarak müthiş bir iş çıkarmış. Farklı dil seçenekleri olmasına ve bunlardan birisi Japonca olmasına rağmen, harika bir iş çıkaran seslendirme kadrosu yüzünden oyunu İngilizce olarak oynamayı tercih ettim.
Tiny Tina’s Wonderlands fantastik tema üzerine kurulu bir Borderlands oyunu olmuş. Ana oyundan bağımsız olarak çıkış yapması ve yeniliklere açık bir temeli olmasına rağmen, Borderlands serisinden fazla uzağa gitmek istememiş gibi gözüken bir yapım. Yaklaşık 9 saatte bitirebileceğiniz ana hikayesi eksi gibi gözükebilir ama arkadaşlarınızla eğlenceli vakitler geçirebileceğiniz şeylerle dolu bir oyun sizi bekliyor. Üstelik konsollarda ikinci kumandayı alıp bölünmüş ekrandan oynama fırsatı da var. Yeni nesil konsollarda bu destek 4 kişiye kadar çıkıyor, böylece yıllar önce multiplayer oyunların nasıl oynandığını yeni nesil oyuncular da tecrübe edebilecek. Tabi o yıllarda tv ekranları daha küçüktü. Pc kullanıcıları ise anlamadığım bir şekilde bu oyun moduna sahip değil.
Sürekli yüzümü gülümseten komik anları(Magic missile sahnesi gibi) , harika seslendirme ekibi, eğlenceli dünyası ile Tiny Tina’s Wonderlands türü seven oyunculara rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir oyun. Sadece yakın dövüşe biraz daha önem verip, envanter sistemini geliştirmelerini isterdim. Şu haliyle bile Borderlands dünyasında geçen en iyi ikinci oyun olduğunu düşünüyorum. İlki Tales of Borderlands tabi ki.
Oyunun Playstation 5 sürümü Playstation Store üzerinden 699 TL fiyat etiketi ile satın alınabilir durumda. Xbox Series S / X sürümü de aynı fiyat etiketi ile Microsoft mağazasından satın alınabilir. PC üzerinden oynamak isteyen oyuncular oyunu Epic Store üzerinden 429 TL ödeyerek satın alabilir. Oyun bir süre Epic Store’a özel olacağından, Steam üzerinden satışı bulunmuyor.
Hangi platformdan alırsanız alın, oyunun cross-play özelliği sayesinde diğer platformlarda oynayan oyuncularla aynı partiye girme şansınız da bulunuyor. Bu sayede oyunu Playstation, Xbox ve PC kullanıcıları ile birlikte oynayabiliyorsunuz.