Gözlerinizi şimdiden karanlığa alıştırın
1998 yılında ilk kez dünyamıza giren Garrett o zaman kadar daha önce yaşamadığımız derecede gizlilik öğesini, atmosfere dahil ederek sunmuştu bizlere.
Geldik 2013 yılına ve yeni bir Thief oyunu (2004’teki son oyundan sonra) tam 9 sene sonra karşımıza çıkt. O zamandan beridir oyunun haklarını elinde tutan Eidos artık dağıtımcılık rolünü Square Enix’e devredip kendisi yapımcılığa soyundu. Peki, bu yeni Thief’de bizleri neler bekliyor? Gelin onlara bir bakalım.
Öncelikle ilk başta Thief 4 olarak anılan oyunun ismi Thief olarak değiştirildi. Bu da oyunun tıpkı yeni Tomb Raider gibi bir reboot olacağını gösteriyor. Zaten Game Informer dergisi ve sitesinin verdiği bilgiler ve Square Enix’in yayınladığı basın bülteninden Thief’in yeni nesil konsollar için hazırlandığını öğrendik.
Her şeyden önce yeni oyunun hikayesine kısaca göz atacak olursak, Garrett da bizimle birlikte “City” olarak adlandırılan endüstriyel metropolise geri dönüyor. Bir süredir uzaklarda olan Garrett, geri döndüğünde şehrin eski halinden eser kalmadığını fark ediyor. Şehirde bir veba salgını var. Üstelik Baron adlı bir tiran halka zulüm ediyor. Zenginler rahatlık içinde yaşarken fakirler her zamanki gibi sefalet içinde. Garrett ise bu duruma “bardağın yarısı dolu” mantığı iler bakarak, politik kaostan kendine zenginlik çıkartma planları yapıyor.
Eski oyunu oynayanlar bilir ki Garrett’ın hiçbir zaman için aklında kahraman olmak gibi bir düşüncesi yoktu. O bir hırsız ve bir hırsızı ne kadar az kişi tanırsa o kadar başarılı bir hırsız olur. Dolayısı ile yaptığımız her eylem, iyi ya da kötü, çok az kişi tarafından bilinmek zorunda.
Eidos Montreal GM’i Stephane D’Astous yayınlanan basın bülteninde oyun hakkında şunları söylüyor:
“Thief ile oyunculara çok değerli bir mücevher sunuyoruz. Hayranları serinin eski oyunlarını çok sevmişlerdi ve biz de o sevgiyi oluşturan özü yeni oyunda da korumak istiyoruz ki biz Eidos Montreal’de bu konuda oldukça tecrübeliyiz. Bunun yanında Thief’i yeni nesile koyarak farklı bir alana da adım atıyoruz.”
“Nihai amacımız, oyunculara meşhur hırsız Garrett olma fantezisini iletebilmek. Oyunumuzu da bu temel tecrübe etrafında geliştiriyoruz."
Şimdi biraz geçmişe dönüp bakar ve eski Thief oyunlarını hatırlarsak D’Astous’un ne demek istediğini daha iyi anlayabiliriz. Her şeyden önce Thief’i tıpkı Hitman, Splinter Cell, Assassin’s Creed, Dishonored gibi oyunların atası olarak görmeliyiz. Bu da onu “öldürme” aksiyonunun sadece bir seçenek hatta talihsiz bir seçenek olduğunu bizlere anlatıyor. Thief’te amacımız her zaman gölgelerde kalmak ve o mekana ne için geldiysek onu başarıp ortadan kaybolmak olmuştur.
Şimdi yeni oyun mekaniği de bu temeller üzerine kurulacağından Garrett birebir dövüşlerde çok etkili olamayacak. Aslında teke tek dövüşlerde şansı olsa da bir grup muhafız karşısına çıktığında çok bir şansımız yok. Öte yandan muhafızlar alarm durumuna geçtiklerinde sürekli olarak saklanılabilecek yerleri arayacaklar. Bu mekanik farklı düşman türleri tarafından farklı şekilde işleyecek. Şöyle ki düşük seviye bir muhafız belli noktalara bakmayı “akıl edemezken” bir teğmen veya yüzbaşı alternatif noktaları da gözden kaçırmayacak. Bu durum sadece muhafızlar için değil diğer NPC’ler için de geçerli.
İşin oynanış kısmına baktığımızda özgürlük ana temamız olacak. Görevlerimiz için her ne kadar bizlere yön göstericiler bulunacak olsa da ekip oyuncuların diledikleri gibi şehirde dolaşıp istedikleri her yeri keşfetmesini istiyor. Zaten bütün yapılar da buna uygun şekilde tasarlanıyor. Bir oda için birden fazla giriş ve çıkış noktası bulunuyor. Bunun yanında yapacağınız göreve ya da eğlencesine çalacağınız bir eşyaya, kısacası yapacağınız her “stealth” görevine hayal gücünüzün size verdiği çok farklı yöntemlerle yaklaşma imkanınız bulunacak.