The Order: 1886

Platformlar PlayStation 4
The Order: 1886
  • Yapımcı - Yayıncı Ready At Dawn Studios - SCEA
  • Çoklu Oyuncu: Yok
  • Oyun Türü: Aksiyon
Merlin Puanı 81
22 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%67
Artılar Grafikler ve animasyonlar tam bir görsel şölen. Seslendirme ve müzikler başarılı. Hikayesi ve hikaye anlatımı yenilikçi. Sinematik/oyun geçişleri çok iyi. Türkçe alt yazı desteği.
Eksiler Oyun aşırı çizgisel, öyle böyle değil. İkinci kez oynamak için sebep sunmuyor. QTE eşliğinde boss dövüşleri. Yaklaşık 8 saat içinde tüm içeriği tüketiyorsunuz. Çevre sadece kaplamadan oluşuyor, etkileşim neredeyse yok.
Özel İnceleme
Emin Çıtak 19.02.2015 - 15:12
O hep şövalyeydi... Olmaya da devam edecek...
Ama olağan organik yaşamın yasalarını bozar, görevini engellerseniz, o zaman bu üstün derecede duygulu bilinçaltı ürker, susar. Buna meydan vermemek için, rolünüzü ilkin bilinçli olarak planlayın, sonrada gerçeğe uygunlukla oynayın... (Stanislavski-Bir Aktör Hazırlanıyor)

Credits ekranı şu an akıp  gidiyor... Ben ne düşüneceğimi bilmez bir halde, geçip giden yapımcı isimlerine bakıyorum. İsimlerin hiçbiri umurumda değil çünkü bambaşka şeyler düşünüyorum.

Aklıma sürekli yukarıdaki alıntı geliyor. Psiko-realist oyunculuk kavramını bizlerle buluşturan Stanislavski'nin, tiyatro görüşü zihnimde beliriyor. "Oyun sırasında yaşanan her bir an gerçek olmalı, gerçekçi olmalı. Tiyatro gardıropta başlar."


The Order: 1886 da gardıropta başlıyor ve oyunun hakim olduğu gerçeklik hissi son saniyeye kadar bir kez bile anlamını yitirmiyor.
Yüzyıllardır süren bir savaş, tarihin en büyük gizemi ve Nicola Tesla'nın çılgın hayal gücü bir araya geliyor ve ince ince işlenen kurgunun satır aralarında hayat buluyor.

"Kral Arthur'un Birlik'i kurmasının ardından yüzyıllar geçti ama savaş hiç bitmedi. Bizler, kutsal kasenin öğretisiyle aydınlanmış savaşçılarız. Kase bizlere sınırsız bir güç bahşetti. Zaten başka türlüsü olamazdı. Sizlerin geceleri rahat uyumanızı sağlamak için yaşıyoruz. Damarlarımızda dolaşan antik kudret ömrümüzü uzatıyor ve bedensel sınırlamaları aşmamızı sağlıyor.

Lakin, ölümsüz değiliz. Kalbimize saplayacağınız bir bıçak muhtemelen sonumuz olacaktır. Tabii bunu yapabilecek kadar yaklaşabilirseniz. Çünkü biz -bilirsiniz işte- her zaman tetikteyizdir. Tarihin en büyük sırrını koruyan bekçileri öyle kolayca alt edebileceğinizi düşünmeyin."

Benim The Order: 1886 ile birlikte sadece iki kez yaşadığım bir deneyim var. Oyunun çıkışından önce hem Ready At Dawn, hem de gösterilen her türlüsünden materyal olsun, kendimi tek bir şeye hazırlamıştım: Sinema filmi. Bu yüzden oyunun promo diskini, PlayStation 4'e takmadan hemen önce, gittim kendime şöyle güzel bir kahve yaptım.

The Order: 1886 oyunlardaki hikaye anlatımı açısından önemli bir çıkış noktası.
Oyuna başladığım an ile kahveden ilk yudumumu denk getirmeye çalışacaktım. Oyun açıldı ve ilk yudumla birlikte beni bir öksürük aldı ki sormayın...

Bu ikinci kez yaşadığım bir olaydı, daha önce de Mass Effect 2'nin başında yine elimde kahveyle monitör başına geçmiş ve ardından kahveyi bilgisayarın her bir köşesine püskürtmek suretiyle ortalığı batırmıştım.

The Order: 1886 iyi bir oyun arkadaşlar, hatta çok iyi bir oyun. Gerek oyun dünyasına getirdiği sinematik metot, gerekse orijinal yapısıyla ardından gelecek devam yapımları için müthiş bir yol açıyor. Elbette çok büyük eksikleri var, ama sizden bir şeyi rica etmek istiyorum; lütfen bu oyunu sadece puanıyla değerlendirmeyin. The Order: 1886 eşsiz kurgusu ve sinematik gerçekliğinin yanında, önemli bir deneme olma özelliğine sahip.

Ready At Dawn, The Order: 1886'yla inanılmaz bir risk alıyor ve oyun dünyasını ileride şekillendirecek bir çok güzel fikre ön ayak oluyor. Önemli bir oyun çünkü, The Order'ın getirdiği metodlar bundan yıllar sonra oyun dünyasının değişmezleri olacak. Zaten kendi eksiklerini devam oyunları ile kapatmasını beklediğim için, getirdiği yöntemin en büyük temsilcisi olacağını düşünüyorum.

The Order:1886 bir oyun değil, bir soru...
 Video oyunları ne kadar gerçekçi olabilir?

Simülasyon oyunlarını bir kenara bırakırsak, oyuncuların en çok merak ettiği konuların başında gelir gerçekçilik. Ben gerçekçiliği her zaman farklı yorumlarım. Benim için oyunun içinde kurt adam, şövalye, ejderha (öyle bir şey elbette yok oyunda) olması önemli değildir. Önemli olan: tüm bu temel parçaların, ortaya çıkan oyun evreniyle ne kadar uyuştuğudur.

Victoria Devri'nde yapılan büyük buluşlarla insanoğlu yepyeni bir teknolojinin kapılarını açmıştır. Tesla'nın alternatif akımının öncülük ettiği bu çağ, olabildiğince gerçek bir şekilde ekranlara yansıyor. Hikaye boyunca bir kez bile çevremizde olup bitenlerin gerçekliğini sorgulamıyoruz. Zaten her şey olması gerektiği gibi, tamamen gerçek ve inanılmaz inandırıcı işlenmiş.

Tesla hiçbir zaman spoiler olmadı ama onun hikayedeki ve oluşturulan alternatif evrendeki rolü hakkında konuşmam yanlış olur. Şöyle diyeyim o zaman: The Order: 1886 bize Tesla'nın hayal gücünü sunuyor. Onun sınırsız zekasıyla gelen bir evrende tüm o çılgın fikirlerin bir şekilde hayata geçtiğine tanık oluyoruz. The Order: 1886'yı sever misiniz, sevmez misiniz bilmiyorum ama kesinlikle inanacaksınız.


Oyun, ilk sahnesinden son sahnesine kadar muhteşem bir kurguyu konsollara taşıyor.
Ünlü bilim adamı, zaten oyunda yer alıyor ve görevlere giderken onun icatlarını, buluşlarını kullanıyoruz. Tesla bir nevi Birlik için çalışıyor, onların Asiler ve kurt adamlarla olan savaşta büyük bir teknolojik üstünlük sağlıyor.

Sinematik etki çok kuvvetli. Zaten ara sahneler bile oyun içi görüntülerle sunuluyor ve çoğu kez ne ara oyuna geçtiğinizi bile anlayamıyorsunuz.

Bazen oyunda tozu dumana katıyor, böyle pis işlerle uğraşmak zorunda kalıyoruz.
İlk sahnede ben elimdeki Dualshock'u bırakıp izlemeye başlayınca, bizim arkadaşlar "X' bassana yahu!" diyerek beni oyuna geri döndürdüler. 5. bölümün ön inceleme sürümü için neden seçildiğini anlamaksa yaklaşık bir 5-10 dakika yetiyor. Zeplin ve orada düzenlenen balonun, oyun içi birçok öğenin kullanıldığı özel bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Bir sızma görevinde olduğumuz için de ilk yarıyı gizlenerek geçiriyoruz.

Ben bu olayı beşinci bölümün anlatıldığı Agamemnon'a sızma görevinde yaşamıştım. The Order: 1886 hiçbir şekilde yükleme ekranı içermiyor. Aslında var ama Ready At Dawn'ın geliştirdiği yeni bir teknoloji sayesinde neyin sinematik neyin oyun olduğunu anlamıyorsunuz. Ara sinematikler yükleme erkanı akarken bize sunuluyor ve oyuna geçiş mükemmele yakın oluyor. Bu tekniği daha önce Max Payne 3'ten hatırlarsınız. Önceden render alınmış ara sinematik devam ederken bir anda oyun içi görüntüye dönüyor ve Max Payne'i hiç kesinti olmadan oynuyorduk.
Max Payne 3'ün sorunu ara sinematiklerin bariz bir şekilde belli olmasıydı. The Order'ın senkron teknolojisi sayesinde sinematikten oyuna geçiş mükemmele yakın oluyor ve oyunun bütünlüğü asla bozulmuyor.

Oyunların yükleme ekranların kurtulması zaten şu aşamada zor görünüyor ama özellikle çizgisel yapıya sahip oyunların ilerleyişi bozmama adına yükleme ekranlarını bize göstermemesi atmosferik bütünlük açısından büyük bir önem arz ediyor. Ready At Dawn yeni nesilde bunu en doğru ve en mükemmele yakın şekilde kullanan oyun olarak göze çarpıyor.

Baş karakterimiz Galahad da bu sinematik etkiden sonuna kadar faydalanıyor. Oynanış ve anlatım tam bütünlük içinde olduğundan bize de muhteşem bir kurguyu deneyim etmek düşüyor.

Işıklandırmalar, kaplamalar... The Order grafiksel açıdan gerçekten de tatmin ediyor.
İşin oyun kısmı

Geldik benim en büyük çelişkiyi yaşadığım yere: Oynanış. Şöyle söyleyeyim; oyunlarla iç içe geçen uzun yıllar boyunca benim için oynanış kısmı her zaman öncelikli oldu. Kim ne derse desin, biz sinema filmi izlemek için oyunlara para ödemiyoruz. Onlar dijital oyuncaklar ve ilk görevleri kendilerini oynatabilmek! Bu o kadar kesin bir kuraldır ki size anlatamam. Elbette editör olarak hepimizin hataları yanlışları olur ama oynanış söz konusu olduğunda bugüne kadar hiçbir oyuna müsamaha göstermedim, göstermeye de niyetim yok.

Hikayesi öyle süper olmayan bir oyun bile, içerdiği eğlenceli oynanışla kendini uzunca bir süre oynatabilir. Hani benim inancım bu yönde. Elbette hepimiz oyunların bizlere muhteşem serüvenler yaşatmasını istiyoruz ama bu serüveni yaşatırken oyunbazlığından ödün verenleri affedecek değilim. Maalesef The Order:1886 büyük potansiyelini oynanış kısmında harcıyor ve klasik olma fırsatını elinden kaçırıyor.

The Order: 1886 oynanabilen bir oyun, buna şüphe yok. Peki bu konuda ne kadar başarılı? İşte bu koca bir soru işareti ve elden kaçan büyük fırsatlar öyle çok ki bir yerden sonra insan oyunu oynarken üzülüyor.

Oyun çizgiselliğe batmış bir halde. Çizgisel oyunlar iyidir güzeldir. Her oyunun açık dünya olması, karakter puanları dağıtması gerekmiyor. Bu tarz bir oyunun başarısı aksiyona yaklaşımıdır. Uncharted, God of War, Max Payne gibi başarılı çizgisel oyunların sevilmesinin asıl nedeni içerdikleri aksiyonun tam tadında olmasıdır.

The Order: 1886 ise başarılı olabileceği, büyük potansiyel vaat ettiği aksiyon alanında bir nevi sınıfta kalıyor. Ne God of War gibi akıcı olabiliyor, ne Max Payne gibi eğlenceli olabiliyor, ne de Uncharted gibi çok yönlü olabiliyor. The Order, oynanış yönünden Call of Duty ile büyük benzerlik gösteriyor ve inanın bu iyi bir şey değil.


Hadi CoD serisi, olabildiğince çabuk bitip, oyuncuları çoklu oyunculu kısma fırlatma derdinde ama The Order:1886 neden böyle yapıyor, anlamış değilim.
Kaçan büyük potansiyelden haberiniz de mi yok? Oyun öyle güzel bir konsepte, öyle harika bir orijinalliğe sahip ki insanın dizlerine vurası geliyor bazen. Termit silahı var yahu! Tesla'nın sınırsız hayal dünyası var. Neden bu kadar script'e gömülmüş cidden anlamak çok güç.
Kesinlikle kolay bir oyun değil, aksine çatışmalar olabildiğince gerçekçi ve zorlayıcı. Siper dışında yanlış bir adım ölmeniz anlamına geliyor. Keşke yapımcılar bu tok hissiyatı, yenilikçi silahları daha iyi kullanabilseymiş demekten başka bir çare yok.

Aksiyon hep belli bir düzlemde ilerliyor, duracağınız yer bile önceden script edilmiş. Gizlilik gerektiren sadece iki bölüm var ve bu bölümlerde belli bir rotayı takip etmediğiniz zaman başarılı olamıyorsunuz.

Mesela anahtar bulmamız gereken bir bölüm var. Civar bölgedeki muhafızlardan biri anahtarı taşıyor. Bilim bakalım hangisi? Elbette sonuncusu! Eh, ama bu çok ucuz bir yöntem değil mi? Oyunun çizgisel olması, çizgiselliğini dibine kadar hissettireceği, oyuncuları script'lere boğacağı anlamına gelmemeli. Çizgiselliğin kırıldığı yegane anlar, kapıları açma bölümleri oluyor. Gittiğiniz yerlerde bazı kapılar kapalı oluyor -birçoğu senaryo gereği- ve bu kapıları iki yöntemle açabiliyoruz.

Kapıları açma olayında veya elektrik sistemlerini bozmada Tesla'nın hayal gücü en büyük yardımcımız oluyor. Oyun içerisinde iki cihazı sıkça kullanacaksınız. Bunlardan ilki elektrik sistemlerini bozmaya yarıyor. Kullanması son derece kolay olan bu cihaz Tesla'nın ifadesiyle "Alternatif akımla ve doğrusal akımı birleştiriyor." ve sonra BUM! Diğer ekipmanımız ise maymuncuk. Dualshock'un nimetlerinden yararlanan maymuncuk sayesinde bugüne kadar ki en keyifli kapı açma mini oyununu görüyoruz. Gamepad'in R2 butonuna bastığımızda maymuncuk çalışıyor ve sağ analog ile titreşimleri kontrol etmeye başlıyoruz. Titreşim seviyesi değiştiğinde doğru anda butonlara basarak kapıları açıyoruz. İşte The Order'dan görmeyi beklediğim hareketler bunlar. Eğer bir konsol oyunuysanız farklı olmak zorundasınız ve bu tarz mini oyunlar gerçekten oynanışa farklı bir tat katıyor.

Kapıları açarken kullandığımız bu oyuncak oldukça güzel düşünülmüş.
Tat katma demişken QTE (Quick Time Event) muhabbetine de değinmek gerekiyor. Oyun tamamen QTE'den oluşmuyor ama bazıları öyle can sıkıcı ki resmen hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Ara sinematiklerdeki anlamsız QTE'leri geçtim Boss dövüşleri oyunun en az meydan okuma içeren kısmını oluşturuyor. Oyunun korkutucu gücü olan Lycan'larla dövüş bile öylesine çizgisel ki, korkacağınız yerde esniyorsunuz. Kurt adam size doğru koşuyorsa "X" butonuna basıyorsunuz, o kadar. Ardından taramaya devam. Nerde God of War'ın parmak katleden QTE'leri, nerede bu?


Fantastik olan fantastik bir dünyada yaşandığı zaman, fantastik olma özelliğini kaybeder
Yıllar önce ilk tiyatro oyunumuzda, canlandırdığımız eseri tanıtmak için bu sözleri kullanmıştık. The Order: 1886'nın görsel gücünü daha doğru anlatacak bir cümle bulamıyorum. Ready At Dawn öylesine gerçek bir dünyayı ayaklarımız altına seriyor ki ister istemez etkileniyoruz.

Konsolların gücünün tartışıldığı bir dönemde The Order muhteşem grafikerle bizleri karşılıyor. Detaylar animasyonlar, alan derinliği, sanat yönetimi öylesine başarılı ki birçok sahnede dibinizin düşmesi olası.

Tozlu, kirli ve olabildiğince atmosferik bir Londra sizleri bekliyor olacak. Yapımcıların detaylara verdiği özen oyunun her bir pikseline hayran kalmanızı sağlayacak. Karakter modellemeleri, yüz animasyonları, dudak senkronizasyonları öylesine gerçek ki grafiksel gerçekliğin hikaye anlatımını en üst noktaya taşıdığını hissediyorsunuz.
The Order içerisinde tek bir an bile boş değil. Bir saniye bile "gerçeklikten" taviz verilmiyor. Animasyonlar "devamlılık" ilkesini benimsiyor ve Galahad her zaman doğru bir şekilde hareket ediyor. Eğer akımı bozmanız gerekiyorsa, önce cihazı çıkartıyor, kulpları yerlerine takıyor, işini bitirip mekanizmayı geri koyuyor. Hiçbir silah veya ekipman öylece var olmuyor.

Termit silahını bulduktan sonra farklı bir bölüme geçerken başka bir silahı kullanmamız isteniyor. Galahad silahı geri veriyor, kullanması gereken silahı alıyor ve sırtına yerleştiriyor. Oyun boyunca öylesine bir inandırıcılık ve görsel bütünlük var ki, "Ya bu çok saçma diyemiyorsunuz."


Ready At Dawn, özünde fantastik bir hikayeyi muhteşem bir sanat yönetimi ve harika grafikler eşliğinde olabildiğince gerçekçi hale getiriyor.
Muhteşem müzikler ve boğucu atmosfer de grafiklerin üzerine eklendiğinde her an oyunun içinde kalıyorsunuz. Oyunu mümkünse kulaklık ile oynayın. Geçtim başarılı seslendirmeleri, karakterlerin nefesleri bile -bazen rahatsız edici seviyede- atmosferi üst noktaya taşıyor. Heyecanlandıkları, yoruldukları anlarda kalplerinin düzensiz atışını yanı başınızda hissediyorsunuz. Böylesi bir özen gerçektende sonuna kadar takdiri hak ediyor.

Bu görselimiz de easter egg severlere gelsin. Merhaba Sackboy!
The Order: 1886 inanılmaz ön yargılarla geldi. 4.5 saatte bitiyor, sırf sinematik, oynanış kötü gibi eleştirilerin arasında karar vermek hayli sıkıntılı. The Order devrim niteliğinde parçalar içeren kusurlu bir oyun. Kusurları yeni gelecek devam oyunlarıyla elbet kapanacaktır. Şu sinematik gerçekliğin üzerine bir de daha sağlam oynanışı bizlerle buluştururlarsa kesinlikle klasik olacaktır.

Bu haliyle gerçek bir deneme. Konsolun potansiyelini görmek açısından önemli bir test. Yeni nesilde daha önce denenmemiş şeyleri yapmaya çalışıyor ve bu yönüyle bile alkışı hak ediyor.

Keşke bu kadar kısa sürmeseydi diyor insan. Oyun yaklaşık 8 saat sürüyor ve bittiğinde tüm içeriği tüketmiş oluyorsunuz. İşte The Order'ın en kötü özelliği bu. Böylesine pahalı bir oyunun sadece 8 saat sürmesi kabul edilecek bir durum değil. 8 saat kısa mı? Hayır. Aslında The Order'ın hikayesi tam da gerektiği kadar sürüyor.

Fakat ikinci kez oynamak için hiçbir sebep sunmuyor. En azından bir kez oynanmayı hak ediyor ve hikayesiyle bizi muhteşem bir döneme götürüyor ama o kadar. 8 saatin sonunda yapabileceğiniz hiçbir şey yok. 8 saatte tüketilen bir içerik için 200 TL biraz fazla lüks kaçıyor.

20 Şubat'ta oyuncularla buluşacak olan The Order:1886 son derece kaliteli bir yapım. Bol komplolu hikayesi, muhteşem grafikleri ve seslendirmeleriyle size gerçekten film deneyimi sunuyor. Ama bolca hatası var ve bazıları affedilir cinsten değil maalesef.

Yine de ikinci oyunuyla eksiklerini kapatacağını düşündüğüm The Order:1886 fena olmayan bir başlangıç yaptı.
Yorumlar 13
MK Okuru
MK Okuru 25.11.2024 06:42
Kalan Karakter: 300 Gönder
ouz1905
ouz1905 4.11.2018 03:11
bana göre gerçekten kaliteli bir oyun kısa olması sebebiyle fazlaca hakkı yenildi. o dönemin ingilteresini gerek filmlerde gerekse oyunlarda görmeyi hep sevmişimdir. bana o dönemi bu kadar gerçekçi gösteren başka bir oyun yok. hikayeyide beğendim nikola teslanın oyunda ki rolü muheşemdi.keşke bu kadar kısa olmasaydı.zira oyun devam edecek olarak bitti. orda bitmemeli oyunun süresi kadar en az devamı olmalıydı. devamı gelecek buna inanıyorum hatalarından ders çıkaran ilk oyunun üstüne çok daha iyi şeyler ekleyecek bi devam oyunu mutlaka gelecek. belki the order 1887 olur çünkü oyun 1886 nın sonlarıydı. bekle bizi şövalye sir Gray Galahad. birgün tekrar karşılaşıcaz. kurulan kumpasları beraber bozucaz. seni bekleyen birileri var.
MK Okuru
MK Okuru 28.08.2019 20:12
dediğin gibi olursa ve devam oyunu gelirse yani hatalarından ders çıkarıp çok iyi bir oyun yapacaklarına inanıyorum. knack'in bile 2. oyununu yaptınız , the order'da 2. bir şansı hakediyor be sony
Kalan Karakter: 300 Gönder
yns01
yns01 12.04.2018 15:24
oyun hikaye grafik karakter vs olarak gayet iyi.. tek eksiği (ki bence çok önemli bir eksik) oynanışın çok tekdüze olması.. hele ki boss savaşlarında.. bu da oyundan aldığınız zevki baya baya düşürüyor
Kalan Karakter: 300 Gönder
Naru61
Naru61 26.09.2017 05:48
Oyunu yeni bitirdim.Daha dün bitti.
Grafikler feci o modellemeler karakter tasarımı yüz mimikleri sesler ortam kaplamaları sanki dersin o dönemin İngilteresini yaşıyorum.Heleki yer altı beni benden aldı o tuğlaşara iyi bakın anlarsınız birde taşlara bildiğimiz taşlar işte.Hikayesi güzel aksiyon iyi kısmen düşüyor.Heleki o pompalı varya bomba atan zaten ayrı dert ya etrafı yakan ey Allahım kaç kere ölümle burun buruna geldim.Türkçe altyazılı olması ayrı iyi daha iyi anlıyorsunuz herşeyi sonuç olarak alın oynayın görün viktoria dönemi İngilteresini
Kalan Karakter: 300 Gönder
MK Okuru
MK Okuru 26.08.2016 11:45
link warmı yada indirebileceğim bi site
MK Okuru
MK Okuru 23.03.2017 07:20
La olum siz komediniz 😂😂
Kalan Karakter: 300 Gönder
cyrus
cyrus 2.12.2016 06:21
Hakettiğinden yüksek not vermişsiniz. 60/100. Konusu ve atmosferi için.
Kalan Karakter: 300 Gönder