ArtılarÇok başarılı yüz modellemeleri, harika The Godfather fon müziği, uzun oynama süresi.
EksilerYüz modellemeleri dışında zamanın oldukça gerisinde kalan grafikler ve oynanabilirliği düşüren bir kaç etmen...
1945 yılının bir sonbahar günü, New York’un kalabalık, soluk renkli
caddelerinden biriydi. Öylesine yürüyordum, sebebi önemli değildi. Yürürken
insanları izliyordum. Onların yürüşünü... Hanımefendiler ve Beyefendiler...
görünüşleri pürüzsüz bir kibarlık ve zarafeti yansıtıyordu. Kime baksanız aynı
renkleri ve aynı inceliği görüyordunuz. Konuşuyorlardı kendi aralarında ancak ne
dedikleri anlaşılmıyordu. Caddeye kulak verdiğinizde ilk duyduğunuz
otomobillerin gürültüsüydü. Onlar da hep benzer renklerde, şehrin suretiyle
bütünlük gösteriyorlardı. Gözüm karşı kaldırımdaki İtalyan kafesine takılmıştı.
Hemen önünde ince bıyıklı, beyaz askılı gömlekli, orta yaşlarda bir adam;
yanındaki genç delikanlının omzundan tutmuş birşeyler anlatıyordu. Konuşma kısa
sürdü ve delikanlı, kafenin yan sokağına doğru yürüyüp, gözden kayboldu...
Suratımı kafenin sahibine çevirdiğim sırada sağ omzuma biri çarptı ve dengemi
kaybettim. Kendimi toparlayıp, başımı kaldırdığımda, 2 tane siyah takım elbiseli
adamın yanımdan geçtiğini ve karşıdan karşıya geçmek için otomobillerin
durmasını beklediklerini gördüm. Sokakta hayat devam ediyordu ama ben olduğum
yerde onları izliyordum. Gri renkli bir araç yol vermek için durdu ve iki adam,
diğer yayalarla beraber karşıya geçtiler. Herşey bir anda oldu. Adamlardan biri
hala kafenin önünde duran, orta yaşlardaki adamın önünde durup, onunla birşeyler
konuşmaya başladı. Diğeri ise kenardan onları izliyordu. Orta yaşlı adamın hal
ve hareketlerindeki telaş ve panik, gözle görülür biçimde seziliyordu. Yanda
duran takım elbiseli adam, elini iç cebine attı. Orta yaşlı adam ile konuşan ise
eliyle yanındaki arkadaşını gösterdi. Tam o sırada 2 el silah sesi duyuldu!
Kafenin önünde duran adamın askılı beyaz gömleğinin göğüs kısmı, tamamen kana
bulanmıştı. Yanda duran takım elbiseli adam, meğerse ceketinin iç cebinden silah
çıkarmıştı! Bu iki karanlık adam, hemen olay yerinden uzaklaştılar. Çevrede
insanlar koşuşuyordu. Bende ayaklarımın geri geri gittiğini farkettim ve bir an
evvel uzaklaşmak için olabildiğince gücümle koşmaya başladım. O yıllarda New
York, böyle sahnelerle sıklıkla karşılaşıyordu! Mafya, şehri bir yapboz tablosu
gibi parçalara bölmüş, itaat etmeyenleri, fazla ön plana çıkanları, halkı
kendisine karşı örgütleyenleri affetmiyordu...
Mario Puzo’nun eseri
Mario Puzo’nun romanından, ilk olarak 1972 yılında beyaz perdeye aktarılan, The
Godfather’ın gördüğü muhteşem ilgi üzerine ikinci filmin çekimlerine başlandı.
The Godfather Part Two’nun 1974 yılında vizyona girmesiyle, belirli bir
kalitenin üzerinde kalınabileceğini gösteren yapımcılar, 3. film için 1990’a
kadar beklediler. Bu tür seri halinde hazırlanan filmlerde genellikle
karşılaştığımız, kalitenin gitgide düşmesi, The Godfather Part Three’de söz
konusu olmadı. Kimileri için ilk film bir efsaneyken bazıları için ise ikinci
filmin yeri başkaydı. Serinin son filminin ise bu iki başarılı filmin ardından,
göze batacak herhangi bir zayıf noktası yoktu. Yapımcılar kaliteyi öylesine
güzel yakalamışlardı ki, çıtayı hiç bir filmde belli bir noktadan aşağıya
düşürmediler.
Bu harika serinin takdire şayan kadrosunu bir araya getirmek kuşkusuz çok zor
oldu. Seride Robert De Niro’dan Marlon Brando’ya, Alpacino’dan Andy Garcia’ya,
Robert Duvall’dan James Caan’a kadar... birbirinden başarılı oyuncular rol
almıştı. Tabi unutulmaması gereken bir diğer isim de, yönetmen Francis Ford
Coppola’ydı. Bu ekip öyle bir alternatif gerçeklik yarattı ki, etkisi günümüzde
bile halen sürüyor...
The Godfather’ın oyun olarak yapılacağı açıklandığından neredeyse 2 sene geçti!
Bu süre zarfının ilk zamanları oyunseverler için çok sancılı geçti. Zira
yapımcılar konuyla ilgili ne bilgi ne de materyal veriyorlardı. Buna karşın son
6 ay, oyunla ilgili bilgiler, videolar, ekran görüntüleri ayyuka çıktı. Yapımcı
EA Pacific 30’a yakın video ve sayısız ekran görüntüsü yayınlayarak, oyuna
karşıyı ilgiyi hep canlı tutmayı bildi. Bu reklam ve pazarlama stratejisi,
bakalım The Godfather Game’in akıbetini ne kadar etkileyebilecek?