EksilerGrafikler, ses efektlerindeki bazı hatalar, klişelerle dalga geçerken klişeler içinde boğulması
Brain Fargo gibi bir üstadın kendi firmasından ilk oyunu The Bard’s Tale.
Duyrulduğu zaman içimde öyle bir heyecan fırtınası oluşmuştu ki sizlere
anlatamam. Bu duygu yoğunluğu ile oyunu beklemeye başladım. Elime bilgiler
geçtiği zaman umutlarım daha da artmaya başladı. Klişeler ile dalga geçen ve şu
ana kadar oynayacağımız en komedi oyunlardan biri olacaktı. Ön incelemesini
yaparken iyice kendimden geçtim, sonra demo’su elime ulaştı. Erdem demo’yu
inceledi pek beğenmedi, bende bir adet odun ile kafasına patlatınca fikrini
değiştirdi. Demo’su hatalıdır, ama Brain üstad tam sürümde bu hataları kapatır
dedim...
Cevabı ara
Bard hiç bildiğimiz gibi bir tip değil. İşi gücü yok, sadece şarkılar söyleyip,
içki ve kadınları düşünüyor. Sıkıntısı derdi yok kimseyi takmıyor etmiyor, ama
omuzlarına Dünya’yı kurtarmak gibi bir yük biniyor. Böyle bir insandan nasıl
kahraman olmasını beklersiniz ki!.. O istemese de bu görevi yapmak zorunda
kalıyor.
Oyunun grafikleri fena sayılmaz. Tepeden bir görüş açısı ile karakterimizi ve
yeri geldiğinde grubumuzu yönlendiriyoruz. Genel oynanışta sadece Bard’ı
yönetiyoruz, yanımızda köpeğimiz ile beraber koşturuyoruz. Köpeğimizi saldır,
dur, kalk, otur, havla vb... basit komutlar ile yönetebiliyoruz. Bazı zamanlar
yan karakterler de bizlere katılabiliyorlar. Onları da aynı şekilde basit
komutlar vererek yönetebiliyoruz. Tepeden bakışın getirdiği avantajlar ve
dezavantajlar mevcut. Mesela geniş bir alanı görebiliyoruz, düşmanın nereden
gelediğini bulabiliyoruz. Ancak maalesef oynanışı yeri geldiği zaman
baltalayabiliyor. Uzun süre baktığınız zaman “Ya ben binanın damında mıyım”
dedirtebiliyor. Modellemeler kötü açıkcası ben biraz daha iyi beklerdim. Doom 3
gibi grafikler beklemesem de daha estetik ve hoş olabilirlerdi. Kaplamalar filan
yeri geldiğinde biraz sırıtıyor. Yine de çevrenin düzeni ve görüntüsü
modellemelere göre daha başarılı.
Sesler resmen ikiye ayrılmış. Bazı efektler belli yerler de kulaklarınızı
tırmalayabiliyor. Bunu sesteki bir kaç hataya bağladım. Seslendirmeler ise en
ince şekilde elden geçirilmiş. Oyunun en can alıcı kısmı diyalogları, bu yüzden
kötü bir seslendirme de beklemezdim. Profesyonel oyuncular ile birebir olarak
çalışılmış. Bir hikaye gibi anlatan dış ses gerçekten de çok başarılı olmuş.
Oyun bu konuda bir takdiri hakediyor. Arka planda çalan müzikler de Bard’ın
dünyasına tam uymuş. Dikkatli dinlerseniz çalan parçaların sözlerinin bir hayli
komik olduğunu anlayacaksınız
Kaş yapayım derken göz çıkarmak
Seslendirmeler ve diyaloglar dedik, işte geldik oyunu en ilgi çeken kısmına.
Bard’s Tale ilk duyurulduğu zaman klasik RPG oyunları ile dalga geçecek
denilmişti. Bunu belli bir süreye kadar başarsada sonra kendisi de aynı klişeler
içinde boğulan bir yapım olmuş. İngilizceniz yeterli ise diyalogları dinlerken
gülmekten oyunu oynayamayabilirsiniz. Sadece diyaloglar değil, başınıza gelen
bazı olaylar ve görevler de bunlara dahil. Bir görevi yapmak için dövüşmeniz
gerekiyor, ama bakıyorsunuz ki hiç dövüşmeden, görevi güle oynaya
tamamlayabiliyorsunuz. Bard’ın normal RPG kahramanların tam tersi olması oyunun
komedi olduğunu gözler önüne seriyor. Kahramanımızın yorumları beni gülmekten
resmen felç etti. Yaptığımız görevler en başlarda alıştıklarımızın dışında.
Bazıları bir hayli komiğimize gitse bile, belli bir süre sonra aynı görevleri
yapmaya başlıyoruz. Canınız bu durumda sıkılabiliyor.
Bard’ın bir çalgıcı olması bir hayli işimize yarıyor. Söylediği parçalar ile
yaratık çağırabiliyoruz. En başlarda ufak bir fare ile başlasakta ileri ki
zamanlar da bir hayli güçlü yaratıkların yardımlarını alabiliyoruz. İlginçlik bu
noktada devam ediyor. Yaratıklar bazı zamanlar kafasına göre hareket ediyor. Siz
onları çağırmak isteseniz bile onlar oralı olmuyorlar bile. Sıkıştığınız anlar
da, böyle naz yaptıkları zaman delirebiliyorsunuz. Inventory sistemi değişik
yoldan çalışıyor. Herhangi bir eşyanın daha iyisi bulunursa,
eskisi değeri ile çarpılıp, para olarak size geri dönüyor. Kısaca her hangi bir
köye uğrayıp eşyaları satma derdinden kurtuluyorsunuz.
Koca bir dünyada serberst bir oynanış şekli sizleri bekliyor. Kararları siz
veriyorsunuz, bir görevi alıp almamak sizin elinizde bulunuyor. Bunları ister
zor yoldan ister kolay yoldan yapın, takdir size kalıyor.
Üzgün kırgın
Kontrollerdeki bir kaç ufak tefek hata arada problem olabiliyor. The Bard’s
Tale’nin son kötü yanı harddisk üzerinde kocaman yer kaplaması ile son buluyor.
En başlarda ilgi çekici gelsede sonradan dalga geçtiği RPG’ler ile aynı havaya
giriyor Bard. Oyun üç farklı son ile bitiyor ve bir kere oynasanız bile tüm
Dünyasını göremiyorsunuz. Herşeye rağmen bu oyun bir kere alıp oynanmayı hak
ediyor. Özellikle başrol oyuncusu Bard’ı kontrol etmek mükemmel zevkli.