Kahkaha fırtınası kaldığı yerden devam ediyor
Biliyorum, son dönemde çok fazla Telltale oyunu inceledim. Puanları iyidir, kötüdür olayı değil ama genel olarak yanlış anlaşılmaktan korkar bir durumdayım. Ben macera oyunlarının gelişiminden pek memnun bir insan değilim. Oyunların ileriye gitmesi gerekirken, macera oyunları –özellikle oynanış mekanikleri söz konusu olduğunda- geriye gidiyorlar.
Çevremdeki insanlar da dahil olmak üzere sürekli Telltale oyunlarının ne kadar güzel hikayeler anlattığını söyleniyor. Biliyorum… Hepsini oynadım, hatta Wolf Among Us’ın giriş müziğinin 10 dakikalık versiyonunu bulmuştum, halen müzik listemde durur.
Telltale hikayelerinin son derece güzel ve insanın içine işleyen bir yapıya sahip olduğunu düşünüyorum. Seçim illüzyonu dışında, karakterler oyuncuyla kolayca bağ kurabiliyorlar.
Benim anlamadığım nokta şu: Macera oyunları bundan 15 yıl önce de insanın içine işleyen harika hikayeler anlatıyorlardı. Bundan 15 yıl önce de muhteşem karakterler vardı, bizi hüzünlendiren, güldüren efsaneler vardı. Kara mizah vardı, hiç var olmadığı söylenen mamutlarla dolu adalar vardı, çözülmesi gereken cinayetler vardı, her şeyden önce Atrus’un yazdığı kitaplar vardı…
Aynı zamanda bu oyunlar müthiş bulmacalar, birbiriden sağlam akıl oyunları içeriyorlardı. Oyundaki başarımız hangi tarafa gideceğimizle değil, bulmacaları çözüp çözemediğimizle belirleniyordu.
Yine de Tales from the Borderlands, benim son yıllarda oynadığım en iyi Telltale oyunu olabilir. Back to the Future’dan sonra hiçbir Telltale oyunundan tam manasıyla memnun kalmadım. Borderlands aslında Game of Thrones, The Walking Dead gibi oyunlardan çok farklı bir oynanış sunmuyordu ama bazı oyunlar sizi içine hapseder ya, öyle bir durum.
Borderlands serisinin mizahı yönü her zaman çok başarılı olmuştur. Ben oyunlarda mizahı her zaman duygusallığa karşı ön planda tutmuşumdur. Bağlandığınız karakteri öldürmek ne kadar ucuz bir numaraysa, gerçekten kaliteli mizah yapmak bir o kadar zordur. Tales from the Borderlands bunu yapabilmek için gereken her şeye sahipti: Sonuç olarak, ilk bölüm Zer0 Sum gülmekten kırdı geçirdi.
İlk bölümde her şeyini kaybeden Rhys, yeniden yükselebilmek ve büyük rakibini alt edebilmek için imkansız bir göreve atılıyor, sonucunda da başına gelmeyen kalmıyordu. Hikayenin diğer tarafındaki dolandırıcı Fiona’yla yolları kesişen kahramanımız hem yeni ekibine alışmak zorunda kalıyor hem de planını gerçekleştirmeye çalışıyordu.
İkinci bölüm olan Altas Mugged ile ilgili en çok merak edilen şey şüphesiz Handsome Jack’in sonunda gözükecek olmasıydı. Merak etmeyin, Handsome Jack tüm manyaklığı ve absürtlüğüyle geri dönüyor ama biraz faklı bir şekilde…
Telltale oyunlarının ana ilerleyişi hikaye anlatmak üzerine olduğu için bu noktada spoiler vermek istemiyorum. Fragmanlarda gördüğümüz gibi Rhys bir şekilde Handsome Jack’i beynine yüklüyor ve artık onunda iletişim kurabiliyor diyelim.
Hikayenin Fiona kısmındaysa ünlü tek el ateş eden silahın şanı yürümeye devam ediyor. Hatta bu silahı biraz geliştirme imkanı bile buluyorsunuz. Elbette iki başkahraman arasındaki güvensizlik ve çekişme sizin seçimleriniz doğrultusunda devam ediyor.
Oyunun ilerleyişi üzerinden gitmeye devam edersek, ikinci bölümde hayli sınırlı olay oluyor. İlk bölümün şok edici etkisi bu kadar çabuk kaybolmamalıydı. Zer0 Sum’ın her saniyesine sürpriz bir gelişme sığdıran Telltale, bu sefer tembellik etmiş. İlk bölümdeki hızlı ilerleyiş ve anlık sürprizler, ikinci bölümde hayli az. Özellikle ikilinin birbirine olan güvensizliklerinin anlatıldığı bölümler hayli uzun ve heyecansız işlenmiş.
Görsel açıdan Tales form the Borderlands: Atlas Mugged yine harika, yine çok şık. Borderlands’in kendine has görsel dili, Telltale’ın oyun motoru sağ olsun çok güzel korunmuş. Telltale ve Gearbox’ın bu konuda hayli sağlam ortaklar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Seslendirme olarak zaten bir eksiği bulunmayan oyuna Handsome Jack de katılınca oyunun keyfi hayli artıyor. Özellikle ünlü TV dizisi Sherlock’a yapılan gönderme efsane olmuş. Moriarty duysa Jack ile gurur duyardı.
Sonuç olarak eğlencesinin yanında biraz sönük bir Tales form the Borderlands bölümü oldu. Oyunların bölümler halinde yayımlanmasını bu yüzden sevmiyorum. Elinizdeki tek şey hikaye olunca, onun biraz sönük olması işleri kolayca değiştirebiliyor.
Üçüncü bölümde Telltale’dan yine ilk bölümdeki harika tempoyu bekliyorum. Tales from the Borderlands son dönemde Game of Thrones ve The Walking Dead’in ardında görmezden gelinse de (ikinci bölüm, ilk bölümden tam 4.5 ay sonra çıktı) halen en sağlam Telltale oyunu olma potansiyeline sahip.