Syberia, bundan iki yıl önce, yoğun adventure açlığı çektiğimiz dönemlerde gelip, masalsı atmosferi, farklı hikayesi ile gönlümüzde taht kurmuştu. Ancak oyunu bitiren herkesin tadı damağında kalmıştı ve ikinci oyunun yapılması kesinlikle sürpriz sayılamazdı. İlk oyunu oynamayanlar için kısaca anlatmak gerekirse; Kate Walker isimli Amerikalı bayan, bir avukat canlandırıyordu ve robot üretimi yapan bir fabrikanın satışı ile ilgili imza almak için Fransa’ya farklı bir yolculuk yapıyorduk. Hikaye ilerledikçe işler sarpa sarıyor, imza almamız gereken kişinin kayıp olduğunu öğreniyor ve tüm oyun boyunca onu bulmaya çalışıyorduk. Buraya kadar her şey gayet sıradan gözükse de, oyun boyunca bulunduğumuz köyler sıradan yerler değildi. Alplerin eteklerindeki bu medeniyetten uzak köyde, insanların kendilerine özgü mekanik sistemleri vardı ve etraf kurmalı aletlerle dolu idi. Dolayısıyla bir adventure oyununun olmazsa olmazı, yani bulmacaları, bu sayede türünün benzerlerinden epey farklı oluyordu.
Bu kez gerçekten Syberia’ya gidiyoruz.
Oyunun hikayesi kısaca böyle ancak tahmin edeceğiniz gibi birçok insanla tanışıp, bir sürü olaya karışarak yolculuğumuzu tamamlamaya çalışıyoruz. Tıpkı ilk oyunda olduğu gibi bu oyunda da birçok mekanik aletler ve çözülmesi gereken bulmacalar bizleri bekliyor. İlki kadar yoğun olmasa da yine o mekanik şaheserleri her ekranda görmeye devam ediyoruz.