Still Life
Ulaş Çöğendezoğlu
3.06.2010 - 12:31
Ölümünün de başı sonu var, ölümsüzlüğünün de...
Platformlar
PC
-
Yapımcı - Yayıncı
Microids - Microids
-
Çoklu Oyuncu: Yok
-
Oyun Türü: Macera
-
Web Sitesi
Bir dönem onlarla başladı, bir yeni dönem gene onlarla bitti... Ve şimdi,
ikinci yeni dönemle bir gelen bir güzel oyun ile Microids gene karşımızda.
Amerzone diye hatırlatsam ilk dönemi, bilmem gözleriniz dolar mı? O grafikler, o
şaşılası konu, o narin bulmacalar... Ve ardından gelen sessizlik. Ta ki Syberia
ile yeni bir başlangıca kadar. Sonra Post Mortem, sonra Syberia 2, ardından
Obscure ve şimdi de Still Life.
Geçmiş ve gelecek bir araya gelirken cehennem aracılık ediyor
Uzun süreden beri bekleniyordu Still Life, adını çokça telaffuz ettirmişti. Zira
güzel bir türde örnekler vermeye başlayınca firma, açıkladığı oyunlar da
insanların gözünde sıraya giriyor. Neyse, bu firma ve oyun tanıtımı bitmez.
Şimdiden söylüyorum, ileride “abarttın” denilmesin diye, bu oyun baş tacı olur
ve bir köşeye konur. Bakar bakar evladiyelik yaparsınız. Böyle güzel bulmacalar,
böyle güzel eğlence zor gelir. Gelelim esas olaya...
Ben konudan başlayayım, adım adım ilerleyelim. Efendim, şimdi olay şöyle
gelişiyor. Victoria McPherson adlı karakterimiz, çok güzel bir insan. Güzel
olduğu kadar da FBI görevlisi. Hemen her diziden, filmden de bildiğimiz üzere,
her FBI görevlisinin başına bela olan bir dava vardır. Hiç çözülmez, abuk subuk
yerlerden çıkan detayları binbir takla ile birleştirirseniz ancak birşeyler
ortaya çıkar. İşte bizim karakterimiz tam bu yolda “belalı dava” noktasında
beklemektedir. Peşinde beş tane cesetle ortalıkta dolaşan bir katilin
soruşturması üzerimizde. Her zamanki gibi hiçbir iz yok. Suçlunun işine hayran
kalmamak elde değil. Bir sürü ipucu yaratmaya çalışılacak iz ve ensemizde
patronun nefesiyle birlikte dikiliyoruz. Parlak bir ajanız, herkes bize
güveniyor ama bu dava belki de bu kariyerin ışıltılı başlangıcındaki durulma ve
kahveyi koklama pozu olacak kim bilir?
Belki biraz dinlenmek iyi gelir diyoruz. Tatil de yaklaştığı için sahile doğru,
aile ortamına uzanıyoruz Victoria ile. Aslında amacımız biraz da şu davanın
ağırlığını atmak. İnsanın en nefret edeceği şey olsa gerek “yeldeğirmenleri ile
savaşmak”. Üstelik karşınızda bir tane bile yokken... yılbaşı geldi gelecek
derken, babamız karşılıyor bizi. Biraz sohbet, biraz neşe ve konu dönüp
dolaşıyor da iş hayatı ile aile büyüklerine geliyor. Öğreniyoruz ki serde varmış
polisçilik, kanda yatarmış. Büyük babamız da eski dedektiflerden çıkarmış. Hem
de gizli dedektif. Yani ne polise belli ol, ne de suçluya. Büyük patron bir
büyük nesildeymiş... Eski defterler açılır, dosyalar karıştırılır büyük babaya
dair. Kolay mı aynı mesleği yapmak? Merak bu, insanın en büyük özelliği... Bir
dosya dikkatimizi çeker. Tam yetmiş beş senelik bir dosya hem de...
Bazen başınıza bir olay gelir, “deja vu” dersiniz ya? İşte Victoria dosyayı
okurken bunu yaşar. Zira elindeki katil ile çok benzer özellikleri olan bir işle
uğraşmıştır büyük babası. Avrupa’yı kana bulayan katil ile Chicago arasındaki
benzerliğin lehimize işlemesi için sıra geldi. Şimdi uzanın bakalım
bilgisayarınıza.