Büyüyle harmanlanmış, gerçek zamanlı stratejiye hoş geldiniz...
Spellforce: The Order of the Dawn ile başlayan seri, gerçek zamanlı
stratejiyle RPG türünü
içeren, oynayanı başından kaldırmayan güzel bir yapımdı. Çoğu oyunda bulunan
sorunlardan birisi, karışık oynanış Spellforce için de geçerliydi. Fakat Alman
yapımcılar bu zorluğu farkedip, oyuncular için oynanışı biraz daha
kolaylaştırmış vaziyetteler. Oyunun yapımını Phenomic üstlenirken, yayımcıları
JoWood ile Aspyr üstleniyorlar.
Demo’ya giriş
Demo’yu açtığımızda karşımıza, hoş grafikler bizi karşılıyor. Sağ tarafta atlı
askerler saldırmaya hazırlanırken, sol tarafımızda uçsuz bucaksız alan
gözüküyor. Önümüzde de Dark-Elf üyesi bizi bekliyor. Campaign’e tıkladığımızda
başlamak için kendi karakterimizi yapmamız isteniliyor ve karakterimizi
dilediğimiz gibi hazırlıyoruz. Bunları yaparken karakterimize tıklayıp arkadan,
yandan nasıl göründüğüne bakabiliyoruz. Karakterimizi
bitirdikten sonra, artık oyuna giriş yapabiliriz.
Oyuna başladığımızda, güzel grafikler gözümüze çarpıyor. Detayları güzel
yapmışlar;
ağaçların rüzgarla sağa sola yatmaları, çimenlerin gölgeler arasında kalması
veya Güneş ile aydınlanması ve karakterimizin dövüşürken gölgesi hoşuma gitti.
İlk başta çoğu oyunda olduğu gibi detaylı bir şekilde kontroller anlatılıyor. Bu
kısmı uzun bir zamanda atlattıktan sonra, artık gerçek düşmanlarla karşılana dek
ilerledik. Oyunun kamera açılarından bahsetmek lazım. Mouse yardımıyla
istediğimiz gibi etrafımızda dönerken, üzerindeki kaydırıcıyla yere yaklaştırıp
uzaklaşabiliyoruz. Bu da grafiklerin güzelliğini bir kez daha ön plana
çıkartıyor.
Oyunun bu kısmına kadar her şey RPG iken ordu toplamak ve savaşmak için bir
alana geldiğimizde, tür bir anda gerçek zamanlı stratejiye dönüyor. Kampımızı
kurduktan sonra, köylülerimizi kaynaklarımıza göndermemize gerek olmadığını
belirtmem lazım. Kendi işlerini biliyorlar. Madenciler direk madenlere, taş
toplayanlar taşlara gidiyor. Belli bir süre sonra da önemli binaları kurup
ordumuzu hazırlıyoruz. Ordumuzu genişlettikten sonra kentimizi bırakıp, savaş
meydanlarına giriyoruz. Bu esnada tür yine RPG’ye dönüyor.
Savaşırken karakterlerimiz seviye atlayıp daha da güçleniyor.
Oyunun atmosferinden ve karakterlerinden kısaca bahsetmeye çalıştım, sıra geldi
müziklerine.
Yapımı oynarken insanı oyuna bağlayan önemli etkenlerden birisi de müzikler.
Müzikler bana 13. Savaşçı ile Yüzüklerin Efendisi’ne benzer gibi geldi. Tek bir
sorun gözüme çarptı, o da oyun içindeki yüklemenin sonuna doğru müziklerde bir
takılma meydana gelmesi. Onun haricinde müziklerde bir sorun yoktu.
28 Nisan’da piyasaya çıkacak olan bu yapım, yayınlanan demo ile ilgimi çekmiş
vaziyette. Türü RPG – gerçek zamanlı strateji olan bu Spellforce 2: Shadow Wars
bizi gene kendi dünyamızdan alıp Elf’lerin, İnsanların ve Cücelerin dünyasına
davet ediyor.