Rule of Rose
Erdem Maşlak
3.06.2010 - 12:31
ANNE! ANNE! Çocuklay beni öldüymek istiyoy!!!
Çocuklardan korkar hale geldik. Hepsi Halka’nın yüzünden; o başlattı bu
akımı. O ve onun sonrasında birazcık Cevapsız Çağrı ve Karanlık Sular, arada da
ikinci Halka geldi geçti. Silent Hill furyası her ne kadar bir efsaneye
odaklanmışsa da özünde yine bir çocuğun merkezinde dönüp dolaşıyordu; FEAR bile
bunu kullandı. Ne gariptir ki bu söylediklerimin çoğu Japonya’dan kopup geliyor.
Hadi tüm bu sanal denebilecek şeyleri bir kenara bırakın, gerçek hayatta da
çocuklar, bilhassa da bebekler çok büyük bir korku unsuru olabilir; biraz
zorlama bir örnek olacak ama ıssız ve karanlık bir sokağın başından diğer uçtaki
bebeğin çığlık çığlığa haykırışlarını duymak kulağa pek hoş gelmez sanırım.
İşte; oyunda ve sinemada böyleydi, realitede de farklı değil. İşin kötüsü böyle
başladı böyle gidecek gibi görünüyor; yapımcılar çocukları karşımıza
çıkardığında artık eskisi gibi onların bizi sevgi dolu, şirinlik dolu dünyalara
götürmeyeceğini anlamalıyız.
Rule of Rose ise bambaşka bir çocuk oyunu(!). Tahmin edebileceğiniz gibi
saklambaç oynayan çocukların arka fonu oluşturduğu görüntüde çiçekten çiçeğe
konan rengarenk kelebekleri yakalamaya çalışan yavru kedicikler, yemyeşil
çimenlerde tepinip duruyorlar. Onları seyreden güleç yüzlü altı aylık bebecik,
annesi baloncunun yanındaki pamuk helvacıdan şeker alırken onların yanına gitmek
istercesine arabasının içinde heyecanla çırpınıyor. Gökyüzündeki bulutlar yerini
binbir renkte uçurtmalara bırakmış; her birinin ucunu sıkıca kavrayan onlarca
çocuk kahkahalar atarak bir oraya bir buraya koşuşturuyorlar...
...mı?
Rule of Rose’un konusu 1930’lu yıllarda kendilerine “Red Crayon Family” diye
hitap eden bir grup kızın kontrol ettiği garip bir dünyada ve Jennifer adındaki
genç bir kız ile oyunun başında, Jennifer otobüse bindiğinde kendisine bir dergi
verip aniden kaçarak uzaklaşan küçük bir erkek çocuğun etrafında geçiyor.
Jennifer’ın bindiği otobüs ıssız bir yerde duruyor ve kahramanımız orada inerek
etrafı gezmeye başlıyor; biraz sonra da Rose Garden adlı bir malikaneyle
karşılaşıyor. Anlaşılan Rose Garden sakinleri Red Crayon Family davetsiz
misafirleri pek hoş karşılamıyor. Kızlar, yani tüm Red Crayon Family üyeleri
Jennifer’ı yakaladıktan sonra Rose Garden’ın derinliklerinde onu hapsediyorlar
ve kahramanımızın asıl macerası işte tam burada başlıyor. Rose Garden bu
çocukların ve uçan bir balinanın mekanı. Evet; uçan bir balina! Sevimli
görünümlü bu kızlarımızın Rose Garden’da kendi aralarında kurduğu bir hiyerarşik
yapıları ve kendi kuralları var. Jennifer neden burada olduğunu bilmeksizin
onların kurduğu bu korku dolu dünyadan çıkmak istiyorsa, Rose Garden’ın düzenine
riayet etmesi ve seçimlerini ona göre yapması lazım. Yoksa akılları çok fazla
şeye ermeyen bu kızlar onun sonunu getirebilir.