1/2

Rainbow Six: Siege

Can Arabacı 8.09.2015 - 17:09
Mücadeleden galip çıkmak...
E3 fuarındaki Ubisoft sunumu sırasında gizemli bir video araya girince merakımın kabardığını çok net hatırlıyorum. İzlemek üzere olduğumuz görüntülerin Team Raven ve Team Rogue arasındaki gerçek bir online mücadele sırasında çekilen görüntüler olduğu yazıyordu videonun başında.

Çeşitli dronelar yardımıyla rehinelerle dolu bir evin içini, evin içindeyse duvarlara barikat kuran, kapı girişlerine dikenli tel döşeyen Rogue takımıyla açılış yapıyordu. Arkaplanda bize eşlik eden Raven takımının konuşmaları derken... Bir anda kızılca kıyamet kopuveriyordu. Camdan içeri dalan Raven takımı, kurtarılan rehineler, parçalanan duvarlar, patlayan el bombaları derken ufacık ev cehenneme dönüyordu. Ve bütün bu aksiyonun içerisinde el değiştiren rehineler ve köşe kapmaca oynarmışcasına birbirini kovalayan iki takım... Şaşırdığımı ve etkilendiğimi hatırlıyorum. “Oha, hangi oyun bu yahu?!” İzlemeye devam ediyorum, Raven takımı üst katın tabanını çökerterek rakiplerini hazırlıksız yakalıyor. Rehineyi kaptıkları gibi ilerlerken... Ne? Rainbow Six mi?

Rainbow Six: Siege
Son Rainbow Six oyununun üzerinden 7 yıl geçmiş aşağı yukarı. Ama Ubisoft nasıl gaz vereceğini iyi biliyor. E3’teki trailer o kadar tatlı bir sürpriz olmuştu ki, Gamescom’da Ubisoft’la toplantım olduğunu görünce iyiden iyiye heyecan yaptım. Acaba oyunu gösterecekler miydi? Yoksa öyle kısa bir tanıtım yapıp yollayacaklar mıydı? (Çünkü onu yapan da çıktı. Evet, sana diyorum Fallout 4.) Daha da iyisi, oynama şansım olacak mıydı acaba? Cevabımı Ubisoft standına gittikten kısa bir süre sonra aldım: Benimle birlikte 9 editör daha içeri girecekti ve beşerli takımlara ayrılıp birbirimizle kapışacaktık!

Kapışmaya başlamadan önce ufak bir sunum da vardı tabii. Ubisoft’un Online Takım bazlı FPS’lerin krallığına gözünü fena diktiğini fark ettim o sunum sırasında. Öyle FPS dünyasını kökünden değiştirecek bir yeniliğe sahip olmasa da “İzleyici” modunu öve öve bitiremediler. Neyse ki en azından uğraştıkları ve mevcut izleyici modlarını en mantıklı şekillerde geliştirmeye çabaladıkları belliydi. İstediğiniz oyuncunun doğrudan gözünden görebilmenin yanında genel kuş bakışı harita görüşü de bir hayli detaylıydı. Ama sizi onun detaylarıyla boğmadan doğrudan oyunu oynadığımız kısma geçmek istiyorum izninizle:

Rainbow Six: Siege
Editörler arası turnuvamızda toplamda 3 maç yaptık. Bu maçlardan ilkinde savunma yapan taraftaydım. Takım arkadaşlarımla birlikte ilk işimiz stratejik kısımlardaki tahtadan, yıkılabilir duvarların arkasına set çekerek yerimizi sağlamlaştırmak oldu. Benim seçtiğim karakterin (her karakterin farklı bir ekipman envanteri var) yere kurulabilen portatif bir metal siperliği vardı, onu da kapıyı gören güzel bir noktaya atarak orada güzel bir savunma sahası yarattım. Karşı takımın amacı belirlenen süre içerisinde bizim takımı tamamen öldürerek hedefe ulaşmak. Eğer süre biterse ya da karşı takımı biz tamamen temizlersek kazanan biz oluyoruz. Buraya kadar her şey standart gelse de, iki tarafın da elinde RS: Siege’i ön plana çıkartan bir koz var: Oyun alanını kendi lehine kullanmak. Kapı girişlerine dikenli tel atarak oradan geçecek bir düşmanı yavaşlatabilirsiniz, evet. Ancak o düşman sizin kapattığınız o kapıdan gelmek yerine kapatmayı unuttuğunuz bir camdan dalarak sizi gafil avlayabilir de. En azından bize maçtan önce sürekli söylenen buydu, şanslıyız ki üzerimizde denemeye çalışan olmadı. Ha, ama beni yaylım ateşiyle geri çekilmeye zorlayan rakiplerimi tahta duvarların arkasından vurarak etkisiz hale getirmeyi başarmışlığım oldu, o açıdan tahta duvarların yeri geldiğinde vezir, yeri geldiğinde de rezil olmanızda büyük pay kapacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Henüz acemiliğimizin de etkisiyle daha çok standart bir FPS maçı edasında geçen bu ilk turu bizim takım gayet rahat bir şekilde kazandı.