ArtılarBaşarılı top fizikleri, yeni pas sistemi, ilginç skinler, Türkçe dil desteği
EksilerLisans problemleri sürüyor, oynanışta karşılaşılan bazı kısıtlamalar, artık eskiyen grafikler, donuk atmosfer
Hiç bir zaman futbol oyunlarının fanı olmadım. Herkes gibi yıllardır ben de oynuyorum, ama taraf tutmayı sadece "takımlarda" tercih ediyorum. Her iki oyun da (PES ve FIFA) eğlence amaçlı olduğu için, ben de bunun keyfini sürmeyi yeğledim, hâlâ daha öyle yapıyorum. PES serisi, benim için "futbolda özgürlük kavramını getiren, bunu çok iyi uygulayan bir seriydi". Daha PES'ten (Winning Eleven da deniyor bu güzide seriye) haberim yokken bile içimden hep geçirirdim: "FIFA'da bir şeyler eksikti, bir şeyler bizi kısıtlıyordu. Rahat pas atmaya, alternatiflere imkân tanısaydı, herkes kendi şahsi futbol tarzını geliştirebilseydi, ne güzel olurdu" derdim. İşte bu saydıklarımı FIFA değil, PES serisi getirdi. Kalıplarla kısıtlı olmayan bu seride, saatlerimi, günlerimi geçirdim. Günlük bir ihtiyaçmışçasına her gün 3-4 saat PES oynadığımı hatırlıyorum. Aslında 3-4 yıl evvelki PES oyunları ne kadar da eğlenceli ve başarılıydı. Dönüp bakınca insan daha iyi anlıyor...
İlk görüşte şaşkınlık
Henüz bahar aylarına yeni adım atmıştık ki, PES 2011'in ön inceleme sürümünün ofisimize gelmek üzere olduğunu öğrenmiştim. Gel zaman git zaman bekledik, bekleye bekleye de bir hal olduk. Derken sıcak bir yaz gününde kapıdan içeri girdi ve girdiği gibi de bizi X360'ın başına kilitledi. Acaba PES, bu yıl neler yapacaktı? O bahsedilen "özgürlük" parolası gerçekten de "gerçek" miydi? Açar açmaz şaşkınlığımız, oyunun Türkçe dil desteği de sunmasıyla başladı. Bu biz oyuncular için güzel bir jestti tabii ki, ama geçmiş yıllara baktığımızda PES'de onarılması gereken kusurlar da vardı; robotsu koşuşlar, lisanssız takımlar gibi. Ön inceleme sürümü itibariyle bunları göremediğimiz gibi, odunsu oynanışla da karşı karşıya kalmıştık. Ardından yayımlanan demosu, geçtiğimiz günlerde de düzenlenen özel tanıtım gecesi derken nihayet tam sürüme de kavuştuk ve en nihayetinde net yorumlarımızı tam sürüm oyun üzerinden yapabilecektik.
Ofise PES 2011'in tam sürümü gelmeden önce, genellikle her öğle arasında FIFA World Cup 2010 ile vakit geçirdiğimizi belirteyim. Geldikten sonra da ibremizi PES 2011'e doğru çevirdik. Ofisteki neredeyse herkes, bu oyunu denedi, özelliklerine göz gezdirdi, kanılara vardı. Üstelik 1-2 günde değil, 1 haftayı aşkın sürede... Şimdi size gelin ortak düşüncemizden, kendi yorum ve deneyimlerimi de işin içine katarak bahsedeyim.
Elimizde ne var, ne yok?
Konami ne düşünüyor, bilmiyorum şahsen, ama lisans sorununun hâlâ devam ediyor olması canımızı sıkıyor. Seçebileceğimiz takımlar, oynayabileceğimiz ligler yine kısıtlı. Real Madrid, Barcelona, AC Milan gibi ekipler çok fazla seçiliyor olmalı. Belki de Konami bir istatistik tutmuş, en çok tercih edilen kulüpleri oyuna eklerken, diğerlerini de birer fazlalık olduğu gerekçesiyle oyuna eklememiştir. Binlerce teori üretilebilir, ama binlerce kulübü yönetemezsiniz bu oyunda. Düşünün, Şampiyonlar Ligi lisansının olduğu bir oyunda, Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya hak kazanmış bir takımın lisansı yok. Evet, Bursaspor'dan söz ediyorum. Neyse ki Uefa Avrupa Ligi'nde mücadele eden (bazıları artık yok ya neyse) Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın lisansları bulunuyor.