Ah şu nostaljik oyunlar... Bunları bu kadar güzel yapan nedir?
Ah şu 90'lı yıllar.... Belki de bilgisayar oyunları bakımından en büyük
adımların atıldığı yıllardır.. O Risky, Retal, Body Blood, Birde Prince of
Percia vardı ki, yaşı kemale ermiş olanlar bilirler. Zamanında bizi çok
uğraştırmıştı. Şimdide pek değişmemiş. Hala zor ama bir o kadarda zevkli. Bundan
2 yıl önce gelmişti yeni PoP’nın haberleri. İnternetten haberleri, ekran
görüntülerini, forumları hiç şikayetsiz takip ediyorduk. Şimdi oyunu aldık
oynadık ve böyle bir oyun için bir iki yıl daha bekleyebilirdik diyerek yazımıza
başlıyoruz.
İlk başta belirtiyim. Eğer MX yada dengi bir ekran kartınız varsa hiç
okumayın moraliniz bozulmasın yada okuyup sağlam bir ekran kartı alın seçim
sizin. Eğer oyunu kaldırabilecek ama çok da iyi performans veremeyecek bir
kartınız varsa ince ayarları yapabileceğiniz. Settings bölümü mevcut. Ama bu
bana yetmez derseniz oyunun resmi sitesinde de grafik ayarları yamaları var.
Oyuna ilk girdiğinizde güzel bir video ile karşılaşıyorsunuz. Giriş demosunu
geçtikten sonra kendinize bir profil yaratarak oyuna başlıyorsunuz. Dikkatinizi
çekecek ilk yenilik New Game'i seçtiğiniz an menü ortandan kalkıyor ve kamera
arkafon olarak görünen ağaçların arasından geçerek kahramanımızı gösteriyor. Ve
işte bir bakıma oyuna başlamış oluyorsunuz ama sadece kapıdan girene kadar, tabi
isterseniz o balkonda günlerce takılabilirsiniz, size kalmış.
Oyunda küçük klavye yardımları sürekli alttan geçiyor. İlk başlarda oldukça
faydası oluyor. Mesela karşınızda çıkmanız gereken bir merdiven var, merdivene
yaklaştığınız an ekranın altında "Jump (Space)' e basın" diye bir yazı çıkıyor
yada düz duvara tırmanmanız gerekiyorsa "farenin sağ tuşuna tıklayın" gibi.
Oldukça faydalı çünkü oyuna yeni başladığınızda "karşıya geçmem imkansız"
diyebileceğin yerlerden aslında küçük klavye hareketleri ve kahramanımızın
çevikliği ile çok kolay geçebileceğinizi bilmiyorsunuz. Yeri gelmişken
söyleyeyim; Prensimiz oldukça çevik, aklınıza gelebilecek her şeyi oyun içinde
yapabiliyor. 7 - 8 metre kadar zıplayabiliyor mesela yada düz duvarda 10 metreye
kadar koşabiliyor. Ama o kadar güzel modellenmiş ki bu olay hiçbir zaman oyunun
cittiyetini bozmuyor. Birde oyun içinde genelde klavyeyi kullanıyorsunuz. Fare
sadece kamera açısını ayarlıyor, bu hareketlerinizi etkiliyor ama esas hareket
olayları klavyeden. Bu olay sizi şaşırtmasın, oyun boyunca eliniz fareden
ayrılmayacak.
PoP’da savaşlar çok zevkli ve tam bir görsel şölen, kılıcınızı sallarken
zıplama tuşuna basarsanız her seferinde değişik hareketleri değişik kamera
açıları ile izleyerek gaza gelebilirsiniz. Buna rağmen oyun içinde dövüşmek
ikinci planda. Daha çok duvardan duvara zıplama, bubi tuzaklarını geçme, gizli
yollar bulma gibi işlerle uğraşacaksınız. Bu pek sevilen bir şey değildir ama
oyun içersinde oldukça zevkli veriliyor, birde hareketlerin görselliği de
üzerine eklenince zevkin çıtası daha bir yükseliyor. Bölümleri geçerken pek
zorlanacağınızı sanmıyorum. Zaten her şey sizin karakteri hoplama zıplama gibi
işlerde nasıl yöneteceğinize bağlı, çünkü savaşlar pek zorlamıyor. Üzerinize on
kişi bile gelse oldukça kolay geçebilirsiniz. Size öldürecek kadar hasar
vermiyorlar, bunun yanında eğer bir duvardan düşerseniz direk ölüyorsunuz.
Savaşlardan sonra biraz ilerleyince kesinlikle bir çeşme yada su birikintisi
buluyorsunuz, su içerek canınızı dolduruyorsunuz. Ama bu sular bildiğiniz
sulardan değil üzerinde değişik bir sis var, büyülü su diyerek kendimizi
avutuyoruz ve oyunda her şey mantık üzerine kurulu diyerek noktayı koyuyoruz. :)