Pokemon Legends: Arceus, dünyanın en tanınmış oyun serilerinden birini, yıllardır sıkışıp kaldığı döngüden çıkaracak yenilikler ile karşımıza çıkıyor. Hem oynanış hem de görsellik konusunda yeni bir yol izleyen Pokemon Legends: Arceus, yapımcı Game Freak’in sonunda inadından vazgeçip seriyi farklı bir yöne doğru evrimleştirmesinin ilk adımı gibi görünüyor. Aklımızda bir sürü soru var, bunların cevabı ise incelememizde olacak.
Pokemon Legends: Arceus başlarken kendimizi bir boşlukta, bize seslenen bir ışık ile karşı karşıya buluyoruz. Neredeyse her oyunda bir profesöre kendimizi tanıtarak başlamamızın ardından, ilginç bir değişiklik. Işıktan gelen sese cevap vererek karakterimizin cinsiyetini ve görüntüsünü basit bir şekilde belirledikten sonra Sinnoha’ya doğru düşüyoruz. Evet, gökten açılan bir yarıktan, ileride Sinnoh olarak tanınacak Hisui bölgesine düşüyoruz, hem de alıştığımızın çok dışında bir dönemde.
Pokemon Diamond / Pearl oyunlarının geçtiği Sinnoh bölgesini, dünyanın pokemonlar ile birlikte, uyum içinde yaşamadığı bir dönemde keşfetme fırsatı buluyoruz. Pokemon Ligi, Elite Four, eğitmen gibi kavramları bilmek bir yana, insanların büyük bir çoğunluğu pokemonlardan ölümüne korkuyor. Hisui bölgesinde pokemon dünyasının yaratıcısı olarak kabul edilen Arceus ile onun kutsadığı soylu pokemonlara hizmetini adamış klanlar, bölgeye yerleşeli çok uzun zaman geçmemiş olan Galaxy Takımı ve kendini bir şekilde geçmişte bulan ana karakterimiz var. Arceus olduğunu tahmin ettiğimiz sesin söylediklerini takip edip, insanların pokemonlar hakkında daha fazla bilgi edinmesine yardımcı oluyor, bu sırada pokemonların bilinçsiz bir şekilde etrafına saldırmasına sebep olan gizemli ışığın kaynağını bulup durdurmaya çalışıyoruz.
Pokemon Legends: Arceus hikaye açısından diğer oyunlara göre daha iyi bir iş çıkarıyor. Yine 16 yaşlarında bir genci kontrol ediyoruz, bilinmeyen bir sebeple geçmişe gitmişiz ve cebimizdeki akıllı telefonu çok normal karşılayan yerel halka yardım etmeye çalışıyoruz. Aslında her şey Diamond / Pearl serisinin girişini hazırlamak için yapılmış. Etrafta tanıdık simalar görüyoruz, tanıştıklarımızın büyük bir çoğunluğu Diamond / Pearl oyunlarında karşılaştığımız karakterlerin ataları.
Zaman yolculuğu temasını biraz zayıf işlediğini ve sonlara doğru aceleye geldiğini düşündüğüm hikaye, Pokemon serisinin en elle tutulabilir hikayesi olabilir. Sunum konusunda ise biraz sıkıntı var. Çok fazla lüzumsuz ara sahne görüyoruz. Basitçe söyleyip geçebilecekleri şeyler için bile ara sahneler var. Seslendirme bile koymamışsınız, niye ara sahne yapıyorsunuz diye düşünüyor insan.
Gökten düşen karakterimizi ufak bir testin ardından sorgusuz sualsiz kabul eden Galaxy ekibinde bir gözlemci olarak başlıyor maceramız. Bu defa önümüzde çeşitli bölgelere ayrılmış bir harita ve çevrede koşturan bir sürü pokemon var. Ortada herhangi bir lig falan yok, önce insanların pokemonlar hakkında daha fazla bilgi edinmesini sağlamamız gerekiyor.
Gözlem ekibinin bir parçası olarak karşılaştığımız her pokemon hakkında kayıt tutuyoruz. Farklı boyutlar, çeşitli yiyeceklere tepkileri, kullandıkları yetenekler ve evrim geçirme süreçleri gibi bir sürü farklı olayı Pokedex isimli defterimize geçirmemiz gerekiyor. Bunun için onlarla savaşmak ve ellerimizle yaptığımız poke topları ile onları yakalamak gerekiyor. Oyunun en büyük yenilikleri bu kısımda geliyor.
Eski oyunlarda çalıların içinde saklanan pokemonlar, zar zor öbür şehre gitmeye çalışırken üzerimize atlayııp başımıza bela olurdu. Pokemon Legends: Arceus ile işler tersine döndü, artık çalılardaki tehlike bizim karakterimiz! Eğilip sessizce ilerleme özelliği sayesinde pokemonların dikkatini çekmeden yanlarına yaklaşabilen karakterimiz, çalıların içine de gizlenebiliyor. Böylece hiçbir şeyden haberi olmayan pokemonun kafasına poke topunu atıp dövüşe gerek kalmadan yakalamayı denemek ya da arkadan yapılacak bir saldırı ile savaşa avantajlı başlamak mümkün.
Hisui’nin çeşitli bölgelere ayrılmış haritasında serbest bir şekilde dolaşıyoruz. Pokemonların büyük bir çoğunluğu bizi gördüğünde dönüp kaçıyor, agresif yapıda olanlar ise üstümüze gelip saldırıyor. Buna dikkat etmeniz gerek çünkü karakterimiz bir pokemon değil, yapılan saldırıların üzerimizdeki etkisi büyük. Saldırıya uğradığımız anda bir pokemon seçip karşı saldırıya geçmek ya da hızla ortamdan uzaklaşmak gerekiyor.
Eski oyunlardaki gibi çalılarda koşup “şu pokemon çıksa da yakalasam” demeye son, artık bütün pokemonları etrafta koşarken görebiliyoruz. Bu sayede daha savaşa bile girmeden karşıdaki pokemonun ne olduğunu, ağırlığını ve shiny olup olmadığını anlamak ve ona göre hareket etmek mümkün oluyor. Pokedex kayıtlarında eksik olan kısımları doldurmak için ideal.
Pokedex dediğimiz şey ise aslında bütün Pokemon oyunlarında kullanılan elektronik cihazın elle yazılan versiyonu. İçinde bulunan kademeli görevleri yerine getirip bizi yönlendiren profesöre götürerek Galaxy ekibinde rütbe almamızı sağlıyor. Aynı pokemondan 1/2/5/10/15 tane yakala, ateş pokemonunu suyla yen, bir yeteneğin kullanıldığını gör gibi görevleri yerine getirmek, o pokemon hakkında daha fazla bilgi edinip, duruma göre evrimleştirmemizi de sağlıyor.
Açık dünyada (aslında büyük bölgelerde demek lazım) gezerken etraftan malzeme toplamanız gerektiğini de unutmayalım. Sonuçta her şehirde marketler ve pokemon hastaneleri bulunmuyor, hatta şehirler bile yok. Normalde satın aldığınız poke topları, iyileştirici iksirler gibi önemli eşyaları kendiniz yapmak zorundasınız. Bitkiler etrafta bolca yetişiyor, daha çok ihtiyaç duyulan maden, meyve gibi malzemeleri ise pokemonlar aracılığıyla toplamak mümkün.
Bu kısmı tamamlamadan önce etrafta gezinmek ile ilgili bir şeyler ekleyelim. Başlangıçta sadece koşarak gezebiliyoruz, binekler daha sonra açılıyor. Uzun mesafeleri aşmak için hızlı seyahat sistemi de var ama bölgeler kısıtlı, bu yüzden suda boğulmak ya da saldırılara maruz kalmak gibi şeylerden kaçınmalısınız. Özellikle başlarda çok boğulacaksınız çünkü karakterimizin yüzme alanı çok kısıtlı ve önündeki taşa tutunmaktan bile aciz. Zıplama yeteneği de yok zaten. Gökten düşerken bacakları mı zedelendi ne oldu bilmiyorum ama küçücük yükseltiyi bile yardımsız aşamıyor. Bunlar için ileride çözümler geliyor ama karşı kıyıdaki shiny bana bakarken küçük bir akıntıyı geçememek çok canımı sıktı.
Pokemonlara gizlice yaklaşıp kafalarına top atarak yakalamak bir yöntem ama bir kez yeriniz tespit edilirse iki seçeneğiniz var. Pokemon saldırılarını yaparken sağa sola yuvarlanıp saldırılardan kaçınmak ya da savaşa girmek. “Burası Dark Souls değil, en iyi savunma saldırıdır” diyerek rakibinizin karşısına çıkınca yenilenmiş dövüş ekranı ile tanışıyorsunuz.
Pokemonlar savaşacağı zaman bir dövüş alanı oluşuyor mücadele başlıyor. Karakterimiz alan içerisinde istediği gibi dolaşabiliyor ama bunun görsellik dışında bir etkisi yok. Pokemona saldırı komutu verdiğimizde ise mutlu edici bir şey dikkat çekiyor, saldırı animasyonları var, üstelik güzel gözüküyorlar. Günümüzde normal sayılması gereken bir şeye bu kadar sevinmek garip gelebilir ama işte, Pokemon serilerini uzun zamandır oynayan birisi olarak ufak tefek değişiklikler bile mutlu ediyor insanı.
Dövüşler yine sıra tabanlı olarak gerçekleşiyor ama büyük bir yenilik var. Yapacağımız saldırının tarzını değiştirip çeşitli avantajlar elde ederek sıralamayı da bozabiliyoruz. Saldırıyı normal bir şekilde yapmak yerine hızlı (Agile) veya güçlü (Strong) tarzlardan birini kullanmak mümkün. Hızlı saldırılar daha az hasar veriyor ama sıranın size daha çabuk gelmesini sağlıyor. Güçlü saldırılar ise hasarı arttırırken bir sonraki saldırı turunuzu biraz geciktirebiliyor. İleride diğer oyuncular ile mücadele etme fırsatı sunulursa, dövüşlerin çok daha keyifli hale gelmesini sağlayacak bir yenilik.
Her köşe başında sinsice belirip üstümüze saldıran Paras bir yana (beter olsun) asıl büyük tehlikeler Alpha türündeki pokemonlar. Hem boyut hem de güç açısından normalinden çok daha büyük olan Alpha pokemonlar, seviye olarak da bize üstünlük sağlıyor. Bunları yakalamak normalden daha zor ama gerçekten güçlü oldukları için farklı ekipler ile denemeler yapabilirsiniz. Oyunun en sevdiğim yanı, güçlü bir ekip oluşturup ona bağlı kalmak yerine, sürekli farklı pokemonlar ile oynamaya teşvik etmesi. Bir pokemonun görevlerini tamamlayıp Pokedex girdisini bitirince yenisine geçebiliyoruz. Tabi zorlu savaşlar için yine favori bir ekip oluyor ama dışarıda gezerken farklı görevleri yerine getirmek için takımı değiştirmek istiyorsunuz.
İnsanlar pokemonlardan fazlasıyla korktuğu için, diğer pokemon sahibi insanlarla savaşlar oldukça az. Zaman zaman çeşitli karakterler bize meydan okuyor, küçük dövüşler yapıyoruz. Burada canımı sıkan ise karşı tarafın üstümüze birden fazla pokemon göndermesi. Adil dövüşlere, birebir mücadeleye ne oldu? Benim gariban pokemonum üç yandan sopa yerken niye ikinci pokemonu alana süremediğim ise merak konusu.
Artık boss savaşlarımız da var. Bilinmeyen bir sebepten gözü dönen soylu pokemonları sakinleştirmek için öncelikle biraz yumuşatmamız gerekiyor. Kafalarına sakinleştirici otlar ya da yemek atarak (çok mantıklı) sinirini almaya çalıştığımız soylu pokemon mücadeleleri eğlenceli. Her biri farklı saldırılar yapıyor, biz ise yuvarlanarak bunlardan kaçıp yemek atmaya devam ediyoruz. Bazen güçten düşmelerine sebep olan bir hareket yapıyorlar, hemen pokemon gönderip güçlerini düşürecek saldırılar yapıyoruz. Bu savaşlar aynı zamanda GYM Battle görevi görüyor, tamamladıkça yönetebileceğimiz pokemon seviyesi artıyor ve yeni bölgeler açılıyor.
Pokemon Legends: Arceus ile serinin ihtiyacı olduğuna gönülden inandığım yenilikler yapılmış, oyuncu daha serbest bırakılarak, canı istediği zaman istediği şeyi yapmasına olanak sağlanmış (tabi belli bir oranda), pokemon yakalamak daha eğlenceli bir hale gelmiş. Son çıkan Pokemon oyunları beni belli bir süre eğlendirmiş olsa bile, bir yerden sonra hep aynı döngüye girmek canımı sıkmaya başlamıştı. Arceus ile bu döngü kırılmış ve hikaye bittikten sonra bile Pokedex tamamlamak için oynamaya devam ettiğim bir oyun ortaya çıkmış. Peki bu oyunun hiç mi kötü yanı yok? Var tabi ki, önceki kısımlarda biraz bahsetmiştim, şimdi eksilerden konuşma zamanı.
Oyunun ilk görüşte bile göze batan problemi ile başlamak istiyorum, grafikler. Grafiksel anlamda Sword / Shield serisinden daha düzgün gözüktüğünü, karakterlere ve pokemonlara doğru düzgün animasyonlar eklendiğini kabul ediyorum. Ama dünyanın en popüler serilerinden birisi, 60 dolar fiyat etiketiyle sattığı oyuna niye bağımsız stüdyolar ile yarışacak seviyede grafikleri layık görüyor anlamıyorum. Bağımsız oyunların grafiklerine laf etmiyorum burada, ellerindeki imkanlar ile en iyi işi çıkaran firmalardan bahsediyorum. Bazı noktalarda çok güzel sahneler ile karşılaşıyoruz ama bunlar genellikle sinematik kısımlarda ya da çok nadir olarak oyun içinde karşımıza çıkıyor. Game Freak’in elindeki imkanların bir Indie stüdyoya kıyasla daha fazla olduğunu düşünüyorum.
Tamam oyunun grafikleri en üst seviyede değil, demek ki performansı sorunsuz olacaktır diye düşünüyorsanız, şimdiki kısım pek mutlu etmeyecek. Oyunda hiç büyük bir hataya rastlamadım, oynanışı baltalayacak kadar ağır takılmalar da yaşamadım ama bu sorunsuz olduğu anlamına gelmiyor. Geç yüklenen kaplamalar, uzaktan ne olduğu belli olmayan pokemonlar, kare oranının sabit 30 bile sunamadığı durumlar var. Biraz cilalanması lazımmış ama aceleyle çıkmış gibi hissettiriyor.
Eski bir Nintendo Switch oyunu olan Breathe of the Wild ile karşılaştırmak istemiyorum, içerikleri çok farklı oyunlar ama gördüğümüz grafik ve performansın bu sistemin sınırı olduğunu da düşünmüyorum. Pokemon seven kitlenin önceliği grafikler değil ama beklenti sınırını bu kadar aşağı çekmenin de lüzumu yok bence.
Seslendirme konusu Pokemon oyunlarında en çok canımı sıkan kısım. Her oynadığım oyunda buna takılıyorum, hem pokemon sesleri hem de insanlar konusunda. Hadi bu defa pokemon sesleri biraz daha yüksek kalite (yine iyi değil) ama hikaye odaklı tek kişilik bir oyun yapıp hiç seslendirme koymamak nedir? Bazen adım başı ara sahne izliyoruz, hiçbiri seslendirilmemiş. Bağımsız stüdyoların bütçe konusunu dikkate alarak bunu tercih etmesini anlarım ama bu oyunun satış rekorları kıracağı (şimdiden 6.5 milyonu geçti) belli olan bir oyundan bahsediyoruz. Gıkı çıkmıyor karakterlerin, herkes sessiz, genellikle şok olmuş yüz animasyonları ve satırlarca yazıyı okuyarak anlıyoruz ne istediklerini.
Son olarak oyunun müzikleri çok güzel. Diamond / Pearl oyunlarının müzikleri temel alınarak yapılmış remix parçalar ve yeni müzikler var. Hepsini de çok beğendim. Gezdiğiniz bölgeye, günün hangi saatinde olduğunuza göre değişiyorlar. Müzikler konusunda tek sıkıntım, kimi zaman bölgede gezerken devreye girmemeleri. Sessiz sakin dolaşıyoruz, oyun o sırada hangi müziği koysam diye seçim yapıyor muhtemelen. Büyük bir problem değil, benim gibi müziklere çok dikkat eden birisi değilseniz rahatsızlık duymazsınız.
Pokemon Legends: Arceus uzun zamandır beklediğimiz “yeni” Pokemon oyunu. Eski oyunlardaki tekrar eden yapıdan kurtulmuş, hem dövüş hem de yakalama sistemini başarılı bir şekilde geliştirmiş, saatlerce eğlenebileceğiniz bir oyun olarak piyasaya sürülmüş. Monster Hunter benzeri bölgelere ayrılmış dünyası, yeni eklenen animasyonlar ve çok daha iyisi olma potansiyeline sahip olan görselliği dikkat çeken diğer yanları. Bunun bir yan oyun olduğunu düşünürsek (tam olarak emin değilim bundan) gelecek Pokemon oyunları için harika bir şablon oluşturulmuş. Eksiklerini görmezden gelmek zor ama bunların oyunun genel kalitesini ne kadar az etkilediğini düşününce, etkilenmemek elde değil.
Benim görüşüme göre en iyi 3 Pokemon oyunu sıralamasına rahatlıkla giren Pokemon Legends: Arceus, 60 Dolar fiyat etiketi ile Nintendo Store üzerinden satın alınabilir durumda. 60 dolarlık bir oyun için sunduğu içerikler ise oldukça iyi. Pokemon serisini seven oyuncuların kaçırmaması gereken bir oyun. Seriye ilk defa bu oyunla başlamayı planlıyorsanız, geçmiş oyunları da oynamaya karar verirseniz Arceus’un sunduğu yenilikleri arayacağınızı rahatlıkla söyleyebilirim.