Eğer bir şarkı olsaydı Slayer'dan Raining Blood olurdu
PlatformlarPC, PlayStation 4, XBox One
Yapımcı - YayıncıRed Barrels - Red Barrels
Çoklu Oyuncu: Yok
Oyun Türü: Korku
Merlin Puanı85
21 Kişi Oyladı
Okur Ortalaması%55
ArtılarMuazzam bir görsel ve işitsel şölen. Alışılmadık, zekice işlenmiş temalar. Merak uyandıran, sürükleyici bir hikaye
Eksilerİlk iki oyuna göre daha kolay. Kısa oynanış süresi. En zorda oynamazsanız yapay zeka çok hantal
İlk olarak 2013 yılında çıkan Outlast, gerçekten hiç beklemediğim ve en ihtiyaç duyduğum anda çıkagelmiş, kalitesiyle göz dolduran inanılmaz bir korku oyunuydu. Hem o zamanlar, hem de günümüzde korku oyunu sektörü artık büyük oranda bağımsız yapımcıların üstüne kaldığı için Red Barrels bunu bir fırsat olarak bilmiş ve Outlast'ı deyim yerindeyse patlatmıştı.
İlk oyunun yakaladığı muazzam başarı üzerine çıkan Whistleblower da bir ek paket mantığı ile çıkmasına rağmen uzun soluklu yapısı ile aynı başarıyı yakalamış ve Outlast ismini birkaç kademe birden yukarı taşımıştı. Whistleblower'ı da birkaç kez baştan sona bitiren ben, Outlast 2 duyurulduğu gün nasıl havalara uçtuğumu daha dün gibi hatırlıyorum. Oyun sonunda elime ulaştı ve bir haftadır nasıl hasret gideriyorum anlatamam.
İlk Outlast'ın bu kadar başarılı ve akılda kalıcı olmasının sebebi, popüler YouTuber veya Twitch yayıncılarının yaptığı şebekliklerin aksine 'jumpscare' öğeleri değil, işlediği cüretkar temalardı. Dini öğeleri ve insan psikolojisini tek bir kavanoz içerisine koyup adeta reçel haline getiren, sonra da ekmeğe sürüp önümüze sunan bir oyundu Outlast. İçerdiği cüretkar temalar ve daha önce hiçbir oyunda rastlamadığımız şiddet öğeleri onu eşsiz kılan etkenlerin başında geliyordu. Kullanılan sesler, bir bağımsız yapımcıdan beklenmeyecek kadar sağlam görseller, atmosfer, sahnelerin akılda kalıcılığı derken aynı şeylerin daha da fazlasını Outlast 2'den de bekler olduk. Ve incelemeye tam anlamıyla başlamadan size rahatlıkla söyleyebilirim ki, Outlast 2'yi oynadıktan sonra ilk Outlast oyununun bir beta olduğunu anlıyorsunuz. Burada Demon's Souls ve Dark Souls örneğini versem yeridir. Red Barrels ilk Outlast ile nabzı ölçtü ve ikinci oyun ile gerçek potansiyelini ortaya çıkarıp asıl vurgunu yaptı.
Öncelikle, Outlast 2'nin hikaye açısından ilk oyunla hiçbir alakası yok. Yani en azından henüz öyle bir alaka keşfedemedim. Varsa bile çok gizli ve küçük bir detay olduğuna eminim. Outlast 2, kendi içerisinde yeni bir hikayeye, yeni bir ana karaktere ve yeni bir mekana sahip.
Aşağıdaki paragraf oyunun hikayesinin başlarını ve ana temayı özetleyeceği için göreceli olarak spoiler içeriği ile karşılaşabilirsiniz.
Outlast 2'de, Blake Langermann adlı bir kameramanı oynuyorsunuz. Eşiniz Lynn ile birlikte oldukça riskli bir işe kalkışıp, uzaklarda, ormanın derinliklerinde bulunan bir yerleşkede gerçekleşen cinayetleri araştırmak adına bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Bu bölgede hamile bir kadın öldürüldü ve bu sırrı ancak siz açığa çıkarabilirsiniz. Kimsenin girmeye cesaret edemeyeceği bu karanlık yerleşkede Sullivan Knoth adlı bir din adamı ve onun takipçileri, akıl almaz ritüeller gerçekleştirerek dünyanın sonuna hazırlanmaktadır. Knoth'un ve takipçilerinin aşırı uç, dini fanatikliği ve tam tersi, Knoth takipçilerinin deyimi ile kafirlerin oluşturduğu bir grup arasında sıkışan siz, bu karanlık yerleşkeden çıkış yolunu aramaya ve hayatta kalmaya çalışıyorsunuz.
Elbette hikaye ilk oyunda olduğu gibi bir yerden sonra fazlasıyla sarpa sarıyor ve işler hiç beklemediğiniz, hiç anlamadığınız yerlere gidiyor. Geçmişiniz ile alakalı, ortaya çıkması gereken sırlar da bu hayatta kalma mücadelesi boyunca peşinizden ayrılmıyor.