Öyle bir kadro düşünün ki aynı filmde Leonardo Di Caprio, Brad Pitt, Margot Robbie ve Al Pacino oynuyor. Hatta bunu size biri söyleseydi; inanır mıydınız? Kulağa hala inanılması güç gelen bu kadronun filmi Türkiye’de sinemalarda vizyona girdi. Beklenen neydi? Neler oldu? Biraz konuşalım.
Öncelikle iki şeye değinerek bu incelemeye başlamak istiyorum. Birincisi, filmi ancak belirli bir olgunluğa erişmiş insanlar anlayabilir. Olgunluk küçük yaşta da olur büyük yaşta da; kişiden kişiye değişir. Bu yüzden bir rakam söyleyemem lakin sinemada film ‘’ +18 ‘’ di. Bunun akıllıca bir seçim ve doğru bir seçim olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Daha sonra neden böyle dediğimi elimden geldiğince spoiler vermeden açıklamaya çalışacağım.
Gelelim ikinci değinmek istediğim noktaya, Al Pacino gibi biri filmde az süre dahi rol alsa kesinlikle filmin afişinde yer almalıydı. ( Ana afişi kastediyorum. ) Her ne olursa olsun böyle olmalıydı. Şimdi asıl olarak filmimize giriş yapalım.
Di Caprio ve Pitt mükemmel bir dinamik oluşturmuşlar, harika ekip; şahane sahneler. Filmde yer yer Dram, yer yer komedi ve yer yer aksiyon mevcut. Şunu kesinlikle söylemek istiyorum ki bu film çoğunlukla Sharon Tate’in anısına olmuş. Quentin Tarantino onun aslında içimizde gerçekten ölümsüz olduğuna mükemmel değinmiş. Filmin hikayesiyle, konusuyla ilgili kısaca özet geçecek olursak ana kahramanımız Rick Dalton (Leonardo Di Caprio ) artık ünü eskisi kadar parlamayan bir film yıldızıdır ve dublörü Cliff Booth ( Brad Pitt ) ile birlikte yeniden ün ve başarı için sektörde tutunmaya çalışmaktadırlar. Tüm bu olaylar esnasında Rick Dalton’ın ev komşusu Sharon Tate ( Margot Robbie )’in de içinde bulunduğu beş kişinin öldürüldüğü Manson katliamı filmin odak noktalarından.
Filmin ilk yarısı ikinci yarıya göre sanki biraz daha durağan geçiyor, konular sakince işleniyor ve tam bir Tarantino klasiği olarak ufak tatlı detaylar dahi filmde baş gösteriyor. Durmadan aksiyon sahneleri isteyen insanlar için uygun bir film değil, zira; yukarıda da bahsettiğim gibi yer yer farklı türleri, duyguları içinde barındıran bir film. Filmin neden olgun, yetişkin insanlara daha yönelik olduğunu ise şöyle açıklayabilirim; Rick Dalton bazı sahnelerde kendi hayatını ‘’kamufle ‘’ şekilde başka nesnelerin üzerinden aktarım yapıyor, ve bu aktarımı yaparken hem o nesne hem de kendisini baz aldığı için onun gerçekten saf ve yüzde yüz gerçek duygularını anlayabiliyorsunuz.
Bu örnek gibi birkaç olay daha mevcut. Filmin içinde 8 adet daha film var, ünlü yıldız Rick Dalton’un film ve dizilerinden kesitleri sık sık görüyoruz, izliyoruz. Ve işte tam da böyle bir senaryoda, Leonardo Di Caprio’nun ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu tekrar tekrar anlıyoruz. Rolün içinde rol kesmeyi bu denli başarabileni daha önce gördüğümü söyleyemem.Oyunculukların nasıl olduğu konusunu bu inceleme yazısında beklemeyin sevgili okurlar, çünkü böyle bir inceleme mevcut değil. Hani Türkler’de bir deyim vardır: ‘’ Şampiyonlar Ligi gibi kadro be! ‘’ diye, aynen öyle bir durum bu. Herkes döktürüyor zira… Hiçbir şekilde kötü oyunculuk göremiyorsunuz.
Bu filmin zayıf noktası sadece aksiyon severleri tatmin etmemesi ve daha fazla hareketlilik bekleyen insanları memnun edememesi olur. Bu kadar… Çünkü ben, filmin sonunda dahi doymadım ve ‘’Bitmeseydi yahu! ‘’ dedim. Çünkü her şey filmin sonunda çok güzel bağlandı ve mükemmel bitti. Filmi izleyen arkadaşlar ne demek istediğimi hemen anlarlar. 1969 Hollywood’u adeta bir görsel şölen niteliğinde. Filmle ilgili açıklamalarda şöyle bir demeç vardı: ‘’ Filmde yapaylıktan kaçtık, çok büyük platolarda orijinal şekilde filmin çekimini yaptık. ‘’ Ve gerçekten de öyleydi, bilgisayar efektlerinin uçuştuğu, son dönem sanal teknolojinin adeta içine ‘’ basıldığı ‘’ bir film değildi. Her şey mümkün olduğunca fiziki emek işi ile ‘’ gerçekti. ‘
Filmin yine en önemli odak noktalarından birisiyse kuşkusuz tüm Hippiler’in iyi insanlar olmadığıydı. Yaşam kültürlerini, doğalarını ve düşüncelerini kısım kısım gördük, duyduk, izledik. Ve ‘’ bir kısmının ‘’ gerçekten ne kadar ‘’ gereksiz ‘’ insanlar topluluğu olduğuna Quentin Tarantino tarafından en çıplak, en gerçek haliyle şahit olduk. Yavaş yavaş sonuca gelecek olursak, bildiğiniz üzere ( ya da bilmediğiniz üzere ) bu film, Quentin Tarantino’nun 9. filmi. Yani geriye yapacağı son 1 film kaldı meşhur Yönetmenin.10. filmiyle beraber bu sektördeki sözlerini noktalayacak. Düşünmeden edemiyorum; 9. film böyle inanılmaz bir filmse, 10. filmde ne yapar bu adam?!
Hayırdır ne yaptı hipiler sana "gereksiz"?