Yapımcı - YayıncıEvolution Studios - Sony Computer
Çoklu Oyuncu: Var
Oyun Türü: Yarış,Yarış
Merlin Puanı91
ArtılarHarika grafik ve aydınlatma, başarılı ve fazla sayıda bölüm tasarımları, hasar sistemi, eğlenceli ve sıkmayan oynanış
EksilerAraç modellemeleri biraz daha geliştirilebilirdi, bazı bölümlerdeki zayıf kaplamalar
Yıl 2005, E3 fuarlarından bir tanesi ve Sony standına bakan hayran kalmış,
inanmakta güçlük çeken gözler. MotorStorm’un (MS) hikayesi işte böyle başladı.
Gerçek mi oyun mu diye uzun bir süre tartışılan inanılmaz videosu ile tüm
gözleri üzerine çekmeyi başaran bu sıra dışı yarış oyunu, ilk oyunuyla belki o
2005’teki videosuna tam anlamıyla ulaşamamış olsa da, beklentileri fazlasıyla
karşılaşmıştı. Bilhassa Off-Road türüne balıklama dalarak liderliği alan,
ardından yarış oyunlarına farklı bir heyecan, farklı bir soluk getiren
MotorStorm, 4 milyona da yakın satış yaparak, PlayStation 3’ün zor zamanlarında
konsolun ayakta kalmasını sağlayan nadir, ama bir o kadar da başarılı
yapımlardan bir tanesi olmayı başarmıştı. Aslında ilk oyunun PS3’ün de erken
çıkmasından dolayı, aceleye getirildiği birçok defa belirtilmişti, ancak
Sony’nin büyük desteği ile Evolution Studios (ES) hiç vakit kaybetmeden yeni
oyunun yapıldığını duyurdu ve biz oyuncular ise büyük bir merakla beklemeye
başladık.
Tabii bir kere hata yapılmıştı. Ne hatası derseniz, o 2005 CGI video insanların
kafasına kazındı artık ve MS adı altında kaç tane oyun çıkarsa çıksın, tüm
oyunlar o videodaki görsellikle karşılaştırılacaktı. Dolayısıyla Sony’nin
geleceğe dair etkili düşüncesi zamanla aleyhine işler oldu. Çünkü PlayStation
3’ü alan kişi, o görselliği görmek için alıyor ve göremeyince ya oynamayı
bırakıyor ya da başka alternatif oyun veya konsola yöneliyor. Dediğim gibi
çıtayı daha elde bir şey yokken feci halde yükselten Sony, MS’nin ikinci oyununa
büyük miktarda yatırım yaparak, müthiş bir destek sağladı. Evolution Studios ise
ilk oyunda yaptığı gibi ikinci oyunda da, piyasaya tekrardan CGI bir video ile
giriş yaptı. Peki bu sefer farklılık var mı? Gelin beraber bakalım.
Acı yok acı yok acı yok…
MotorStorm oynarken benim aklıma hep Rocky filmi geliyor. Şimdi ne alaka
diyebilirsiniz? Şöyle ki, filmde kahramanımız her müsabakasında rakibinden
hatırı sayılır cinsten dayak yemesine rağmen, o acıya dayanarak rakibini yenmeyi
başarırdı. MotorStorm’da da öylesine acı ve vahşet dolu anlara tanık oluyoruz
ki, böyle bir yarışın gerçekte yapıldığını varsayarsak hakikaten toplu
katliamdan farksız olurdu. İnanılmaz yüksek yerlerden düşmek, üstümüzden
kamyonların geçmesi, defalarca takla atmak, aracın parçalanması gibi gerçekten
acıtan, hatta daha da ötesi kesinlikle öldürebilecek şeyleri görmemize rağmen,
oyunda her defasında biz ve rakiplerimiz acı yok misali yarışa devam ediyor
olmamız işin benzer kısmını oluşturuyor. Bildiğiniz gibi MS, diğer tüm yarış
oyunlarından çok farklı bir yapıya sahip, çünkü kural yok denilen bir yarış
oyunun da dahi kural vardır, en basiti gideceğimiz yol bellidir. Ama MS bu türe
bambaşka bir boyut getirerek, tam anlamıyla yarışmak kelimesinin sözlük anlamını
değiştirdi.
Yol olmayıp tabiri caiz ise siz yaratıyorsanız, kural olmayıp özgürce
davranabiliyorsanız, altınızda bir ralli aracı varken aynı zamanda yanınızdan
hem motor hem de kamyon geçiyorsa, işte o yarış oyununun sizlere çok farklı ve
zevkli saatler yaşatacağı kesin demektir. MS, bunların hepsini yarış türüne
başarılı bir şekilde ekleyen ve bu yüzden sevilen bir oyundu. Pacific Rift ise
bu özelliği biraz geliştirerek karşımıza çıkıyor. Artık rakipler daha sinirli,
mekanlar ise daha büyük, daha yüksek ve daha korkunç. İlk olarak tabii ki
değişen ortamdan bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Kızgın kumları ve
bataklıkları geride bırakarak lavların, balta girmemiş ormanların bulunduğu
devasa bir adaya yol alıyoruz ve bu adada öylesine mekanlarla karşılaşıyoruz ki,
kendinizi keşif gezisine çıkmış gibi hissedebilirsiniz. Bazı bölümler ciddi
anlamda büyük ve karışık. Mesela lavların arasında başlayıp ormanı geçebiliyor
ya da bir uçurumun kenarında başlayıp deniz kenarın da bitirebiliyorsunuz
yarışı, ama MS’un en güzel özelliği işte burada ortaya çıkıyor. Sizi öylesine
yarışın içine çekiyor ki, ne yaptığınızın, nereden gittiğinizin kesinlikle
farkında olmuyorsunuz, tek düşünceniz bitiş çizgisini birinci sırada geçmek. Bu
yüzden bir yarış oyununun, hatta sadece yarış da değil, genel olarak her oyunun
kendi türünde o duyguyu vermesi demek, o oyunun ciddi anlamda başarılı olması
demektir. Açıkçası ben böyle düşünüyorum ve MS bana bu duyguyu iliklerime kadar
hissettiriyor.